Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük kurtarma peketini onaylamıyor.

Günlerdir, dünyanın gözü orada idi, bütün ülkeler oradan gelecek haberleri bekliyordu, dünya nefesini tuttu, gibi haber başlıkları ile yatıp kalkıyoruz... Kesinlikle dünyalı olmadığımı biliyordum. Bu haberleri ve takip edenleri anlamıyorum. Bu gün de "kurtarma paketi onaylandı" başlıklı haberler var. Neyi kurtarıyorlar, hayvanları, açları, hastaları?? Hiç bir değeri olmayan "para" yı kurtarıyorlar. Üstelik ne ile? "para" ile.
Bir baksanıza bana! uğraş verdiklerinizin içinde yaşamımı ilgilendiren en küçük bir şey yok. Ben toprağın verdiği gıdalarla besleniyor ve doğa nın verdiği hava ile yaşıyorum. Karşı cinsimle yatıp kalkıyor (tercihe göre değişir) gerekirse ürüyor, gerekirse üremeden devam ediyorum yola... Sizin ürettiğiniz hiç bir şey yaşamımı belirlemiyor, tam tersine zorlaştırıp, yük oluşturuyor. Ne diyeyim, bu neyi, nasıl kurtaracağı bilinmeyen kurtarma operasyonu, ilgililere hayırlı, uğurlu olsun. Yine birileri çok güzel paralar götürdüler, kutlarım... (köyde ki annelerimizin hiç bir şeyden haberi yok)

Büyük üstatlar bana kızmasın ama "dertliyim yaşıyorum" "hastayım ruhuma hicranımı sardım da yine" olarak değiştirmek istiyorum dizeleri ve değiştirdim. Dün geceden beri öyle söylüyorum.

Merhaba canımın içi (yalan mı?) e-günlüğüm; Sıradan gidelim, konuları dağıtmayalım.
Dün geceden başlayalım. Her cuma akşamı olduğu gibi oğlum geldi. Gelmeden önce "yalnız gel, hastayım kimse ile ilgilenemem" diye mesaj attım. O da benimle aynı günde hasta olmuş. Dinlenmediği ve beslenmesine dikkat etmediği için hastalığı biraz uzamış. (öğretilere göre ona bakıyor, tedavi ediyor ama enerji vermiyorum, iç güdülerini takip edip öğrenmesi gerek. Bizde adet böyle) Uzun uzun sohbet ettik. Söylenenlere karşı gelmeden önce denemelerini, aykırı olmanın güzel bir şey olduğunu ancak "karşı gelme makinası" veya "ses çıkarmadan dinleme makinası" olmanın güzel bir şey olmadığını örneklerle anlatmaya çalıştım. Güçlü olabilmek için bilgili ve hiç bir şeyin esiri olmaması gerektiğini anlattım. Anlıyormuş gibi yapıp, sıkıldıklarını biliyorum ancak, beyin denen organa bunları sokmam gerek. Hepsi orada durur ve zamanla çıkar. Hiç bir zaman "anlamaz", "dinlemez" diye anlatmamazlık yapmadım. Ne anlatılırsa anlatılsın, beyin alır ve harmanlar. Asla unutmaz... Şimdi sorgulanmayan, "yaşamla nasıl baş edilir" düşüncesi her hangi bir zamanda, her hangi bir yaş da sorgulandığında, o güne kadar alınan bütün bilgiler yukarı taşınır ve beynin hatırlatma servisi ile hatırlaması sağlanır.

Bu gün ilginç bir gün. Sabah kahvaltımı yaptım ve Boss'u çıkarmak için dışarı çıktım. Balkonun önünde bir buket kıpkırmızı güller. Aldım hemen ve balkona koydum. Her halde biri yukarıdan düşürdü. Yukarıdan kamyon, çamaşır makinası, televizyon düşse şaşırmam. Neyse, Boss'u çıkardım ve yerine koyup Linda'yı aldım İş yerine gittik. Ne göreyim? İş yerinin önünde bir arabanın camları parçalanmış ve soyulmuş, her yer cam parçaları dolu. Namussuzlar benim arabayı soymemışlar, gidip arkadaki arabayı soymuşlar. Ne yani beğenmediniz mi?, benim arabamda da teyp var. Parfümler var, çok pahalı gözlük var, bol bol su var. Yok, yok bunlar adam olmaz. Hangi arabayı soyacaklarını bile bilmiyorlar. Az gelişmiş ülkenin az gelişmiş hırsızları.... Bu kadar küçümsenmeye çok kızdım. Hemen gidip binek araba alacağım, soyulmak istiyorum, çok kıskandım. (işin garip tarafı, arabamın kapıları da kitli değilmiş, kitlemeyi unutmuşum.)

Bunları yazarken soyulan arabanın sahipleri geldi ve "geçmiş olsun" dedim. "polisi mi, kaskoyu mu arayacağız" diye sordu, "polis'i" dedim. Ama aramadı. Teybin kızağını sökmek için karga burun istedi. Verdim. Bu arada sohbet ettik. " üzerinde ki teyp orjinal değilmiş, onun için kızağı sökeyim de anlamasınlar" diye mırıldandı. Dikkatlice baktım, jantlar ve egzos da orjinal değil. Araba modifiyeli. İçimden "onları da sök de orjinal olmadığını anlamasınlar daha çok kar edersin" dedim. Neyse kızağı sökemedi ve tamirciye gitti. Tabi karga burnu mu geri aldım. O gittikten sonra da Elmar yerdeki cam parçalarını temizledi.

Bu gün de sakin geçti e-günlüğüm. Anlaşılan insanlar ABD nin kurtarma paketini bekliyormuş. Yarın akşam gelirler.
Şimdi gitmem gerek, ünlü yazılımcı arkadaşım Nuri geldi, onunla ilgilenmem gerekiyor...
Akşam yemeğimizi de yedik şimdi gidiyorum, kendine mukayyet ol. Yarın yazışamayacağız, pazartesi görüşürüz. Hoşçakal...

Biliyor musun? Bebeklikte 270 kemiğimiz varken, büyüdükçe bunların bazısı bir biri ile kaynaşarak, sonunda sadece 206 kemikle kalırmışız...
Güzel söz: "Uçurtmalar, rüzgar kuvveti ile değil, bu kuvvete karşı uçtukları için yükselirler... William Churchill.

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..