Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Duygulu olmak ile duygusal olmak arasındaki büyük fark

Duyguların bilinen en önemli fonksiyonlarından biri bilgilerin depolanmasında aldığı roldur. Mesela 1999 İzmit depreminde hemen hepimiz haberi duyduğumuzda nerede olduğunu hatırlar çünkü o sırada yaşadığımız duygu yoğunluğu nedeniyle algılarımız  daha etkili biçimde kaydedilmiştir. Dün ne yediğimizi hatırlayamayabiliriz ama 10 sene önce o olay sırasında ne yemek pişirdiğimizi ve hatta tuzu yanlışlıkla fazla koyduğumuzu dahi hatırlayabiliriz. Yine aynı şekilde bir dersi ilgiyle ve merakla çalıştığımızda sonradan uzun süre aklımızda yereder ve sınavda çok daha başarılı oluruz.

Hafızaya yardımcı olmasından başka, birşeyler yaratmamızda, başarı elde etmemizde de duygular motor görevi görür. Bir işi yapma isteğimizi arttırdığında buna motivasyon deriz. Daha sonra işi yaparken mesela heves ve merakla yapıyorsak bu beyin ön lobumuzun daha verimli çalışmasına yardımcı olur ve daha yaratıcı oluruz. Özellikle sanatta belli bir duygu yoğunluğu olmadan iyi bir eser çıkarılması pek mümkün değildir.

Yeni birşeyler yaratılırken, dizayn edilirken ne kadar iyi bir mantıkla ve bilgi ile desteklenirse desteklensin, duyguların ateşleyici gücü olmadan kayda değer bir başarıya ulaşılması ihtimalinin zayıf olduğunu düşünüyorum. Bazılarımız duyguları bir kenara itip fazlaca mantık tarafına kayma eğiliminde oluyoruz. Duygulardan sıyrılmış olarak sadece mantığımızı iyi kullanırsak sonucun iyi olması gerektiğine dair teorinin doğruluğuna inanmak istiyoruz. Bu görüş birçok basit mekanik problemin çözümü için işe yarıyor. Herşeyi iyi kötü, siyah beyaz diye ayırmak daha kolayımıza geldiği için, mesela iş dünyasında duygulara yer yok gibi bir görüşle mesele hakkında aklımızca bir daha düşünülmemek üzere bir hüküm vermiş oluyoruz.  Bir yönetici şu şöyle olsun bu böyle olsun diye hemen her konuda birçok kalıba sahip ve çalışanların duygu ve düşüncelerini hesaba katmıyorsa büyük ihtimalle böylesi daha kolayına geldiği içindir.

Peki o zaman duygusal insan, duygusallık tam olarak ne demektir? Eskiden hatırlarım çok sık söylenirdi falanca Bey ne kadar duygusal ne kadar kibar bir insan diye. Böyle söylenince duygusallık bir meziyetmiş gibi oluyor. Ama bir başka kişi hakkında da işe duygularını katmaz çok prensipli ve çalışkandır dediğimizde bunu iyi bir özellik olarak düşünerek söyleriz. Muhtemelen bizi ameliyat edecek doktorun daha ziyade ikinci tipten olmasını tercih ederiz. Ama resmimizi yapan ressamın birinci tipten olmasında sakınca yoktur.

Bu yüzden duygusal insan dediğimizde bunu biraz açmamız gerekiyor. Sadece duygulu insan mı, yoksa mantıklıdan ziyade duygusal davranan insan mı? Yani burada hangi duygulardan bahsediyoruz ve pratikte bu kişinin hayatında neler oluyor. Ayırımı daha iyi yapmak için şimdilik duyguları işe yarar duygular ve işi bozan duygular olarak ikiye ayıralım. Yani sanat eseri veya proje yaratırken bizde ilham oluşmasına yardımcı olan da, çevremizdeki her davranıştan etkilenip zor durumlara girmemize sokan da duygulardır.

Dolayısıyla duygusal insan dediğimizde bu, duyguların arasında kaybolup giden, kendini eseriyle özdeşleştirip çok güzel eserler yaratan bir sanatçı da olabilir, ya da herşeye alınan, sürekli başkalarından ilgi bekleyen, sitem eden, ömür tüketen bir insan da olabilir.  Yani aşırı duygusallığımız hayatımızı veya başkalarının hayatını berbat edebilir yada tam tersi bizi uçurabilir. İçinde yaşadığımız topluma ve koşullara göre bizim için hangi duyguların işe yarar, hangilerinin işi bozan olduğu ise değişebilir.

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..