Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Doğum günlerinin anlamsızlığı

Evet, bugün benim doğumgünüm.
33. yaşımda -ki şuan 33 derken bile kendimi sanki 18 imden 33 e bir anda zıplamış olarak hissetmemden kaynaklı bir şok içerisindeyim- dönüm arkama bakıyor ve aslında pek de bir yol gitmemiş olduğumu görüyorum.

Kahretsin ki şu özgeçmişini dergilerin orta sayfalarında uzun uzun anlatan, mesela yola tıp okuyarak başlayıp ardından mesleğinin doruklarında birden bire aslında en çok yapmak istediği şeyin pilotluk olduğunu farkedip bir de onda başarı sağlayan, aynı zamanda çok iyi dalgıç olan ve bir de süper elektro gitar çalan, özetle hayatlarını birkaç kişinin hayatında yaptığının toplamı kadar şeyle donatanlardan değilim. Günün sonunda eve geliyor ve eğer o akşam hem yemek yapıyor hem duş alıyor hem kitap okuyor hem de birkaç yazı yazıyorsam kendime 'vay canına süper başarılısın' diyip yıldızlı pekiyi verip zıbarıp yatıyorum.

O nedenledir ki az önce uyumaya çalıştığım sıcak yatağımda vücuduma iğneler batırıyorlarmış gibi kurtlanıp kalktım ve bu yazıyı yazmaya başladım. Cevap vermeliyim kendime;

Nedir bu 33 seneye sığdırdıklarım?

Beni seven bir koca.
Nedense bunu en üstte yazmak ihtiyacını hissettim. Toplumun kadınlara aşıladığı 'koca bulma' dayatmasında kenarına tik atacağım bir madde olduğundan değil, sadece mutlu bir evliliğin aslında göründüğü kadar kolay olmadığının altını çizmek ve çok mesai harcadığım bu 'aşk' meselesinde kendimi başarılı saymamdandır. O zaman elde var bir.

Ailemin benim göbek bağım ile zaten doğar doğmaz bana bağlı olduğunu düşünürsek şimdi burada onları saymam, sanki başarılarım çok görünsün diye yazmışım gibi algılanabilir. Evet ailem benim sahip olduğum yegane güzel şeylerden birisi ama bana ait bir başarı değiller. Yani elde hala var bir.

Peki başka ne var?

Beni ne tanımlar diye düşününce aklıma gelen en öncelikli şey başarılı bir 'konuşmacı' yada 'anlatıcı' oluşumdur diyebilirim. Evet bunu sevdim. Kendimi bu 33 yılda farklı farklı ortamlarda, masalarda, salonlarda, cafelerde arkadaşalarımı dinlerken ve onlara yardım etmek isterken görüyorum. Bu bana özgü birşey mi? Bilmem. Ama ben bu işi çok ciddiye alıyorum. Dolayısıyla bu konuda bir arpa boyu da olsa yol gittiğimi ve birilerine yardım edebildiğimi söyleyebilirim. Oldu mu iki?


Gelelim tanımadığım insanlara.
Bir şekilde yazdıklarıma gözü değen herkese erişebilmiş olmamı da bu sonsuz iletişim çağında bir başarı olarak addetmem biraz abartılı görünebilir. Ama bu yola çıkmayanlar bilmezler ki havaya yazı yazmak gibidir bu sanal alemde kelam etme işi. Bu nedenle bu koskoca kara delikte birilerine ulaşmış olmak benim için bir başarıdır. Oldu mu sana üç?

Ve sonuç olarak,
Tanımadan yerleştiğim bir memleketteki bu ikinci doğumgünümde inanılmaz derecede kendimi bulduğumun farkına varıyorum. Sanki tüm sesler kesilmiş ve İstanbul'un hayhuyunda kaybettiğim kendimi bana, tamamen yabancı bu şehirde duyuyorum. Yaşlanmanın değilse de durulmanın, sakinleşmenin, çok dinleyip, dinlediklerini demlemeyi, insanları gerçekten tanıyabilmeyi ve onlara olgunlukla bakabilmeyi öğrendiğimi farkediyorum. Bu da dört olsun o zaman.

Evet 33 yaşımda uzayda uçmadım, ölümcül bir hastalığın ilacını keşfetmedim, oscar, nobel almadım, süper bir albüm çıkartmadım, değil ünlü, ünlü yancısı bile olamadım ama hayatla ilgili birçok sorumda tahminlerde bulunmayı başardım. Daha çok şey görüyorum. Hayat denen matrixde mavi hapı yutmuş Neo gibiyim, gerçekte neler olduğu benim için artık çok daha net. Önümüzdeki yeni yaşımda cevapları netleştirme hedefimi gerçekleştirsem yanıma kar! Bu da beş olsun.

Benim için doğumgünü işte burada yazdıklarım kadardır. Bir yoklama çekersen kendine ne mutlu. Yok çekmez de hediyeleri alıp yola devam edersen de bir sorun olmaz. Olay bu kadar işte daha öte bir anlam yüklemeye gerek yok.

 
Toplam blog
: 19
: 7227
Kayıt tarihi
: 31.07.12
 
 

2011 Eylül'den beri Londra'lı. Evli, yeni ev hanımı, eski çalışan, fotoğraf ve gezip yeme-icme ha..