Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük ohooooo

Ohooooo, biz sevgilisizler günü, sevgililer günü derken ülkemizde bir sürü olay olmuş görmemişiz. (zaten amaç o) Türkiye, İsrailli komutan Avi Mizrahi’nin Türkiye’yi Ermeni soykırımı ile suçlayan sözleri nedeniyle İsrail’e nota verdi. Genelkurmay da yaptığı açıklamada, Mizrahi’nin sözlerini “kabul edilemez” olarak nitelendirerek, İsrail ordusundan açıklama istedi. (ntvmsnbs)

Merhaba e-günlüğüm. İsrail'li bir general Bizim Başbakanımıza "aynaya baksın" demiş (çok normal) Bizim dışişleri de İsrail'e nota vermiş. Bu nota nasıl bir şey, not vermenin "a" halimi? Yani okullarda ki gibi ülkeler, bir birine not mu veriyor? "bu söz yanlış, otur sıfır!" mı denmek isteniyor? Yoksa gerçekten "nota" mı veriliyor. Yani o öyle değil şöyle olacak "la, la, sol, mi, fa, fa re, sol" diye uyarılıyor mu? Bilemedim ben bunu. Zaten o kadar çok şey olmuş ki, trafik kazaları, mitingler ve kavgalar, olaylı gösteriler, kokain tutuklamaları, Azerbeycan'a uzanana gelgenekon davası, çarpışan ve gizlenen denizaltılar, yaklaşan seçimler ve demeçler, işsizlik oranları vs vs. Yazmakla ve yorum yapmakla bitmez. Hepsini yorumlamaya kalksam "günlük" yazamam, günlük yazamazsam "günlüksüz" olurum.

Cumartesi akşamı, sabırla, üzerimde korkunç bir baskı yaratan "sevgililer günü" nün bitmesini bekledim. Bahçeye çıktım, Boss'un yemeğini verdim ve yanıma iki şişe litrelik bira alıp oturdum. Yalnız, sessiz ve sakin...
Pazar sabahı üzerimde hiç bir baskı ve sıkıntı olmadan kalktım. Sabah kahvaltısında ekstradan çılbır var dı. Yumurtanın "çıldırmış" hali diyorum ben ona, güzel oluyor. Üzerine gerekli malzemeler ilave edip yiyorum. Keyif çayımıda içtikten sonra periyodik işlerimi halledip öğlen yürüyüşüne çıktık. Hava soğuk ve ortalık sakindi. Dönüşte istasyon büfe'ye uğrayıp çay içtik. Oradan sonra fırına gidip sıcak ekmek aldık. Akşam yemeğimizide yedik ve biraz dinleneyim dedim. Ne mümkün. Oğlum telefon edip uğrayacağını söyledi. İşin içinde bir bit yeniği olduğunu hissettim. Hayvan barınağına bir arkadaşı ile köpek bakmaya gitmişler. Köpek bulamamışlar ama arkadaşı annesine kedi almış. Sonra kapıda kalmışlar ve koli içinde bir yavru kedi ile bize geldiler. Köpekler çıldırdı tabi... Neyse bununla bitse iyi. Benim oğlan yavru köpek bulamadım diye üzülürken, bir telefon geldi.

Hikaye şöyle: Bir arkadaşı köpek istiyordu ve üç aylık bir labrador yavrusu almışlar. Üstelik 700 euro'ya (yuh) Daha bir hafta bile olmadan köpekle yaşamanın çok ciddi sorumluluk ve özveri istediğini anlayıp aldıkları yere geri vermek istemişler. Pet shop uyanık tabi. Veteriner ama iş ticaret. İnsan doktorlarından pek farklı değil. "300 euro'ya geri alırım" demiş. Orada devreye benim hormonlu deve (oğlum) girmiş. Pet shop'un teklif ettiği fiyata, Harçlıklarıa göre bir ödeme planı yapıp köpeği sahiplenmek istemiş. (ne güzel iş... Canlı ürünü satıyorsun sonra geri alıyorsun ve 400 euro cepte. Bu işlemi iki üç kez yapsa harika! İğrenç, insan ticaretine benziyor. Asla yapamam) Tabi köpeği alanlar beni tanıdıkları için kabul etmişler. En azından, üst seviyede bir bakım ve eğitim göreceğini biliyorlar. (kendimi övmeden yapamam) Acil bir telefon trafiğinin ardından gecenin sürprizi geldi. Çok sevimli bir Labrador yavrusu. (chocolate mı ne bir şey versiyonu imiş) Zaten hayvan yavruları genelde çok şirin olur. Yanında hayvancağızın doğada bulamayacağı ve hiç gereksinimi olmayan bir sürü suni ürün de geldi. (pet shop kakalamış) Veteriner bir sürü de tavsiyede bulunmuş. "Bu şampuanla yıkayacaksınız, iki ay dışarı çıkarmayın, bu mamaları verin (mamalar yetişkin köpek için) yemeğine bu ilacı katın" gibi... Tabi ben vahşi bir hayvan olarak mama hariç hepsini çöpe attım. Mamayı ara sıra hepsinin doğal yemeklerine katmayı düşündüm... Yeni misafirimizi tanıştırayım, adı "joker" Gece biz de kaldı.

Değerli e-günlüğüm; Bu sabah işe Linda ve Joker ile birlikte geldik. Joker yürümeyi pek istemiyor. Zorla geldik iş yerine. Joker küçük olduğu için, benim köpeklerim gibi gün de bir öğün değil üç öğün yemek verilecek. Yemeklerden sonra bunca işin arasında bir de onu çıkarıyorum. Dün akşam fazladan yemek yapmıştım zaten. Her yemekten sonra olduğu yere çişini yapıyor. Hazır mama ile beslediklerinden şimdilik kötü kokuyor ama bir hafta sonra geçer. Ne kendisi ne de çişi kokar. Biz de dükkanda tütsüler yaktık, kokular sıktık ve sürekli yerini gazetelerle yeniliyoruz. (demek gazete sadece okunmuyor muş.) Şimdilik bir sorun yok. Bakalım bizim delikanlı ne yapacak. Umarım bu da benim başıma kalmaz. Benim aldığım köpeği başkasına verememe, bırakamama gibi bir huyum var.

Haftanın ilk günü olduğu için işler hareketli. Ben zaten full hareket halindeyim. Hiç duramıyorum. Her servisten gelişte Joker'in yerini ve kendisini kontrol ediyorum. Aaaah ah, kriz böyle yapıyor işte. İnsanlar yalnızlaşıyor ve yalnızlıklarını hayvanlarla paylaşmak istiyor ama, farkına varmadan öyle yalnızlaşmışlar ki, hayvanlarla bile paylaşmak zor geliyor. Ceremesinide hayvanlar çekiyor. Yazıktır onlara.

Kar yağacak falan dediler ama henüz yağmadı. Sanırım topluyor. Dün gece iyi soğuk var dı. Bahçe de bir ara ısınmak için spor yaptım. Zaten hava epey serin.

Değerli e-günlüğüm. Akşam oldu ve yemeklerimizi yedik. Joker şimdilik dışarı çıkınca üşüyor ve pek dolaşmıyor. Zamanla hepsini öğrenecek. Bu günlük bu kadar havadis yeter. Yarın yazışmak üzere, hoşçakal


Biliyor musun: En çok "e" içeren kelime: Gelenekselleştiriveremeyebileceklerdenseler... (15)
Çirkin söz: "Erkekler bilgiç kadınlardan nefret ederler..." Tennyson
Güzel söz: "Çocukların eleştirmecilerden çok, örneklere ihtiyacı vardır...." Jubert

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..