Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '10

 
Kategori
Deneme
 

Doğulan güne sone..

Doğulan güne sone..
 

Bence kaldırılmalı bu doğumgünleri. İnsan bir yaş gibi doğuyor yeniden !..


Bırakıp gidiyor anılarımı rüzgar
denize bırakılmış çöpler gibi
yol kenarlarında birikmiş gereksiz eşyalar gibi
geri veriyor ve çekip gidiyor usulca..

Edip Cansever

. . .

Bir yaşıma daha girdim..

Genelgeçer durumlarda bizi şaşırtan olaylar karşısında söylediğimiz bu söz öbeği bugün gerçek anlamını buldu bende.. Emeklediğimiz, siyah önlüklerle ilk okullu günlerimizi yaşadığımız, komşumuzun bahçesinden erik aşırdığımız, lise heyecanlarımız, bilincimizin hayata isyana dönüştüğü üniversiteli yıllarımız ne de çabuk eskimiş.. Hayatımın bilançosunu yapsam ne gam !.. Herkes kadar, herşeyden azar azar alınmış bir pay var hayattan.. Olması gereken kadar, olması gerektiği şekilde.. Eskiden büyümekken doğum günleri, şimdilerde yaşlanmak anlamına geliyor yalnızca, aradaki tek fark bu..

Pastanın üzerindekileri mumları sayamayacak kadar sevinçten kör olmuşsa da doğan; şimdiki yıldan doğduğu yılı çıkarıp aynı sonucu bulur eninde sonunda. Pastanın üstünde bir doğanın yaşı yoksa eğer, yaş saklanabilir, yaşa eklenebilir veya yaştan çıkartılabilir. Yani biraz matematiksel bir gündür doğumgünleri ama aslolan yaşayarak yaşlanmaksa hoş geldi, safa geldi..

"Yolun yarısı.." demiş şair, ancak alınacak çok şey var henüz hayattan, yaşanacak çok duygu.. Hal böyleyken neden yolun yarısı ?.. Tam da başındayız aslında, tam da yeni yeni çözmeye başlamışken şifreleri, yeni yeni anlamışken yaşamanın değerini.. Gerçi el ve ayak parmaklarının toplamı yaşını göstermeye yetmedi mi, yaşlanmaya başlarmış insan ama olsun.. Yeni başlıyoruz belki de yaşlanarak, yaşamaya.. Hem ömür dediğin nedir ki, hiç bitmeyecekmişi gibi geçen zamandan başka ?..

Geceyi ve özgürlüğü içine sindirmiş, çimlerin üzerine uzanmış, bir yıldızın iki kavak arasından kaymasını izliyorum bu gece. Her kayan yıldız bir senemi götürüyorsa ömrümden, seyretmeye değer çimlerin üstünde, ateş böceklerinin içinde..

Bir başka şarkı mırıldanmak istiyorum ama ürkütmekten korkuyorum yanan yüreğimi, kaybetmekten korkuyorum gecen senelerimi. Kaybetmeyi bilmeyi kayan yıldızlarım dahi öğretemedi. Her gün çalamaz ya kapımı hayal kırıklıkları. Çalsalarda diyemem ki her gün girin içeri. Ama bugün benim doğum günüm, girin hayal kırıklıklarım ve sizde gelin korkularım bir mumda sizler için yakarım. Ya sırlarım, sınırlarım. 18 'im de üfledim değil mi sizi ?.. Mutluluklarım, umutlarım, savaşlarım, kiminiz bir mumdunuz pastamda kiminiz kayan yıldız başımda. Peki ya yaşıma, yaşlarıma, çağlara sığdıramadıklarım, adını koyamadıklarım, adını koymaktan utandıklarım, hepsi ve dahi kıskançlıklarım daha neyi beklersiniz ki ? Aklıma gelen bütün duygularım, hoş geldiniz !.. Buyurun bu geceyi beraber kutlayalım. Önsözü olmamış hayatımı kitap arkasından öğrenmeden, hemen, öyle ki günlük yazmayı bilmeyen ben, yıllarımı yazmışım bilmeden..

Doğum günüm, hem Deniz 'lerin asıldığı gün hem Hıdrellez.. Bir yanda evladını toprağa vermenin hüznünü taşıyan bir ana 'nın sessiz feryadı, bir yanda dünyaya yeni bir evlat hediye eden bir ana 'nın toprağı tırnaklayan feryadı, bir yanda evrenin en sıcak günlerine merhaba diyen insanlar yığını..

Nice yıllar dilemek için çok erken biliyorum, malum bu şarkıyı nice yıllarıma söylemiyor muyum ?.. Yinede dudağımdaki ıslık meltem havasında, sevdiğim şehirlerden kalma; ateş böceklerim kamp ateşinin etrafında oynamakta. Zaman; zaman zaman durmakta çoğu zaman akmakta bütün takvimlerin inadına..

Sahi mutluluk dediğin nedir ki ?.. Şairin deyimiyle ;
' iki balıgın sürtünüşünden çıkan bir sese dönüştü mutluluk, duyulan degil görulen bir sese.. '

Sevdalığın gülüşündeki ışıltı, aşık olmak hayata, biriktirmek dost sözcükleri yeni yüzlerde, çocukların gözbebeklerindeki duru sevgi, kavgam, ütopyam..

Ve başka ne ister insan hayattan..

Ezel 'den bu yana dünyanın en güzel kızının " gülünç, acemi, çocuksu " gözlerinde uyandım bu sabah, cam çeperlerde hapsolmuş balık misali tutkun kaldım, belki ömrümde ilk defa ( .. belki de son ) dudağımın kenarında kocaman bir gülümseme vardı, sabahın ilk ışıklarına eşlik eden muhteşem şarkının notaları doluşsa da kulaklarımdan yüreğime, şarkıdaki gibi özgürlüğe hasrettir ömrümüzün kalan kısmı, kimbilir..

" Kapat gözlerini balığım, üzülme sen,
Birgün elbet kurtulacağız, cam çeperlerden..

Gülüş güzel, gök mavi desem anlar mısın,
Ben ağlasam, haykırsam göğe duyacak mısın..
"

Daha özgür, insanın insana kıymadığı, çocukların ölmediği, Deniz 'ler kadar sonsuz bir dünyada; yüreğin en kuytularında Tanrı ile başbaşa iken edilen dualar kadar güzel geçsin ömrünüzün kalan günleri..

" Şaşkınlığımdan doğdum,
Deniz 'e düştüm,
Kurulanıp geliyorum !.. "


06.Mayıs.2010
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..