- Kategori
- Gündelik Yaşam
Dur!
Dur biraz ne olur. Ya da en azından yavaşla...Anlayamıyorum seni! Duru görüntüne tezat, cümlelerin karışık. Ardı ardına dizilen kelimelerin bir cümle olmuş tamam, ancak anlayamıyorum! Anlam nerede?
-Felsefem bu, neden anlamıyorsun ki? Deme bana...
Kültürüm çok fazla, ancak bu şekilde ifade ediyorum. Ve IQ’um o kadar yüksek ki, ancak bu düzeye hitap edebiliyorum...Deme!
Basitçe kur cümlelerini, beynini ve yüreğini basitçe dök satırlara; ki seni anlayabileyim.
Sınamak mı istiyorsun beni; kültürümü, zekamı, okumamı... Ya da seçmek mi, dostluğumu bu kriterlerle...
O zaman bana neden dostum diyorsun ki... Eşitse değerlerim seninle, kendine aynada akis olanlarla devam edeceksen yoluna, neden dostum demek istiyorsun ki; klonlanmış senlere...
Bilmiyorsam anlat; dinlerim, anlamaya çalışırım, öğrenmeye çalışırım ve sana teşekkür ederim! Bu ısrar niye...
Kaf dağının üstünde daha mı kolay yaşanıyor hayat?
Paylaşmak...
Değerleri, bilgileri, duyguları...
Amaç bu değil miydi?
Şimdi bu süzgeç neden ısrarla sallamakta üzerindeki her şeyi...
Sen böyle yaptıkça, gördüğüm şu ki; karmaşıklaştıkça beynin ve yüreğin; aktardıkların da karmaşa içinde. Çözülmeyi bekliyorsun, kendi çözemediklerinin arkasına sığınıp, anlaşılmayı bekliyorsun!
Bilmiyorsun ki hala bunca bilmişlik düzeyinde; kendini ancak sen çözebilirsin. Ve ancak sen istersen birikimin karşı tarafa bir paylaşım olarak akar. Yoksa, sadece; gizemin yalancı çekiciliğinle kendini sarmalarsın, karşındakini küçümser ve kaçırırken adım adım kendinden...
İki kişi olursun karşındakinin gözünde: -me li, -ma lı sen ve gerçek sen olarak!
Ve ben gerçek sende yanılmak istemem. İşte o yüzden dur biraz ya da sadece yavaşla!
Ortamımız paylaşma adınaysa, dümdüz bir zeminde, basamaklar koymadan paylaşalım sadece...
Konuşurken ya da yazarken, kısaca yaşarken; ne demiş Hz. Mevlana :’’Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!’’
Ben de ekliyorum hemen : ‘’Ya da sus biraz!’’