Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük manastır'da ayin yaptı...

Din, din, din... Din'i, siyasetin, komplekslerinin, vurdumduymazlığının, politikanın, paranın, popülarizmin önünde giden birini görsem "işte bu dindar kişi" diyeceğim. Ya dinimiz ile övünür o'nu göklere çıkarmaya çalışırız, ya da önümüze gelene empoze etmeye, kabul ettirmeye çalışırız. Bütün hareket ve davranışlarımızı o'na uydurmaya, içgüdülerimizi bile o'na göre yönlendirmeye çalışırız. (beceremeyiz) Din adına cinayetler işler, din adına saygısızlıklar yapar, din adına insanlara zulüm ederiz. Bize kaşı gelenlerin "katli vaciptir" deyip çıkarız işin içinden. Bir türlü dinlerin (bütün kutsal kitaplarda yer alır) ve kitapların bize öğretmeye çalıştığı "insani" yönleri öğrenemeyiz, öğrenmek istemeyiz... "Önce insan" der bütün dinler. "Önce canlılar" der. Bütün evreni içine alan bir felsefi yapısı vardır. İndiği ve kaleme alındığı döneme ait yaşam şekilleri de vardır elbet. Ancak özünde hep "insan" der, "canlı" der, "doğa" der...

Merhaba e-günlüğüm; Sümela Manastırı'nda ayin gerginliği... Trabzon'da turisterin Sümela Manastırı'nda yapmak istedikleri ayine izin verilmedi. Yakılan mumlar söndürüldü, ilahiler engellendi. Selanik Valisi ve Rus Milletvekili ile Müzeler Müdürü arasında tartışma yaşandı. (ntvmsnbc) (Geçen sene Sümela Manastırı'na gelen turistler ayin yapmış ve herhangi bir engellemeyle karşılaşmamışlardı) Geçen seneden bu yana ne değişti acaba?

Sümela manastırı "müze" diyenler var. Müze falan değil. Müze yapılanması, müze vasıfları oluşturulmadığını, turistik gelir kaynağı olduğunu düşünüyorum. Her tarihi yapı müze olamaz. Sultanahmet, Süleymaniye, Eyüp Sultan camileri de müze (hem de bütün özellikleri ve vasfı ile) ama, oralarda ibadet yapılıyor... Üstelik biz müzelerin üzerine şehir çöplüğü kurar, baraj inşa ederiz, lüks turistik oteller inşa ederiz... Kimsenin sesi çıkmaz da, bir manastırda üç beş kişi bir saat ayin yapmaya kalkınca ciyaklarız...

Aynı şey bize yapılsa, bir müslüman müze denilen bir cami de namaz kılmaya çalışsa ve engellense, ("bu cami müze kardeşim burada ibadet yapamazsınız" dense) bütün medya kurumları ile birlikte kıyameti koparırız... "Cihad" ilan ederiz... Bırakın yapsınlar... Sayın Demireli'in sözü aklıma geldi. Gençler yürüyüş yaparlarken o, "yürüsünler, yürümekle yollar aşınmaz" demişti. Sene de bir gün ibadet etseler müze mi aşınır? İşgüzarlıktan başka bir şey değil. Diğer tarafta Sayın Başbakanımız Büyükada'da değişik din'lere mensup din adamları ile "açılım" toplantısı yapıyor... Açılalım artık...

Değerli e-günlüğüm; Cumartesi akşamı kendi manastırıma gittim ve bahçesinde güzel bir akşam geçirdim. Herkes bir yerlerde ve yine nirvana'ya erişme fırsatı buldum.
Pazar sabahı yürüyüş, alışveriş, , manikür pedikür, patates soyma, dinlenme ile geçti. Akşam üzeri tatil kızımız Linda geldi. Pek bir durgundu. Sanki "bu kadar kısa tatil mi olur, ben bundan bir şey anlamadım" der gibiydi. Yeni tasması ve yıkanmış hali ile çok güzel görünüyor du. Bir prenses edası ve olgunluğu ile yerine kıvrılıp yattı. Pirelerinden de kurtulmuş, hiç kaşınmıyor... Hava karardıktan sonra koydum rakımı, daldım düşüncelere, düşünüp durdum... İşler, güçler, dertler, geçmiş, gelecek derken, baktım düşünmek bir işe yaramıyor. "Eyleme geçmek en iyisi" dedim ve yine düşünmeye başladım. Bu sefer de eyleme geçmek için düşünmeye başladım. Düşünmeden olmuyor canım. Ne demişler "düşünüyorum öyleyse verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim" (galiba böyleydi.)

Sabah işe gelirken Linda halen durgunluğunu koruyor du. Hatta iş yerinin önünde kedi miyavladı, o'na bile tepki vermedi. Başka zaman olsa havlayarak kıyameti koparırdı...

Hava güneşli fakat doğa'nın serinleticisi çalışıyor. İyi rüzgar var ve sıcak pek etkilemiyor.
Yarıya inmiş bir pazartesi hareketliliğinin ardından öğle yemeğimi yedim ve peşinden tatlımı yedim. Bu aralar bütün öğünlerimde çorba ve zeytinyağlı yiyecekler tüketiyorum. Mümkün olduğunca az tüketiyorum. Böylece hem sağlığımı korumuş oluyor, hem de dünya'da ki açlara yiyecek bırakmış oluyorum. Herkes benim gibi az yemek yese zaten dünya da aç kalmaz. Bir kişi on çocuğun yiyeceğini tüketiyor hamdolsun...

Aklıma gelmişken; bu günler de borsa da halen hisse senedi olan varsa ve halen nakit'e dönmemişse bir an önce çıkmasını öneririm. Niye mi? Soruları sevmem, sadece içime doğdu...

Akşam oldu ve yemeğimi, tatlımı ihtiyacım kadar yiyip bitirdim. (günde 1600-1700 kalori) Telefon bozuk mu diye gün içinde kontrol etmekten usandım. Akşam üzeri bir de bir yöresel gıda ürünleri satan bir yer de manda yoğurdu buldum ve aldım. 35 sene oldu manda yoğurdu yemeyeli. Güzel di ama insanlar beğenmez diye doğal ekşiliğini yok etmişler. Yine oynamışlar yani. Iıh doğal hiç bir şey kalmamış. En iyisi gidip köy yerinde yemek lazım.

Linda halen durgun. Kapının önünden köpekler geçiyor, kediler geçiyor, "çıt" yok. Tıpkı bir insan gibi (yani benim gibi) yattığı yer de düşünüyor. Daha önce de olmuştu böyle halleri. Yarın veya öbür gün geçer. Hareketlenir yine... İnsanlardan farkı bu işte. İnsanlar tatilden neşeli gelir, Linda tatile çıkıyor ve "durgun" geliyor...

Ayrılalım artık e-günlüğüm ama, geçici olarak. Uzun ayrılıkları sevmem. Yarın yine buluşur, yazışırız. Hoşçakal.

Biliyor musun: Arabaların çevreye ve insan'a verdiği zararları en aza indirmek için, araç başına yıl da 14 ağaç dikmek gerekiyor muş... (biz yılda araç başına 500 ağaç yakıyoruz...) (ikinci parantez: Bu bilgiyi 15/08/09 tarihli blog'uma yazmalıydım... İkinci parantezi kapat)
Çirkin söz: ''Evli erkekler, her yeni damadı sevinçle seyrederler. Tıpkı ormanda, yeni yakalanıp getirilen genç bir arslanı seyreden kıdemli sirk arslanı gibi..." Mark Twain
Güzel söz: "Bir insan, hayranlık duyup, sevebildiği sürece, sonsuza kadar genç demektir..." Pablo Casals

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..