Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '15

 
Kategori
Aile
 

Bir koca yürek geçti bu hayattan!

Bir koca yürek geçti bu hayattan!
 

Yıllar boyunca abimdi o benim.

Tüm sevdiklerim gibi o da romanlarımda yer aldı. Christy’nin babası Aaron’dı.

Sonra kayınpederim oldu; ama baba demedim hiç, Atilla Abi’m kaldı.

Babamdan sonra tanıdığım en dürüst adamdı. Dobralık ancak bu kadar yakışırdı insana. Çok az konuşur; ama konuştu mu da çakardı yere karşısındakini.

Vesselam, ağır abilik jargonu vardı üzerinde!

Karıncayı bile incitmezdi. Kendi üzülür, kimseyi üzmezdi. İçinde kopan fırtınaları meltemlerle örterdi.

Çok üzülürdü ülkemin geldiği hale! Ne yapmalı etmeli de huzura kavuşturmalı Atamızı yattığı yerde derdi.

Yıllarca THY, Noble Air, İstanbul Hava Yolları ve MNG Hava Yolları’nda yöneticilik yapmanın getirdiği detaycılık günlük konuşmalarına da yansırdı. Beş on cümleyle anlatmak istediğiniz bir konu dallanıp budaklanırdı.

“Abi, otobüsten indikten sonra…”

“Hangi otobüs o?”

“98H’ten indim ve Defterdarlığın önünden yürürken…”

“Kaldırımları tamir ediyorlardı orada, bitirmişler mi?”

“Bitirmişler abi. Neyse, iki adım attım ki…”

“Çok kalabalıklaştı Bakırköy!”

“Çevre ilçeler de oraya akıyor abi. Neyse, bir baktım Erol Abi geliyor karşıdan…”

“Bir gün Erol’un abisi Vural’la yürüyoruz...”

Bu akışla konuşmanın bitmesi mümkün olmaz, diyeceğimi diyemeden ayrılırdım yanından. Ama sonra öğrendim yolunu!

“Abi, Başakşehir’den Bakırköy’e gelmek üzere bindiğim 98H hat numaralı İETT otobüsünden indikten sonra Defterdarlığın önünden -yeni yapılmış kaldırımlardan, kalabalığı yararak- yürüyerek buraya geliyordum ki senin de arkadaşın olan Vural Amca’nın kardeşi Erol Abi ile karşılaştım.”

Artık anlatmak istediklerimi beş on kelimeyle anlatamıyordum; ama o da sessizce dinliyordu.

2000 model Ford Focus’unu çok severdi. Gözü gibi de bakardı. 15 yaşındaki Focus henüz 75 bin km’de. İki ay önce bakımını yaptırdım ve eve döndüğümde -hasta haliyle- ayakta karşıladı beni. Gözünü kırpmadan dinledi yapılanları.

Geçen sene kasım ayında bir hafta Antalya’ya gideceklerdi. Ağustosta aldım uçak biletlerini. Neden o kadar erken aldığıma kızdı. “Abi, iki kişi gidiş-dönüş 200 TL ödedim.” desem de ikna olmadı. Nereden bilebilirdik ki gün gelecek o biletleri iade edeceğiz!

Karnı ağrıyordu ve şişkinlik vardı. Mutlak sona yolculuğumuz Eylül 2014’te başladı. Atamızın kendini emanet ettiği Türk doktorları bir ay boyunca yok apandisitti yok gazdı diyerek çeşitli testlerle oyaladılar ve sonunda endoskopi yaparak acı teşhisi koydular! Mide kanserinin son evresindeydi abim!

Hayatının son 30 yılını -sevdiklerini esir alan- kanser belasıyla savaşarak geçiren ben yeni bir savaşa giriyordum.

Kendisine olanı biteni tüm detayıyla anlattık. İlk sözleri yürek burktu: “Daha çok erken. Yaşamak istiyorum.”

Kayınvalidem ve Atilla Abi’m sigarayı adeta yiyen insanlardı. Sigara kokusu apartmanın girişinde karşılar, evin içinde kesifleşirdi. “Abi, benim alerjim var! Valla bu sigara kokusu beni mahvediyor. Artık gelmeyeyim bari!” derdim, kalkar camı açardı. Sonra ufak bir operasyon geçirdi ve fırsatı kaçırmadık! Doktorlara, sigarayı bırakması gerektiğini söylettik! İşe yaradı. Sadece o değil, kayınvalidem de bıraktı. Yıl 2008’di ve bir daha da ağızlarına sürmediler.

Mide kanserinde öyle önemli rol oynuyor ki sigara! Hastalık sinsice gelişip ilerliyor ve kendini belli ettiğinde de iş işten geçmiş oluyor!

Kemoterapi almasına ailece karşıydık! Çünkü zararı faydasından çoktu. Ama bunu onunla paylaşamazdık! “Abi, kemo alırsan -yan etkileriyle savaşarak- en fazla bir yıl yaşayacaksın. Kendi haline bırakırsan da üç ay!” diyemezdik! Gözledik. Gözlerken de dünya üzerindeki yeni tedavileri ve alternatif tıbbı araştırdık.

Geçmiş olsun demek için arayan arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalar hastalığın yönetimini ona bırakmamız gerektiğini gösterdi.

“İyiyim Hasan. Karnımda hafif bir ağrı var. Testlerimi yaptılar, MR filan da çektiler. Midemde ülser çıktı. Bir de küçük tümör varmış. Onu da kemoterapiyle iyileştirecekler!”

Her gün ağız yoluyla aldığı hapların dışında üç haftada bir de damar yolundan kemo alıyordu. Hep dirayetliydi; ancak hızla kilo kaybediyor ve elbette ki nereye yol aldığını biliyordu!

Gün içinde yavaş adımlarla merdiven inip çıkıyor, kaslarını güçlendirdiğini söylüyordu.

Bir gün olsun yakındığını, ahh off dediğini duymadık! “Karnımda hafif bir ağrı var; ama dayanılamayacak gibi değil.” diyerek hep o bizi avuttu. İnanılacak gibi değil; ama tüm hastalığı süresince -ağrı kesici adına- aldığı birkaç Minoset’tir. Kanser hastalarının morfin ve fentanil bantlarla dahi ağrılarından kurtulamadığı düşünülecek olursa Atilla Abi’mi tanrının çok sevdiği aşikârdır.

Canım abim -kimseyi üzmediği, kırmadığı- 73 yıllık yaşamını 24 Mart 2015 günü sonlandırarak sevenlerine veda etti.

Nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun.

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..