Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '15

 
Kategori
Aile
 

Dünyadaki en zor iklim insanınkidir.

Dünyadaki en zor iklim insanınkidir.
 

Her insanın bir iklimi vardır; her ailenin, her şehrin, her ülkenin… Fark şu ki, mevsimlerin düzenli bir şekilde gelip gidişi gibi değildir bu iklim. Baharı bahar gibi değildir, kışı kış gibi değildir, yazı yaz gibi değildir. Karışık ve kendi doğasına uyumsuz bir iklim olabilir bu. İnsana, aileye, şehirlere ve ülkelere göre değişir.

Herkes en önce kendisini bilir, kendi ailesini, kendi şehrini, kendi ülkesini… Farklı iklimlerde bulunmayan insan kendi ikliminde sıkışıp kalabilir. Bazı insanların yanında sıkılmamızın, nefes dahi alamamızın sebebidir iklim. O insanın ne hissettiğinin, hangi algısal sınırlar içinde yaşadığının, kendi iç ve dış dünyasına karşı olan tavrındadır.

Kendi iklimime bakıyorum; baktığımda içinde bulunduğum sınırlara hiçbir zaman sığamamış olan birinin his ve davranışlarını görüyorum. Kimi zaman öfkeyle, kimi zaman sabır ve anlayışla, kimi zaman da içine doğduğum iklimin bana kazandırdığı ve kaybettiği şeylerle bakıyorum yaşama…

Ailemin iklimine bakıyorum; birbirinden ruh ve his olarak tamamıyle uzak iki insanın mutsuz ve huzursuz yaşamına… Bunların içimde yarattığı etkilere, yaşamımı ne ölçüde şekillendirdiğine bakıyorum. Bakmaktan öte bunun bana hissettirdiklerinin ne çocukluğumda ne gençliğimde ne de yetişkinliğimde değişmediğine bakıyorum; aynı iklim ve aynı etkiye hayretle bakıyorum. Ki bu da içimdeki derin hüznün kaynağıdır.

Annemle babamı ayrı ayrı değerlendirdiğimde ikisini de ayrı ayrı görebiliyorum. Bu farklılığın birbirlerinin ruhunu besleyecek bir farklılık olmadığını anlıyorum. Birbirleriyle olan ilişkileri söz konusu olduğunda aynı çözümsüz, aynı tatsız iklimin ağırlığını duyumsuyorum.

Doğduğum şehrin iklimi ki Akşehir’i çok bilmem. Gitmişliğim var elbette ama yaşamışlığım yok. Babamdan dinlediğim kadarıyla 70’li yıllarda açık görüşlü ve farklı tatlarda pekçok insan tanıdığını anlatır. Zanaatin değerli olduğu zamanlardan bahseder. Babamın güzel sesinden ve çocukluğumdan beri beni büyüleyen anlatışındaki tattan bir masalın içine sürükleniveririm. Ve Akşehir gözümde bir masal şehrine bürünüverir.

Bir süre çocukluğumun geçtiği Seydişehir’i düşündüğümde karlı sokaklarından okula yürüdüğüm yol aklıma gelir. Upuzun saçlarım vardı o zamanlar. Kekelediğim için ilkokul dönemleri zor geçerdi. Okula gitmeyi sevmediğimden değil, kekelemenin üzerimde yarattığı etkiden. Yine de çocukluğumdan beri hiç değişmemiş iki şey var; biri kendimle uğraşmak, sorunları alt etmek için, diğeri ise ufukların ötesini düşlemek; içimde ve dışımda yol almak için…

İklim meselesinden bahsediyorduk. Etrafımızda devinen yaşam aynı tür iklim psikolojilerinin dışına çıkmıyordu. Nihayetinde göç ettik.

Belki o iklimi geride bıraktık ama ailedeki huzursuz iklim hep bizimle yaşamaya devam etti. Mutsuz insanların birarada kalmamaları gerektiğini, mutsuzluğun insanın etini, kemiğini, iliğini, umudunu, yaşam sevincini ve hayallerini yok ettiğini bilirim. İnsanların birbirlerine mahkum ve mecbur olmalarının ne demek olduğunu ve bunun yarattığı iklimin içinde yaşanamayacağını bilirim. Babam yaşayamadı. Güçlü, mantıklı, aklı başında ve akıllı bir adam olmasına rağmen yaşayamadı.

Annem de babam da farklı insanlarla çok daha başka hayatlar, mutlu hayatlar yaşayabilirlerdi. Olmadı. Mutsuz oldular, birbirlerini mutsuz ettiler.

İnsanlar birbirine mecbur ve mahkum kalmamalı. Dünyadaki en zor iklim budur belki de; en çözümsüzü ve en tatsızı…

Birbirlerine uyumlu insanların birarada kalmaları, uyumlu olmayanların kalmamaları gerektiği doğrudur. Uyumsuzluğun bile bir uyumu olabilir. Ama bilinç düzeyleri birbirine yakın olmalı! Cehalet ve bilgelik, yalan ve doğru birarada kalabilir mi! Kalmamalı! İnsanlar birbirine mecbur ve mahkum olmamalı!

Babam bunun içinde yaşadı. Her babayiğidin harcı değil! Bu çözümsüzlüğün içinde kaldı; bazen sabırla, bazen öfkeyle... Neden çıkmadı, neden gitmedi, neden kaldı! Çıkmasını, gitmesini isterdim oysa. Hep istedim, olmadı. Eski adamların sorumluluk duygusu belki! Eski adetler, başka başka nedenler...

Dedim ya babamın iklimi başkaydı, anneminki bambaşka. Olmadı, uymadı. Benim iklimim de babama yakındır. Onu anlamamın, bu kadar yoğun ve güçlü hissetmemin sebebidir bu.

Benim için o bir dağ, yüksek ve ulu bir dağ gibidir. Benim ondan aldığım etki budur; yeryüzünde benim için en mavi, en büyük ve en güçlü etki babamın varlığım üzerindeki etkisidir.

Anısının önünde saygıyla, sevgiyle ve hürmetle eğilirim.  

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..