Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

Düşünce sisteminde kaybolmuş halklar

Biz millet olarak henüz Ortadoğu'da yaşadığımızın farkına varamadık. Çünkü yıllarca bize Ortadoğu, kötü, geri ve yobaz olarak dayatıldı batı medeniyeti tarafından ve  gözlerimiz batı medeniyetinin renkli ürünleriyle kamaştığı için göremedik nerede durduğumuzu…

Yurt dışında eğitim görmüş olmanız yaşadığınız coğrafya kültürünü değiştirmez. Bu topraklarda yaşayan herkes Ortadoğu toprağının parçasıdır. Daha önce Asya’da yaşıyorduk, şimdi Anadolu’da… Anadolu’nun elbet bazı farkları vardır. Çünkü Ortadoğunun batı kültürüne uyum sağlayan en modern, uç noktasıdır Anadolu. Ortadoğu ülkelerinden farkımız buradan gelir. Anadolu’da içiçe geçmiş binlerce yıllık tarih bizi bu noktaya mecburiyetten getirmiştir. Ve son şekli veren ise Atatürk’tür. Onun devrimleri sayesinde Ortadoğu ülkeleri içinde, kültürel ve sosyal yaşam açısından Avropa’ya en yakın ülke Türkiye’dir. Ancak bu tatlı gelişlere karşın henüz gerçekleştiremediğimiz “düşünce devrimimiz” bir kenarda unutulmuştur. Peki nedir düşünce devrimi?

Öncelikle, kullandığım “tek aşamalı” ve “çok aşamalı düşünce sistemi” tanımlamalarının tamamen benim saptamalarım olduğunu belirtmeliyim.

Evet, teknolojide ileri, hukuk ve demokrasi alanında gelişmiş medeniyetler iki veya daha fazla aşamalı düşünce sisteminde yaşamaktadırlar. Biz ise diğer Ortadoğu ülkeleri gibi tek aşamalı düşünce sisteminde çırpınmaktayız. Duygusal tepkilerimiz bu şekilde gelişmektedir. Konuyu biraz açmak adına bir örnek vermek için; sis içinde kaynağı belirsiz bir ışık gören iki farklı kültürün halklarını karşılaştıralım. Tek aşamalı düşünce sisteminde yaşayan birinci halk, sis içinde belirsiz bir mesafeden gördüğü ışığın farkındalığıyla bunu kendi toplumu içinde konuşur, tartışır.

Evet, ortada bir ışık vardır. Anak bu ışığın kaynağını bulmak ve tanımlamak için gerekli teknik bilgi, araç gereç ve düşünsel zekadan yoksun oldukları için çeşitli tahminler yaparak sadece o ışığın ne olabileceği konusunda tartışmalar ve kavgalar yaparlar. Havanda su dövmek tabiri buraya çok uygundur. İşte Ortadoğu ülkeleri, yukarıda anlatılan birinci halk sınıfına girmektedir.

İkinci halk, yani iki aşamalı düşünce sisteminde yaşayanlar, bugün batı medeniyeti dediğimiz, Avropa ve Amerika ülkeleridir. Bu halk, sis içindeki ışığı görür, görmekle de kalmaz, o ışığın kaynağını, mesafesini ölçecek teknik bilgi ve donanıma sahip oldukları için düşünce sisteminde ikinci aşamaya geçerler. Evet, ışığın kaynağı bir trendir. Tek aşamalı düşünceyi geçmişlerdir artık. İşte, iki aşamalı düşünce sistemi burada başlar, ve o halk artık trenin modelini, saatteki hızını, ve yapım tarihi gibi başka konularla meşgul olmaktadır.

Bir örnek daha vermek gerekirse; Kafka, dünyaca bilinen bir yazardır. Sokaktaki insanlara sorduğumuzda, onun bir yazar olduğunu söyleyenler, adını hiç duymayanlar, ya da adını duymakla yetinmeyip kitaplarını okuyanlar vardır. Biz Kafka’yı bilen ve kitaplarından en az birini okumuş kişilere Kafka’nın kelime anlamını soralım… Bu soruyu tek aşamalı düşünce sistemindeki halk, pek kolay yanıtlayamaz. Çünkü kitabı okusa bile, Kafka’nın acaba kelime anlamı nedir, gibi bir soruyu sormasını gerektirecek alt yapı olmadığı için bunu merak etmek onlar için önemsizdir.

Ancak iki aşamalı düşünce sistemi işte burada devreye girer, iki aşamalı düşünce sisteminde çalışan bir beyin okuduğu yazar hakkında daha derin ve detaylı bilgileri merak etmektedir. Acaba Kafka ne demektir? Kafka, nerelidir? Ne tür eserler yazmıştır? Bu tip sorular, malesef iki aşamalı düşünce sistemlerinde görülür…

Özetle, durumumuz budur. İçinde yaşadığımız, duygusal nedenli şiddet ve öfkelerin evrilmemiş tek aşamalı düşünce sistemi halklarına özgü olduğu açıktır.
Elbette zaman içinde iki aşamalı düşünce sistemine geçeceğiz. Ancak önce kendimizin ne olduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü ilerlemek, bir yerde başka bir yere gitmek için önce nerede olduğunuzu bilmelisiniz. Biz düşünce sisteminde yerimizi henüz bilmediğimiz için kaybolmuş durumdayız. Saptama yaparak bir yerden başladık. Gelişme için önce mesafenin belirlenmesi gerekir. Biz bu saptamayla kendi yerimizi belirledik. Şimdiyse varılacak noktaların belirlenmesi ve o noktalara hangi araçları kullanarak, ne tür teknik araştırmalar ve eğitimler ile sonucu gideceğimiz tartışılmalıdır.

Biraz da devletten araştırma için para ve ünvan alan üniversite bölümleri çalışsın. Bedavaya ancak bu kadar olur… 

Eh her şeyi de ben yapacak değilim ya…

(Not: Kafka, Çek dilinde, alakarga demektir…)  

 
Toplam blog
: 57
: 122
Kayıt tarihi
: 25.04.12
 
 

İnsan ve hayvanı bir severim. Saygıdan hoşlanmam. Zımparalanmış köreltilmiş sevgiden de.. Kib..