- Kategori
- Edebiyat
- Okunma Sayısı
- 3554
Edebiyat'ın estetik derinliği

Sanat etkinlikleri ve eserleri insanı düşündürür. Düşünen akıl yeni hipotezler üretir ve dimağı zenginleşir. Sanat eserlerinden duyularımıza çeşitlilik yönünden bir çok değişik etki eden eserler, duyu organları çoğaldıkça bizi daha az hayali düşünce dünyamıza götürür. Algılama duyu organlarına hitap çeşitliğili azaldıkça daha fazla düşünme ufkumuz açılır.
Bu durum duyu organlarının bazılarını kaybeden fertlerde mevcu organları ile belki de raha fazla hisse sahip olduğunu fark ederiz. Görme, işitme engellilerde ve hatta diğer organların engel durumlarında da bu durum görülmektedir. Mevcut organlar daha yetenekli duruma gelmektedir.
Tiyatro oyun sahnelenmesinde izleyicilerin duyu organları direk duyum alan sanat olayıdır. Diğer canlı sanat dallarında da her ne kadar düşünme ve yorumlama ivmesi kazandırsada bu aşamalarda çevre ile iltişim bizi düşünce ve eser dünyasına tam taşıyamamaktadır.
Resim ve plastik sanatların kolları da bizi eser(yapıt) içinden düşünme atmosferine taşımaktadır. Eser pencere gibi çerçevelemektedir. Bu konularda ki sanat ürünleri ne kadar soyutlaşırsa düşünme derinliği artmaktadır. Bir Tuval karşısında, ne kadar realist ve klasik resime yalınsa düşünme azalır, resmin manzara güzelliğine bakar ve modele ne kadar benzetilmişse o kadar resim harika olmuş deriz ama gördüğümüzle kalırız.
Yazılı edebiyata geçince hemen her branşında bizi alıp götürdüğünü hissederiz. Okunarak algılamamıza, göz duyumuzu kullanmamıza rağmen çok kere gördüğümüz yazıyı aşar ve sanki okuduğumuzu değilde hayalimizde oluşan temayı canlandırırız, gözümüz hayalimizdeki düşünce dünyamıza bakar.
Şiir'de bu derinlik eserin sanatsal ve içerik yönüyla anlam kazandığı gibi. Gezi tasvir yazılarında çevre tanıtımlarında ve en geniş olarak roman tipi eserlerde kendimizden çıkıp başka hayatlara ve mekanlara taşınmış olmamızı çok kere ferk edemeyiz bile. Bu durum hikaye, fıkra ve diğer edebiyat türlerine göre farklılıklarla bereber diğer sanatlara göre daha derinliğine çeken bir özelliktedir.
Edebiyat türleri bakımından Okunan eserler kişiden kişiye değişik düşünce dünyaları oluşturur. Bu durum soyut resimlerde görüleni yorumlama genişliği yarattığı gibi çeşitliğini de yaratır. Yazılı edebiyatta bunun sınırı daha da sınırsızlaşır. Bu sınırsızlığı engellememek için edebiyat eserlerinde aslında resim kullanılmaması o büyülü atmosferin korunması açısından daha iyidir.
nariçi 07.12.2007
Foto: Kutuplarda arora görünümü.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
Bu blog Editör'den Öneriler alanında yayınlanmıştır

Resim kullanmamaları dışında birde edebiyat eserleri televizyona ya da beyaz perdeyede uygulanmamalı diye de düşünüyorum.Sonuçta herkesin kafasındaki mekan ve kişiler farklı ola bilir.Hayran kalınan diyaloglar içerilmeye bilir.(Yalnız bir istisnadan da bahsetmeden geçemeyeceğim; YAPRAK DÖKÜMÜ isimli dizi bence zamanın en iyi edebi eser uyarlaması.Dediğim gibi sadece istisna). SAYGILARLA
Lavinya 23.12.2007 14:29- Cevap :
- Yorumunuz yazı mesajına uyuyor, ancak yapmasınlar değilde, bir durumu tesbite çalıştım. Geçmişten gelen Klasik romanların heyal dünyamızda oluşturduğu iamajı görsel dünyanın sanal oertamında gelecek kuşaklar nasıl etkilenecek. teşekkür ederim. saygı ve sevgiler. 23.12.2007 15:35
Bir resim ne kadar gerçekse ve yalınsa, ona bakınca düşünmenin azaldığı büyük yanılgıdır. Yaşlı Bruegel'in tüm resimleri gerçekçi ve yalındır ama bir tanesine dakikalarca bakarsınız. Görsel ansiklopedi gibidir, gündelik eşyalardan mimiklere dek herşey oradadır, 500 yıl önce olduğu gibi. Bir tek resim için bir kitap yazabilirsiniz. Onu bırakın: 'Körler körlere yol gösteriyor' diye, atasözlerinden yaptığı bir resim vardır. En öndeki körün düşerkenki ağız ifadesi ile, en arkadaki körün ne olduğunu henüz anlamamış ifadesi, sürü psikolojisi üzerine muazzam meseller sunar bizlere. Siz savınızı bir kez daha düşünün derim.
Reha Ülkü 13.12.2007 23:25- Cevap :
- Eleştiriniz için teşekkür ederim. Bir açıdan siz haklısınız ama resim herne kadar düşün ufku verseda o biraz daha sanattan resimden anlayanlara daha geniş ufuklar açabilir yinede yazınsal yapıtlar daha geniş okuma kitlesinde daha soyut düşünme dünyası yaratır kanısındayım tabi bu benim düşüncem. sevgiyle selam. 14.12.2007 10:56
Hayal dünyasını bile metematiksel bir sisteme oturtan matematikçiler, bu düşüncelerine pek katılmasa da ben %100 katılıyorum:) Sevgiler
Ayrıntıda gezinmek 10.12.2007 19:00- Cevap :
- Teşekkür ederim, matematikçiler gerçekten matematikçi olduklarında formüller çözüldükçe düşünce dünyaları yeni formül üretir. Buluş yapan bilgin matematikçiler öyle. Fizikçiler-ve diğerleride. Biyografi belgesellerinde de teyit ediliyor. Ama sizin anladığınız gibi ben sosyolojik açıdan konuya eğilmek istedim. saygı ve sevgiler. 10.12.2007 20:51
yazılarını zevkle takip ediyorum, ellerine sağlık... sevgilerimle
Arzu KARADAĞ 07.12.2007 22:55- Cevap :
- Teşekkür ederim, Arzu arkadaşım. Sevgiler, 07.12.2007 23:47