Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük haber yazdı...

Yok arkadaş bu ülke de, bu insanlar da düzelmez. Haberler bir tuhaf, olaylar bir tuhaf, insanlar bir tuhaf. Nereliyiz biz, aslımız ne? Gelenekler mi böyle yoksa dinimiz mi emrediyor? Eğitim de mi bir yanlışlık var yoksa, aile de mi öğreniyoruz herşeyi. Okuduklarımızda, seyrettiklerimizde bir terslik mi var? "Düzen bozuldu" diyerek beynimizi, davranışlarımızı bozan nedir? Birileri bizi uzaktan kumanda ederek, "insani" vasıflarımızı mı yok etmeye çalışıyor.?
Artık insanların kaybedecek hiç bir şeyi kalmadı mı, yoksa, bir anda herşeyi kaybetmek gelenek mi oldu?...

Merhaba e-günlüğüm; yine haberlere baktığım, derinlemesine göz gezdirdiğim nasıl belli oluyor değil mi? Günlük yazarken bile pozitif bir başlangıç yapılamıyor... İşte o "acayip" ülke ve insan haberlerinden bazıları:

Elazığ'da bir baba ve iki oğlu etrafa rastgele ateş açtı. Olayda 6 kişi hayatını kaybetti, 3'ü ağır 7 kişi yaralandı.

İstanbul Beyoğlu'nda bir Alman vatandaşı kendisinden para isteyen bir kişi tarafından bıçaklandı. Uzun süre İstiklal Caddesi'nde ambulans bekleyen yaralı hastanede yaşamını yitirdi. Zanlı yakalandı ve cinayeti "1 lira" için işlediğini itiraf etti...

Giresun'da sabaha karşı başlayan sağanak yağmur sele yol açtı. Bazı dereler taştı. Arabalar denize sürüklendi. Hastaneler bile su altında kaldı.

Bolu Dağı tünel çıkışında meydana gelen trafik kazasında 5 kişi öldü.

Bursa'da, 65 yaşındaki Nesim Yıldız kendisinden boşanmak isteyen eşini sokak ortasında bıçakladı. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan kadın kurtarılamadı.

Malezya'da bira içen kadına kırbaç cezası. Malezya'da gece kulübünde bira içen bir kadın, kırbaç cezasına çarptırıldı. (pardon bu haber yanlışlıkla araya girmiş, ama yakında biz de de böyle güzel haberler görmek isteriz annadın mı? hıck)

Demek ki demokrasi ile Cumhuriyet, özgürlük, insan hakları gibi terimlerin yoğun uygulandığı(!) ülkeler de böyle oluyor. Bütün bunların yanında birileri kürsülere çıkıp bol bol konuşuyor, bol bol laf yetiştiriyor, bol bol akıl veriyor. Ney miş çocuğumuz ya davulcuya, ya da zurnacıya gider miş... Birisi de çıkıp "bu milletin danışmana ihityacı yok, öyle olsaydı psikologlar ve sosyologlar politikaya atılır, seçimlere katılırlardı. Bu millet'in iş'e ihtiyacı var, eğitime, sosyal güvenceye, insanca yaşamaya, adalete, insani değerlere, yaşam kalitesine (parasal anlamda değil, alt yapı, eğitim ve sağlık alanlarında) ihtiyacı var." demiyor, diyemiyor. Neden? nüfusumuzun %10'u engelliymiş...

Kendimi bildim bileli (kendimi bilmeye anne karnında başlamıştım) iş yapan, iş üreten bir hükümete rastlamadım. Yapılması zorunlu olanları yapıp "biz bunları, şunları yaptık" diye böbürlenen, sürekli birileriyle çekişme halinde olan, sürekli bol bol laf üreten hükümetlerle geçti güzelim çocukluğum, gençliğim ve gençliğim. Sanırım böyle giderse, ihtiyarlığım da bunlarla geçecek ve hayatı boyunca hiç oy vermeyen bir vatandaş olarak (kimse "oy vermek vatandaşlık görevidir" safsatasına sığınmasın.) rekorlar kitabına gireceğim..

Dün gece bahçeye çıkmadan önce haftalık banyomu yaptım, (kışın ay da bir, yazın hafta da bir ) traş oldum. Bu arada oğlum Joker'in işlerini halletti ve yerine koydu. Akşam ablama gidip orada kaldı. O sırasını savdıktan sonra bahçe sırası Boss ve bana geldi. Koydum alkollü meyve suyumu, yaktım sağlığa yararlı sigaramı ve rüzgarın getirdikleri ile sohbet ettim.

Sabah Linda ile iş yerine geldiğimizde günün pek hareketli olmayacağı belli idi. Zaten öyle oldu. Öğlene kadar süren hareketlilik sonra sükunete dönüştü. Ben de öğle yemeğimi yedikten sonra, fırsattan istifade geçen gün kırılan lavabonn bataryasını değiştirdim. Bataryadan zarara girdim ama tesisatçı parasından kara geçtim. Bu gün siparişlerimiz olmadığı için kamyon da gelmedi, iyice dinlendim...

Akşam üzeri sakin sakin yemeğimi yedim. Dün kü blogum henüz onaylanmamıştı, bu yüzden e-günlüğü yazmamıştım. Ancak akşam üzeri yayımlandığını görünce haldır huldur ("alelacele" demek galiba) yazmaya koyuldum. Başlığını "gurup seks" koyunca "tör" abiler işkillenmişlerdir. (çok sokak terimi kullandım bu gün) Oysa detaylara girmemiştim. Neyse uzatmayalım. Bu günü de yazdım işte. Gerçi trafiği, yolları, meyve sebzeleri, yeni abonelerimi yazamadım ama yine de yazmış oldum. Yarım saat civarı da geciktik zaten. Neyse sonra ki trene binersin. Hadi sana iyi uykular e-günlüğüm. Yarın yine yazışırız her halde. Hoşçakal.

Biliyor musun: Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir miş...
Çirkin söz: ''Kadınlar mabedlerde evliya, sokaklarda melek, evlerinde şeytandırlar..." George Wilkins
Güzel söz: "Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir." W. SHAKESPEARE

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..