Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '20

 
Kategori
İnançlar
 

Duyular ve Hissedişler

Sık sık beş duyu algımızla sınırlı, sıradan ve basit yaklaşımları okumuşsunuzdur. İçinde bulunmak istediğiniz ama bir türlü rastgelemediğiniz deruni boyutlar yerine sizi hiçbir yere taşımayan, ipe sapa gelmez konularla vakit kaybedersiniz.

Böylesi durumlar daha çok duyulardan etkilenmek suretiyle ortaya çıkar ve sizi o seviyeye yani beden anlayışına hapseder. Beyninizi kilitler, olduğunuz yerde kala kalırsınız; bakış açılarınız donuklaşır; içsellikten haberiniz bile olmaz, sürünüp durursunuz.

Bu aşamada yapılması gereken şey, ‘Mutlu mesut’ dediğiniz hayatınızda birçok şeyi değiştirmeniz olacaktır. En başta yaşamınızın gidişatını değiştirmeniz gerektiğine karar verirseniz...

Ayrıca bu anlatıların yanısıra; sizi farkındalıklı noktalara taşıyan hissedişlere ihtiyacınız olacaktır. Dünyanızı ancak bu şekilde değiştirmeyi başarabilirsiniz.

Değişim içinde olmaya çalışanlara, eski bilgileri terk etmek isteyenlere; Resulullah'ın duyularla ilgiliymiş gibi görünen ancak daha çok dataya/bilgiye dayanan hadisleri var. Örneğin bir defasında; "Mü'min kulağından sulanır” demektedir. Burada kulak derken bize göre, insan algısında farkındalık yaratacak şekilde; yani o bağlamdaki metaforu, ‘Semi ve Basir’ isimlerinin anlamı ile çözüp değerlendirebilme yeteneğinden söz etmektedir. Bu bakış açısı ile konuyu ele aldığımızda, "kulağın sulanmasından” maksat; müminin bir olayı hakikat derinliğinde algıladığı ve o bilgiyle yaşadığı anlamı çıkıyor.

Bunlar iki ayrı isim olarak anlatılsa da tek beynin özellikleridir. Bu yaklaşım; Allah 'Semi ismiyle algılar ve Basir ismiyle değerlendirir' anlamına gelmektedir.

Kuşkusuz Allah ne beşer gibi algılar, ne de idrak eder. Dolayısıyla eğer bizdeki anlayışı, O’nun anlayışıyla özdeşleştirebilirsek (bu idrak halife/insana ait bir özelliktir); yaşanılan şeyin gereğini ortaya koyduğu ve değerlendirdiği yaklaşımını yapabiliriz.

Bakınız; “Ebsar (görme - değerlendirme organları) O`nu idrak edemez; O, ebsarı idrak eder (değerlendirir)! "HÛ"; Latiyf`tir, Habiyr`dir” (Enam: 103).

Bu ayette; "Gözler O’nu göremez, O görüşleri idraktedir, aslında bizim değerlendirdiğimizi düşündüğümüz şeyi, esasen "Allah" değerlendirir” anlamı bulunmaktadır.

Oysa biz Allah’ı göz boyutuyla asla göremeyiz! Yukarıdaki ayetten, "Yaşanılanları irade ederek, O, görüşleri ortaya koyar (açığa çıkartır)" manası mevcuttur.

Bu konuya farklı perspektiften yaklaşım yapan Einstein;

“Bizler yavaşlamış ses ve ışık dalgalarıyız. Kozmozun müziğine uyumlanmış yürüyen frekanslar demetiyiz.  Bizler kutsal biyokimyasal giysiler giymiş ruhlarız. Ve bedenlerimiz ruhlarımızın müziğini çalan enstrümanlar” derken; araştırmacı yazar Üstad Ahmed Hulusi ise çıtayı daha da yükselterek, “Bir software/yazılımdaki görüntünün yeri neyse, sayısız frekanslı dalgaboyundan oluşmuş evrendeki görüntünün yeri de odur. Görüyorum dediğin her şeyin aslı dalga boyu frekans paketidir.” Dünyanı tanı, nasıl oluştuğunu anlamaya çalış” şeklinde görüşü ile bizlere yardımcı olmaya çalışmaktadır.

Sonuçta bir metni okuduğumuzda ya da bir olayı izlediğimizde konuları bilinçli olarak takip etmemiz gerekir. Eğer bir olay örgüsünü baştan (orijinden) yakalayamıyorsak; o hiçbir zaman beynimizde (içselliğimizde) oturmayacak ve düşüncelerimizde yer almayacaktır. Çünkü başlangıcını bilmediğimiz hiçbir olay bizlere pek de dikkat çekici gelmez.  Anlatılanların hepsi görünüşte aynı gibi gelir insana ama onları ayıran şey bulundukları noktaya nasıl ve neden geldikleridir.

Tasavvufta bazı konular veya anlatılar  ikilik üzerinden değerlendiriliyormuş gibi görünse de “Tek”i idrak etmiş yapılar asla ikilikten yola çıkıp TEK’e varmaz.

Sonuçta bütün bu anlatılanlarla ilgisi olmayıp dışlanmış gibi görünenler, henüz tanımlanmış bir evrensel kimliğe sahip değildirler. Varlıkları dışlamaya bağlı olup onunla kayıtlanmıştır.

Dıştan yani çoktan TEKe gidişte sorunlara çözüm getirildiği ölçüde konu kapanır. Böylelikle rutin, basit ve öngörüsüz bir hayat devam eder. Mutlak varlık ile sistem arasında bir kopuş yaşanmaya başlanır.

Benim bildiğim kadarı ile en temel tepkiler ‘neden yaşayamıyoruz’ ile sınırlıdır. Böyle olunca düşünce dünyasında bir kaos başlar. Mistik lisan ile bunun adı bölünmüşlüktür.

Değerli okurlar!

Duyular ve düşünceler esasen ‘hissedişlere’ bağlıdır.

Bu konu üzerinde mutlaka durmanızı tavsiye ediyorum.

Şimdilik hoşçakalın...

Ahmed F. Yüksel

 

İstanbul/Bahçeşehir  19.01.2020

https://www.facebook.com/ahmedfyuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/

https://twitter.com/ahmedfyuksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..