Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Dostluk

Ünlü bir yazar odasında tek başına oturmuş bir şeyler karalıyor, bir şeyler yazmaya çalışıyor… Ve birden odaya bir arkadaşı giriyor. “ Üstad” diyor, “yalnızsın galiba”! Yazar başını ağır ağır kaldırıp arkadaşına bakıyor ve “sen gelinceye kadar yalnız değildim ama şimdi yalnızım.”

İnsanın yalnızlığını paylaşabileceği bir şeylerin olması ne güzel. Bu bir kitap ta olabilir, arkadaşı veya dostu da olabilir. İnsan, hayatının her döneminde bir dosta mutlaka ihtiyaç duyar. Onlar iyi ki var. Yanımızda olmasalar da onların varlığını hissetmek ne güzel.Tabi gerçek dostlar güzel de, hani bir de iyi gün dostları vardır. İnsanı, en çok ihtiyaç duyduğu bir anda yalnız bırakır. Bir çoğumuz yaşamışızdır. Dünya zindan oluverir gözümüzde. İnsanı hiçbir şey yıkamaz onlardan yediği darbeler kadar. Şairler dost demiş, aşıklar dost demiş, besteciler dost demiş, yalnızlar dost demiş. Yalnızlık Allaha mahsus. Dostlukla ilgili nice şiirler yazılmış, nice şarkılar söylenmiş. Gültekin Çeki`nin rast makamında bestelediği o meşhur şarkının sözlerini Hayri Mumcu ne güzel yazmış.

“Unutulmuş birer birer, eski dostlar eski dostlar,

Ne bir selam ne bir haber, eski dostlar eski dostlar”.


Kimi de Aşık Veysel gibi gerçek dostluğu sadece kara toprakta bulmuş:

“Dost dost diye nicesine sarıldım,

Beyhude dolandım, boşa yoruldum,

Nice güzellere bağlandım kaldım,

Benim sadık yarim kara topraktır”


deyip iyi gün dostlarına serzenişte bulunmuş.

Tabi dostluk kelimesini çok kolay telaffuz ediyoruz ama galiba önemli olan dosttan, dostluktan ne anladığımız, ne beklediğimiz. Bir söz vardır. “Hayattan ne isterseniz onu alırsınız.” Ama alacağımız, verdiğimiz emek kadar olacaktır. Dostluğun da temelinde sevgi yattığına göre dostluk da, sevgi de emek ister.

Bir zamanlar, savaşmak için yürek lazımdı, şimdi barış için, dostluk için, sevmek için yürek lazım. Çünki hemen hemen bütün dünya savaş halinde. Devletleri bırakın, aynı milletin insanları birbiriyle savaş hainde. İnsan ilişkilerini bırakın, insanlar kendileriyle savaş halinde. Kendiyle barışık olmayan insanın başkalarıyla barışık olması beklenebilir mi? Çevreyle barışık olmak için, önce insanların kendi iç dünyalarında huzuru, sükunu sağlamaları lazım. Sürekli iç huzursuzluğu yaşayan insanın çevresine güler yüzle davranması, dostça davranması, sevgiyle yaklaşması beklenebilir mi? Bilir misiniz ki sevdiklerinize, sevenlerinize gösterdiğiniz bir tebessüm, ya da söyleyeceğiniz bir çift tatlı söz onları ne kadar mutlu eder. Aslında mutlu olmak, ya da sevdiklerimizi mutlu etmek hiç de zor değil. Ama neden insanlar dost edinmekten kaçar hale geldiler? Toplumumuzda sosyal ilişkiler neden zayıfladı? Arkadaşlık, dostluk kavramları eski manasını taşımıyor artık. Komşuluk ilişkileri neredeyse sıfır noktasına geldi. Yani insanlar birbirlerinden kaçar hale geldiler. Çevremizdeki insanlara bir selamı bile çok görüyoruz. Neden insanların birbirlerine güveni kalmadı? Bu toplumsal sorunların hepsi aslında kişilerin, yani yaşadığımız toplumun birer ferdi olarak bizim iç dünyamızda düğümleniyor. Neden huzursuz bir toplum haline geldik! Kendimize mi güvenimiz kalmadı, insanlara mı güvenimiz kalmadı?

Tabi ne olursa olsun, her şeye rağmen hayat akıp gidiyor. Ve her şeye rağmen akıp giden hayata dostça el uzatıp sevgiye, umuda dostça kucak açıp, acılarla yiğitçe el sıkışabilmek; ve yine her şeye rağmen çevremize sevgiyle gülümsemeyi bilmek. İşte hala bunu yapabiliyorsak asıl emek, asıl cesaret budur. O zaman hayattan ne istediğimizi ve ne beklediğimizi biliyoruz demektir. Güzel olan her şeyin temelinde sevgi vardır. Ama sevmek cesaret ister.


Erol Güldiken

 
Toplam blog
: 53
: 1368
Kayıt tarihi
: 31.10.08
 
 

Bestekar ve Yazar'ım. Sanat, kişisel gelişim ve hayata dair; elimin erdiği, dilimin döndüğü ve ka..