Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlüğün beyni...

Önce görüyoruz, sonra duyuyor, kokusunu alıyor, tadına bakıyoruz. Gözlerimiz açık olduğu sürece bütün dış veriler bir film makarası gibi depolanıyor.

Bu konu ile en çok ilgilenenler ve araştırmaları yakından takip edenler ise, reklamcılar, sanayiciler ve bilim insanları... Yakından ilgileniyorlar, çünkü, medya yolu ile bilir kişi (sözde) ağzından yazılanları okuyanların bu yazılanlardan bütünü ile etkilendiklerini öğrendiler.

Beynimiz: saniyede yaptığı işlem sayısı yaklaşık olarak 10 trilyon ve 10 katrilyon arasında bulunmuştur. Bu da 10 bin gigaHertz ile 10 milyon gigaHertz arası demektir. (kaynak: tübitak) Bu demektir ki gördüklerimizi, kokladıklarımızı, duyduklarımızı ve tadına baktıklarımızı, beynimize uygun bir şekilde yorumlamazsak yönetimi dış etkenlere bırakmış oluyoruz. Beyin çok sevecen, çok uslu ve kesinlikle söz dinleyen bir organımızdır diye düşünüyorum. Ne istersek, neye inanırsak (yapısı çerçevesinde) onu bize yaşatıyor. Kanser virüsü yok, tümörü var. Ben inanıyorum ki, kötü haberleri takip edip en küçük şüpheye kapılanlar bile beynin düzenini bozup o haberleri bir süre sonra yaşıyorlar... (günümüzün yoğun şartlaması kanser gibi) Bunu beyin yapıyor, çünkü biz bilgileri (yazılanlarda ki başımıza gelecekleri) depoladıkça, beyin organizma için yapılması gerekli bir şey olduğunu düşünüp harekete geçiyor ve üretiyor. Öyle bir yapı ki; farklı bölümlere, farklı işlevler yüklemiş ve organize ediyor. Bir bölüm, yaşamsal işlevleri, (solunum, sindirim ve kalp atışları gibi) bir bölüm, denge ve kas hareketlerini, bir diğer bölüm de bilinçli ve düşünsel etkinlikleri düzenlemekte... Temel hareketler, düşünme, dokunma, işitme, görme, bilinç, düşünce gibi işlevlerimizi birbirine karıştırmadan organize ederek bize yöneltip tamamen emirlerimize, direktiflerimize uymakta, o doğrultuda hareket etmektedir... 24 saat, 365 gün ve bir ömür boyu hiç durmadan çalışır... Normal bir insan beynin de yaklaşık 100 milyar nöron olduğu tahmin ediliyor Destek hücrelerinin sayısı ise bunun 10-15 katı kadar. Destek hücrelerinin nöronlara besin taşıma, atıkları temizleme ve ölen nöronları yok etme gibi çok önemli işlevleri vardır. İnsan vücudunda ki bütün organ ve yapılar, zamanla kendini yeniler. Eskiyen hücre ve dokular ölür, yerini yenileri alır. Gerçekte bedenimiz sürekli yenilenir. (bu işleyişi katkılı gıdalar ve ilaçlar engeller) O nedenle insan bedeninde ki hiç bir organ ve yapı insan kadar yaşlı değildir. Nöronlar sürekli birbirleri ile iletişim halindedirler. Bir birleri ile ya da başka hücrelerle aralarında özel bağlantı noktaları vardır. Bunlara sinaps deniyor. (metrenin milyarda biri genişliğinde açıklıklar) İletiler, bir hücreden ötekine bu sinapslar üzerinden geçer. Her nöronun, bin ile on bin arası sinapsı, (bu kadar da başka hücre ile bağlantısı) vardır.Yaklaşık 100-500 trilyon arası sinaps olduğu düşünülürse, beynimizde ki iletişim ağının ne kadar karmaşık olduğu kolayca anlaşılabilir...

Merhaba e-günlüğüm; (çok değer verdiğim bir arkadaşıma ithaf ediyorum) hadi çık işin içinden... İnanılmaz rakamlar değil mi? Aslında çok basit. Nöronlara öyle bilgiler göndermeliyiz ki, hücrelerle iletişim kurduğunda bu bilgiler hücreye, hücre de vücudumuza zarar vermesin... Bilgileri kaynağından ve doğru alıp, (gazete köşelerinden veya popüler olmaya çalışan doktorlardan değil) bilinçli bir şekilde değerlendirmeliyiz. Aksi takdirde yaşam boyu başımıza gelmedik hastalık, rahatsızlık, kaza, sakatlık, kötülük kalmaz... Bütün bunları aşağıda ki bilimsel araştırma sonucu haberi için yazdım. Beyin bu haberi de kabul ederek okursa haber gerçekleşir ve 40 yaşından sonra beyin faaliyetleri yavaşlar. (beyin, kalp durduğunda bile uzun süre ölmeyen, yaşam mücadelesi veren bir organdır.)

Haber şöyle "ABD'de yapılan son araştırma, insan beyninin 39 yaşında azami hızla çalıştığını, ancak 40'ından sonra yavaşladığını ortaya koydu." (ben de tam tersi oldu:) Deneklerin Amerikalı olması araştırmayı doğrulayabilir. Aptallarla araştırma yapıp, İnsanların onda dokuzu "ne istediğini bilmiyor" gibi bir sonuca varmaya benziyor...

Özetle: Bu kadar mükemmel bir yapılanmaya (beyine) iyi bir yönetici gerekir. Neye inanırsak (hastalıklar, trafik kazaları, başarısızlık, mutsuzluk, sorunlar, ilaçlar) beynimiz onu yaşatıyor. Yukarıda ki gibi haberleride reddetmeden, mantık süzgecinden geçirmeden inanırsak kırk yaşından sonra hiç bir aksamaya uğramadan tam performans çalışan beynimiz sırf bu yüzden (inandığımız için) yavaşlar...

Değerli e-günlüğüm; Dün gece uluslararası geleneksel gençlik toplantımızı yaptık. Toplantılarımız, her geçen hafta yeni katılımcılarla renkleniyor. Gençlere sürpriz yapıp, yer sofrası hazırladım. Ardından tekila partisi yaptık (kişi başı bir şut) ve nasıl tekila içileceği hakkında bilgiler verdim. Bir de kendi tezimi açıkladım ama onları olumsuz etkilememek için biraz yumuşattım. Matematik, fizik ve kimya derslerinin yaşam için çok gerekli olmadığını, sistemin işleyişine yaradığını, ama, bu dalları seçmek isteyenler için çok önemli olduğunu anlattım. Şartlanmaları anlatıp, bir ara onları çocukluk anılarına götürdüm. Hepsi etkisinde en çok kaldıkları "sünnet" katliamını anlattı. Birisi bu katliamı hatırlamıyor du çünkü on beş günlük sünnet olmuştu... Çok güzel bir gece idi. Hepsi çok akıllı ve iyi niyetli gençler. Umarım onları bu zekalarından ve iyi niyetlerinden uzaklaştıracak bir olgular zinciri ile karşılaşmazlar...

Berbat bir trafik var. Gittiğim yerlerden bir saatte geliyorum. İski'nin vidanjörleri bütün yol başlarını kesmiş, bir taraftan Ayedaş araçları ve kazıları sürerken anlaşılan kurumlar bizlere hizmet(!) veriyor. Bu da trafiğin kitlenmesine sebep oluyor.

Bende değil ama piyasa da işler yine durdu. İşletme sahipleri yakınmalarını artırdılar. Sakin bir günün ardından yemeğimizi yedik (biber dolma, kuru fasulye, prenses) Duyularımızı ve beynimizi dış etkenlerden, yaşamımıza zarar getirecek haberlerden koruyup, en doğru şekilde yönlendirmek dileği ile... Nöronların hücrelere bilgi aktarımını ve dağıtımını çok dikkatli yönlendirmek gerekiyor... (akıllı olduğum anlaşılmasın diye, sıradışı iddialarımı şimdilik açıklamıyorum)

Kaynaklar: Tübitak yayınları,

Yorum ve ilaveler: HZS

E-günlüğüm; şimdi gitme vakti. Birdaha bu kadar uzun yazma, kimse okumaz. (veya hep böyle uzun yaz)

Bu haftayıda bitirdik. Pazartesi yazışmak üzere. Hoşçakal

Biliyor musun? Bir aylık kuzular, önce annelerinden ayrılır. Kuzulara elektrik şoku verilir ve bu şekilde stres deneyleri hayvanlar üzerinde sınanır. Sonuç olarak sunulan bilimsel açıklama şöyle: Kuzular strese girince çok aşırı derecede bağırırlar... (işte araştırma ve deney yapanların beyinlerinin ne kadar sağlıklı olduğunu düşündüren bir örnek)

Güzel söz: "İnsan, aklın sınırlarını zorlamadıkça hiç bir şeye ulaşamaz..." A. Einstein

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..