Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '07

 
Kategori
Güncel
 

DTP'yi ne yapalım?

DTP'yi ne yapalım?
 

Demokratik Toplum Partisi'nin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi'ne dava açmış. Davanın, zaten diken üstünde duran, zaman zaman patlamanın sınırlarına gelen toplumumuzda, yeni bir huzursuzluğa yol açmamasını dileyelim. Şu anda, fay hattına taze gerilim yüklenmeye başlanmıştır. Bu başarıda imzası bulunan DTPliler, her türlü övgüyü hak etmişlerdir!

Bir yanda, anlamsız bir çatışmayla ölümlere sebep olan teröristler, öbür yanda; bunlara, "terörist" diyemeyen DTPli vekiller... Bu problemi nasıl çözmeli? Askerlerimizi, "terörist" sıfatını yakıştıramadıkları kimselerin şehit ettiğini, bu insanlara nasıl anlatmalı?

Halbuki DTP'lilerin, "toplumsal meselelere, demokratik ortamlarda konuşup tartışarak çözüm arayacaklarını söylemeleri" herkesi umutlandırmıştı. Onların meclise girmeleri çoğu kimse tarafından bir şans olarak görülmüştü. Hatta, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile, uzatılan eli geri çevirmemişti.

Bir taraftan; silahla, kanla, kurşunla sonuca varılamayacağını söylerlerken, diğer taraftan; PKK'yı övmeleri, Öcalan'ı, "Kürt Halk Önderi" ilan etmeleri, her şeyi altüst etti. Bu yöndeki beyanlarının, toplumun ekseriyetinde büyük infial uyandıracağını ya düşünemediler ya da bunu bilerek yaptılar!?

Aklı olan hiç kimse, binlerce insanın ölümünden sorumlu olan birine "önder" payesinin verilmesini, bir terör örgütünün övülmesini kabul edemez. Böyle yapanlara da kimse, iyi gözle bakamaz. Bildiğim kadarıyla demokrasiler, elinde kan olanlarla, teröristlere ödül dağıtan yönetimler değildir. O zaman, sistemin sunduğu bu özgürlüğü, gereksiz açıklamalara kurban etmenin sebebi nedir?

Yoksa amaç, bu taktiklerle DTP'yi kapattırıp, Türkiye'de normal yollardan hak aranamadığı imasıyla, şiddeti meşrulaştırmak mıdır? Böyle düşünmemin elbette bir gerekçesi var. Şimdiye kadar, adı geçen partinin mensuplarının, öne çıkan eylem ve söylemleri, ülkede huzursuzluk ve gerilimi artırmaktan başka bir işe yaramamıştır.

Hazırlanmakta olan yeni anayasa taslağında, insan haklarına yönelik bazı iyileştirmeler yapılırken, "pişmiş aşa su katma"nın hiç gereği yoktu. Yoktu da, demek ki bunların esas amaçları, Kürt halkının haklarını savunmak falan değildi... Hak bahanesinin arkasına sığınarak kürt kökenli vatandaşlar arasında, Öcalan ve PKK' nın itibarını artırmaktı.

Anladığım kadarıyla lider kabul ettikleri kişi, DTP'lilere fikir ve görüşlerini ulaştırabiliyor. Diyarbakır Bildirgesindeki Öcalan'lı cümle ile "Demokratik Özerklik" açıklamasını birlikte okuduğumuzda, böyle bir ihtimalden sözetmek zor olmuyor:

"Kongremiz: Kürt Halk Önderi Abdullah ÖCALAN’ın, Kürt Sorunu’na demokratik çözüm yaklaşımının son derece belirleyici olduğu sonucuna varmıştır.

"Demokratik Özerklik;
-Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak amacıyla köklü bir reformu ön görür ,
-Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesinden hareket eder,
-Halkın karar süreçlerine dahil olması için demokratik katılımcılığı savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alır,
-Salt “Etnik” ve “Toprak” temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur,
-“Bayrak” ve “Resmi Dil” tüm “Türkiye Ulusu” için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür ,
-Sorunların çözümünü sadece devlet sistemini değiştirmede aramaz, toplumun öz yeterliliğini esas
alır." (1)

Bence, yukarıdaki açıklama, Kürt Halk Önderi'(!) nin, "Kürt Sorunu'na demokratik çözüm yaklaşımı"nın açılımıdır. Buna göre ülke, özerk bölgelere ayrılacak, her bölgenin bir meclisi, bir de bayrağı olacaktır. AK Partinin gündemindeki "yerel yönetimler yasasının" bile, bu insanları tatmin etmediği görülüyor. Onlar daha fazlasını istiyorlar. Demek ki "önder kişi, " yerel başbakan olmayı hedefliyor.

Bu ülkenin mağdur ve mahrumlarının, sadece Kürt vatandaşlarımız olmadığını daha önce de yazmıştım. Üstelik onların arasında, eli kanlı birini lider kabul edecek kadar pişkin kimseler de bulunmuyor. Oy verdikleri milletvekilleri henüz; nasıl bir yerleşim biriminde, hangi şartlarda yaşadıklarını bile görmemiştir. Onlar el'an, mahrumiyetin cisimleştiği yörelerinde, "Türk olmanın" dayanılmaz şanssızlığını yaşamaktadırlar.

Milliyet Gazetesi, DTP'nin kapatılması davasına 141 eylemin gerekçe yapıldığını yazdı. Bunların tamamına yakını DTP'lilerin, PKK terör örgütü ve Öcalan'ın övülmesiyle ilgili beyanlarını kapsıyor. (2)

Ülkenin ve özellikle yargının, yeni bir çıkmazla karşı karşıya olduğunu söylersem bu yanlış olmayacaktır. Anayasa Mahkemesi parti için kapatma kararı verirse, ortaya bir mağduriyetin çıkacağı kesindir. Bu noktada DTP tarafını tutanlar, "bizim de yanlışlarımız oldu" diyerek, asla kendilerini sorgulamayacaklardır. Aksine bu kararı, Türkiye aleyhine kullanacaklardır. DTP'liler AİHM'ne giderlerse, büyük ihtimalle mahkeme, RP davasınnda olduğu gibi Türkiye'yi haklı görmeyecektir.

Dava beratla sonuçlanırsa bu defa da DTP'nin, Öcalan ve PKK ile ilgili söylemleri meşruiyet kazanmış gibi düşünülecek karar; bir tarafı cesaretlendirirken öbür tarafı kızdıracaktır. Nereden bakarsak bakalım, buradan iki tarafı da memnun edecek bir sonuç çıkmayacaktır. Galiba en iyisi, hiç bir karar vermeden meseleyi olduğu yerde bırakmaktır.

Doğrusu, DTP'liler demokratik haklarını yanlış yolda kullanmışlardır. Legal bir partiyle, terör örgütü arasında bir ilişkinin olduğunu gizlemeye bile gerek görmemişlerdir. Doğrusu bunu onaylamam mümkün değildir.

Eğer amaçları meşru ve makul hak talebinde bulunmak idiyse o zaman, gündemi bunlarla meşgul edeceklerine; meclis kürsüsünden maksatlarını anlatmalıydılar. Çeşitli platformlarda kamu oyuna haklı taleplerini duyurmalıydılar. Terör örgütü probagandıcılığı yapmamalıydılar. Kısacası, meşru hak arayışlarına kan ve ölüm bulaştırmamalıydılar. Gayri meşru beyanlarla masumane istekleri kirletmemeliydiler.

Bütün bunlara rağmen DTP, gene de kapatılmamalıdır. İnsanların konuşarak problemlerine çözüm aramalarına, kabul edilebilir isteklerine mani olursanız, toplumsal fay hattını gerersiniz. Gerilen fay bir gün kırılırsa, oluşacak sarsıntıdan hepimiz zarar görürüz. Demokrasiye ve insanlara inanmaya devam etmeliyiz. Sanırım atalarımız:"Dağ taş sabır ile aşılır, ova bayır sabır ile geçilir, sabır acı bir ilaçtır içilir. Gecelerden gündüzlerden sonra sabrın tatlı meyvesi yenir, " demişler.(3) Deneyelim.


(1)-http://www.bianet.org/bianet/kategori/insanhaklari/102616/dtp-kongresi-sonuc-bildirgesinin-tam-metni?from=rss
(2)-http://www.milliyet.com.tr/2007/11/16/son/sonsiy42.asp
(3)-http://arkadasim.zaman.com.tr/?bl=15&hn=2799

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..