Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük Diyarbakır cezaevini gezdiriyor...

Diyarbakır cezaevi kapatılıyor muş... Tamam, iyi, güzel. "artık cezaevleri tıka basa doldu, ihtiyacı karşılamıyor" sözlerinizi yuttuk. Yeni cezaevleri yaptığınızı varsayıyoruz. Kapatın bakalım. Sıkı kapatın da bir daha açılmasın... İçerden bir ses gelir ve neler olduğunu anlatır belki...

Merhaba e-günlüğüm; Babası Diyarbakır Cezaevi’nde işkence sonucu ölen yazar Altan Tan, cezaevinin kapatılmasını yeterli bulmadı. Cezaevinin ya müze olmasını ya da yerine anıt yapılmasını isteyen Tan, “Karar bilinç silme hareketidir” dedi. (ntvmsnbc.com)

Varsayalım müze oldu. Şimdi müzeyi rehber eşliğinde geziyoruz...

Harika bir oda. Saray yavrusu gibi: "Sayın ziyaretçilerimiz, burası hapishane müdürü'nün makamı" (ardından İngilizce, Fransızca ve Almanca söylüyor.)

Güzel döşenmiş, duvarında çıplak kadın resimleri olan bir oda daha: "Burası baş gardiyen ve yardımcılarının kaldığı oda."

Duvarları rutubetten küf tutmuş, berbat kokan, büyük bir salona giriliyor: "Bu gördüğünüz yer zamanında mahkumların yemekhanesi olarak kullanılıyor muş..."

Sıra Hücrelere geliyor...

Hücrelerden biri: "Sayın ziyaretçiler, burası azılı teröristlerin uzun süre tıkıldığı hücrelerden birisi. Zanlı burada kendi pisliği içersinde yaşıyor ve kuru ekmek ile karnını doyuruyordu. En az üç ay kalıyor muş..."

Alt katlarda büyükçe bir hücre (oda): "Sayın ziyaretçilerimiz; burası "işkence odası" diye adlandırılan yer. Hapishanemiz tarihinde hiç kimse buradan suçu (işlesin işlemesin), kabul etmeden çıkamamıştır... Gördüğünüz aletler 17. yüz yıldan kalma olup antika değere sahiptir. Bunun adı filistin askısı, bu gerdirme, bu parmak koparma, bu boyun sıkma, bu da elektrik jeneratörü. eee ne işe yaradığını bilemiyoruz... Sayın yazarımız Altan Tan'ın babası tahminimizce burada ayağı takılıp düşerek ölmüş... "

Yine alt katlarda daha ufak bir hücre: "Sayın ziyaretçilerimiz burası orta derece de ki terör suçlularının getirildiği yer. Burada suçlu yatırılıp, ayaklarının altı yarılıyor ve tuz basılarak konuşması sağlanıyordu. Eğer suçlu direnirse, ayak altları keçilere yalatılıyor ve kolayca suçunu itiraf etmesi sağlanıyor du... "

Evet sayın ziyaretçilerimiz devam ediyoruz. Bu oda elimde ki liste de "su odası" olarak adlandırılmış. Yerden bir metre yukarıya kadar su dolu olduğu için giremiyoruz, sadece dışarıdan guruplar halinde bakabilirsiniz. Tavana asılı olan kelepçeler suçluların ellerinden asıldığını gösteriyor. "Demek ki asıldıklarında belden aşağıları su içinde kalıyor muş" diye düşünüyoruz..."

Bir hücre daha: "Burası "falaka odası" olarak adlandırılan odalardan biri. Burada hafif suçlular ayaklarından falakaya yatırılırdı."

Yanında bir hücre: Sayın ziyaretçiler son olarak gezdiğimiz bu oda da "falaka odası" tabir edilen yan odadan çıkanların ayaklarında oluşan şişleri indirmek için kişinin nohutların üzerinde zıplatıldığı yer... Böylece falakaya yatırılan kişinin ayağında hiç iz kalmıyor muş..."

Bu kadar ironik müze varsayımı yeter...

Diyarbakır cezaevine girip çıkmış bir kişiden alıntı: "Her birimiz tek tek o lağım suyunun içine indiriliyorduk. Lağımın içinde nefesimiz kesilene kadar tutuluyorduk. Diyarbakır Cezaevi'nde yatan herkes yaşadı bunu. O pisliği içmedim, yemedim diyen gururu yüzünden yalan söylüyordur. " http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=79191

http://www.uludagsozluk.com/k/diyarbak%FDr-cezaevi/ Pek bilgim yoktu (her şeyi bilecek halim yok ya, araştırma yaptım.) ama bu site'ye göz gezdirdikten sonra tüylerim diken diken oldu... Sanırım yazdıklarım çok yetersiz... "Acaba" diyorum: Sadece Diyarbakır Cezaevi mi?... Bütün umudum, bir daha bu gibi olayların ülkemde yaşanmaması. Her şey bir gün açığa çıkıyor... Aramızda gidenlerin eksikliği yaşanıyor...

Değerli e-günlüğüm; Dün akşam eve gidip şiddetten uzak, huzurlu bir ortamda doğa ile yarım yamalak, başbaşa bahçede oturup düşündüm. Ne mi düşündüm? Çok şey düşündüm. Bizi kim bu hale getirdi, neden bu ülke bu durumlara geldi, insanlar neden bu kadar umursamaz ve sorumsuz oldu, bizi kimler bir birimize düşman etti? Ve daha neler neler düşündüm. Düşündüklerimin çoğu düşünce suçu teşkil ediyor. Hatta düşünce de eylem oluşturuyor, çocuklara ve büyüklere kötü örnekler teşkil ediyor. 50+ şeyler düşündüm işte...

Sabah Linda ile sanki iş var mış gibi iş yerine geldik. Kurumsal abonelerimde de tüketim durdu. Tüketimi artırmak için yakında şehir suyu şebekelerine sabotaj düzenleyeceğim... Akşamları mahalle aralarına ve iş yerlerine bomba atacağım. Niye mi? İnsanlar korkup su içsin diye... "Hani sen şiddet'e karşıydın" diyorsun ama, bu şiddet değil ki. "İnsanların yaşamına renk katmak" denilebilir... Baksana olanlara... Onların yanında bu "hiç" sayılır. Belki bir "deli" gündemi değiştirdi diye meşhur bile yaparlar...

Öğlen yemeğimden önce kamyon geldi. Siparişlerimin bir kısmını unutmuşlar. Ben de sinirlenip ödeme yapmadım. (bahane oldu) "getirin siparişlerimin tamamını yapayım" dedim. Herkes çok korktu. "Tamam abi öğleden sonra getiririz" deyip gittiler. Ben de cüzdanımda paralarla öğlen yemeği yedim. (yoksa parasız yiyecektim) Tatlı yediğimi yazmıyorum, çünkü kıskanan ve çatlayan yazarlarımız var...

Bütün gün oturduk desem yeridir. Yazlık yerde olmak vardı şimdi. Hem malı üç misli fiyattan sat, para kazan, hem de tatil yap. Gel keyfim gel. Bir daha ki sene akdeniz'e açılayım bari. Şöyle bir İspanya sahillerinde küçük bir büfe açıp su satayım... Adını da Turkish Water. Ne var lokumu oluyor da su'yu neden olmasın... Tamam fazla geyik yapmayayım. Gidip akşam yemeğimi yiyeyim...

Geldiiiim. Yemeğimi, tatlımı yedim. Mesai bitince, iş yerine geldiğim gibi eve gideceğime and içerim. E-günlük çüğüm, seni yine yalnız bırakacağım kusura bakma. Gidiyorum. Yarın hapishaneden, şey pardon iş yerinden yazışırız...

Biliyor musun: CIA ajanlarının, bir El Kaide üyesini konuşturmak için matkap ve tabanca kullandığı ileri sürüldü... (ntvmsnbc.com Washington Post gazetesinden.)

Biliyor musun: Darbe sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde yatan çok sayıda kişi, ağır işkenceye maruz kalmış...

Biliyor musun:
Cezaevi, İngiltere’nin saygın gazetesi The Times tarafından "Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi" arasında gösterilmiş...
Biliyor musun: 1980 sonrası cezaevinde kalan kişilerden birçoğu yaşamını yitirirken, onlarca mahkum da sakat kalmış...

Çirkin söz: ''Türkiye Demokrasi ve Hukuk devletidir..." (kimin söylediğini yazmıyorum, ağzı olan söylüyor...)

Güzel söz:
"Bilgisizlik kolay ve rahat elde edildiği için, çoğunluk bilgisizdir..." La Bruyere

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..