Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '15

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim ve öğretim ortamında öğrencilerin duygularına dokunabilmek.

Eğitim ve öğretim ortamında öğrencilerin duygularına dokunabilmek.
 

“Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore (ABD) şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yaşayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını istemişti.

Öğrencilerin hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.

Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.

Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176'sinin olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da işadamı olduklarını ortaya çıkardılar. Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.

Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her biriyle buluşma sansı oldu.

"O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?" sorusuna verdikleri cevap hep aynıydı: "Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde."

Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu.

Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi:

"Çok basit" dedi, "Ben o çocukları çok sevdim!” 

28 Mayıs 2009 akşamı saat 20.00’de ne yaptığımız sorulsa çoğumuz hatırlamayız ama 17 Ağustos 1999 saat 03.02’de ne yaptığımız sorulsa birçok insan bu tarihte ve saatte ne yaptığını, nerede ve kiminle olduğunu hatırlayacaktır, çünkü ülkemiz o gün ve saatte son derece trajik bir deprem yaşamıştır.

Bir öğrenciye bir ay önceki matematik dersinde hangi konuyu işlediğini sorduğumuzda hatırlamakta güçlük çekecektir ancak aynı öğrencini derste söz alıp öğretmeni tarafından takdir edildiği bir matematik dersinin konusunu -aradan yıllar geçse de- hatırlama ihtimali çok yüksektir.

Peki, bazı konuları ya da detayları aradan uzun zaman geçmesine rağmen unutturmayan faktör nedir?

İnsan beyni, sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşur. Sol beyin, analitik işlem yapma, mantık yürütme, dil kullanma gibi alanlarda etkili olurken; sağ beyin daha çok estetik, sanat ve yaratıcılık gibi konularla ilgili kısımdır. Uzmanlar, öğrenmenin etkin bir şekilde geçekleşebilmesi için beynin sağ ve sol yarım kürelerinin birlikte çalışması gerektiği konusunda hemfikirleridir. Buradan şu sonuç çıkmakta: öğrendiğimiz yeni bilgileri herhangi bir duyguyla ilişkilendirdiğimiz vakit o bilginin bizde kalıcı bir hal alma olasılığı yüksektir.

Bu gerçeği en çok kullanılan sektörlerin başında reklam sektörü gelmektedir. Son dönem yayınlanan reklamlara dikkat edildiğinde birçoğunun içeriğinde mutlaka bir duygu öğesi barındırdığı fark edilecektir. Bu, kimi zaman sevimli bir çocuk, kimi zaman bir komik bir olay, kimi zaman ise trajik olan ama sonu iyi biten bir hikâye olmaktadır. Ne kadar etik olup olmadığı tartışılsa da “duygusal markalama (emotional branding)” olarak geçen bu yöntem sayesinde ürünler ve markalar izleyicilerin akıllarında daha kalıcı olmaktadır.

İnsan hafızasıyla ilgili bu özelliği eğitim alanında da kullanmak pekâlâ mümkündür. Öğrenci ve öğrenme psikolojisi ele alındığında öğrenilen bilgilerin kalıcı olabilmesi açısından duyguların mümkün olduğunca sürece dâhil edilmesi önemlidir. Burada öğretmenlere son derece önemli bir rol düşmektedir. Öğretmenler, derslerinde öğrencilerin duygularına ne kadar hitap edici olursa sınıf içi öğrenme ortamı da bu durumdan o oranda pozitif olarak etkilenir. Bu bağlamda, öğrencilerin derste kendini değerli, yeterli ve güvende hissetmeleri etkili bir öğrenmenin olmazsa olmazlardır. Bunu sağlayacak kişi de öğretmenin kendisidir. Tam tersi eğer öğretmen, öğrencilerinin kişiliklerine saygı göstermeyip, onları her fırsatta yargılayıcı, eleştirici ve cezalandırıcı bir rol takınırsa öğrenme ortamı ve öğretmen-öğrenci ilişkisi bu durumdan zarar görecektir.

Öğrenmeyi tetikleyici bir diğer duygusal faktör ise öğrencinin sınıf içindeki mutluluğu ve öğrenmeye yönelik duyduğu heyecandır. Bunu sağlamak için de öğretmenlerin mümkün olduğunca öğrencileri düşündürücü ve onlarda merak uyandırıcı sorular sormaları, onlara her fırsatta söz hakkı tanıyarak sınıfta aktif birer rol almalarını sağlayıcı bir tutum takınmaları ve her başarılarında onları takdir edici söz ve davranışlar içerisinde bulunmaları çok önemlidir. Aynı şekilde, dersin sıkıcı olduğunu fark ettikleri sırada bir fıkra, şarkı ya da anekdot ile derse zenginlik katmaları öğrencilerin sınıfta kendilerini mutlu hissetmelerine neden olacaktır. Bu durum da öğrenmeyi pozitif yönde etkileyen bir etki yaratacaktır.

Analitik Psikoloji Kuramı’nın kurucusu Carl Gustav Jung, olması gereken öğretmen ve öğrenci ilişkisini şu şekilde tanımlar: “Becerikli öğretmenlere takdirle bakılır fakat minnet duyulan öğretmenler öğrencilerin duygularına dokunabilenlerdir. Müfredat elbette önemlidir ancak tek başına oldukça hamdır, bir bitkinin gelişimi gibi, bir çocuğun gelişimi için en önemli faktör sıcaklı ve samimiyettir.”

Sonuç olarak, tüm bu aktif öğrenme ortamının ve pozitif duyguların sınıf içinde var olabilmesi öğrenci ve öğretmen arasında karşılıklı sevginin, içtenliğin ve samimiyetin gelişmesine bağlıdır. Bu koşulların sağlandığı öğrenme ortamı, öğrencilere olduğu gibi öğretmenlere de çok şey katacak ve öğrencilerin gelecekte kendini gerçekleştirebilen bireyler olmaları konusunda onlara paha biçilmez faydalar sağlayacaktır. 

 

 

 
Toplam blog
: 89
: 3716
Kayıt tarihi
: 06.12.11
 
 

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ,“Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” bölümünden mezun oldum. Yüksek lisans..