Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '13

 
Kategori
Şiir
 

Dünya

Bu dünya,

 Neymiş böyle..!

Neden içi boş?

Dönüyor,

Ama sallanmıyor, hiç.

 

Yedirip içirip

Besleyip büyütüyor.

Ama

Bizi üstünden

Düşürüp atmıyor hiç.

 

Bu sırrı,

Bilen varsa söylesin.

Yoksa sussun.

Yerin kulağı var.

Duyarsa, sonra

Atar bizi üstünden,

Yaşatmaz hiç.

 

***

 

Yaşamı dert edip,

Uğraşmazsan sen onunla

O da sana

Ne kaygı, ne gam verir.

Ne üzer,

Ne de acı çektirir.

 

Tercih senin.

Nasıl yaşarsan,

Git öyle yaşa.

İster insan ol,

Yaşa, adam gibi.

İstersen haydut ol.

Açıma kardeşine, masuma

Kır, dök devir.

Herşeyi…

Kur saltanatını

Ol dünyanın

Tek hâkimi,

Yaşa sultan, padişah gibi…

 

***

 

İnsan olmamışsan!

İstersen ol, bir it,

Onursuzca,

Koş sahibinin peşinde,

Bir lokma ekmek için.

İstersen,

Doyur karnını,

Al palazı

Ser güneşin altında,

Gölge bir yere,

Yat üstüne,

Salla kuyruğunu,

Çıkar itliğin keyfini,

Sere serpe.

 

Şayet!

Daha sen,

Bu koca dünyayı,

Aydınlatan güneş,

Her gün

Doğup batarken,

Zaman bir su gibi,

Akıp giderken

Sen halâ

İnsan olup

Kazanmamışsan

Onurunu.

Almamışsan,

Özgürlüğün tadını,

Git nasıl yaşarsan yaşa. 

İster yürü,

İster sürün yerde…

 

İt değil mi?

Adın.

Yaşa git öyle…

Zaten sonunda,

Kimse bakmaz

Senin yüzüne…

 

 

***

 

İnsanda

Yoksa!

Akıl, bilgi,

Ahlâk, eğitim, izân

Kazanmamışsa kişilik,

Aranmaz,

O, insanda

Hakk’a dayalı adalet,

Hak, hukuk, vicdan…

 

Yoksa!  

Yalan dünyanın

Belli bir yasası

İyiyi, kötüyü tartacak

Bir terazisi.

Olmaz,

İnsanın,

İnsan yanında

Bir kadri kıymeti

Değeri…

 

İşte, o zaman

Git,

Nasıl yaşarsan yaşa.

Sonra Hak verir,

Senin hakkını.

 

Tabiki varsa;

Hakk’ın

Kul için

Toprak altında

Hak’ca bir yasası…

Tartacak terazisi.

İşte o zaman

Bekleyip sabreden,

Mazlum kulun

Tartılır mizanda

Yaşantısı,

Alır zalimden 

Çektiği onca zulmün ahını,

Gözünden akıttığı,

Irmak ırmak

Onca yaşın acıını…

 

 

***

 

 

Ya yoksa!

Hakk’ın

Bu dünyada olduğu gibi,

Kul için,

Toprak altında

Soracağı hesabı.

Dünyayı tartacak

Bir terazisi,

Dağıtacak

Adaleti, hakkı hukuku…

 

İşte

O zaman,

Kulun aklı

Başına gelse de

Yaramaz hiçbir işe.

 

Allah,

Demez mi?

Kuluna,

Verdim

Ben sana akıl,

Kullansaydın

Sen de o zaman

Sana verilen aklı…

 

Şimdi sana,

Ne faydası var,

O zaman,

Sana verilen o aklın.

Artık

Geçti zamanı

 Boşuna edersin

Ah, vah…

 

Ben sana demedim mi?

Zavallı,

Şimdi, kullan aklını.

Bu dünyanın

Herşeyi yalan…

 

Gel sen,

Ne gülenine,

Ne ağlayanına aldan…

 

Ne sevilenine,

Ne yerilip,

Övüldüğüne aldan…

 

Varsa,

Hak’tan yana,

 Bir şansın,

Bir sevgin.

İşte o zaman

      Bir ömür boyu

Dövülüp, ağlamadan,

                  Huzur içinde

Mutlu

     Yaşadığına sevin…

 

Yok sa;

Bu dünyanın,

Ne aşağısı,

Ne de yukarısı belli.

 Yok!

Düzü,

Bulunmaz başı, ortası,

Ya hep iniş,

Ya hep dik yokuştur,

Önü, arkası…

 

***

 

Ey gafil..!

Kulum...

Neden düşünüp,

Akletmezsin.

Bu yalan dünyaya,

Onca gelip gideni…

 

Hiç görmedin mi?

Senden önce gelip

Ölüp gideni…

 

Neden kapattın

Dünyayı göresin diye,

Açtığım gözlerini.

 

Şimdiye kadar,

Bu yalan dünyaya,

Ağlayarak gelipte,

Görülmemiş hiç…

Gülüp oynayarak,

Memnun gideni…

 

Allah için,

Hiç mi?

Yok.

Bu yalan dünyanın,

Yorulmadan,

Hakca

Yaşayıp,

Acı çekip

Ağlamadan,

Gülüp, oynayarak

Yaşanacak.

Yürünüp, koşulup gidilecek,

Düz yeri,

Ortası…

 

12.06.2013

Cahit KARAÇ 

 
Toplam blog
: 124
: 519
Kayıt tarihi
: 27.09.11
 
 

1953 yılında Kahramanmaraş İli, Elbistan İlçesi, Akveren Köyü doğumluyum. Ankara Kimya Meslek Lis..