Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Eğitim ve yönetimde iletişim engelleri

Klasik tarz eğitim ve yönetim modelindeki tepeden inme ve buyurma biçimindeki yaklaşımların, eğitici, öğretici ve yöneticilerle eğitilen, öğretilen ve yönetilenler arasında tek boyutlu ve verimsiz ilişkilere yol açtığı bilinen bir gerçektir.

Bu tarz yaklaşımın iki taraf arasında duygudaşlığı ortadan kaldırması, eğitim ve öğretimi kısır bir döngüye sokarak özümseme ve uygulamadan uzaklaştırıp zoraki benimsetme ve talimata dönüştürmesi nedeniylede yapılacak ya da yapılması gerekenleri rutine, sıkıcı uygulamalara ve zaman zamanda eziyete ve hatta eğiten ve yöneten uygulayıcılar açısından da işkence olarak algılanmasına yol açar.

Gönüllülük, katılımcılık temelinde ve duygudaşlık eksenindeki uygulamalar verilmek isteneni algılama ve uygulamayı kolaylaştıracağı gibi, öğrenmeyi, işi-görevi0 zevke, verimliliğe ve olumlu sonucun elde edilmesiyle de süreklilik arz eden, üreten, motivasyonu arttıran ve pekiştiren uygulamalar olacaktır. Bu uygulamalar eğitim, öğretim ve işi-görevi-yapılması gereken değil olması gereken, talimat yerine benimseme ve isteğe dayalı uygulamaların yanı sıra zoru kolay kılar.

İşte bu noktada öğretme ve yönetmede sağlıklı ilişki kurmak, yeterliliği arttırmak ve geliştirmek, üretmek için iletişimdeki engellerin neler olduğunu bilmek, bunları uygulamak ve aynı perspektifte uyumu sağlamaktır.

1- Emretme-Yönetme:

Buyurgan, dayatmacı "Yapman gerekir! , yapacaksın! , yapmak zorundasın! . görevindir!..." söylemleri korku ya da direnç oluşturur.

Kişi bu durumda sürece özgür iradesini ve yaratıcılığını koyamadığı için istenilen sonuç elde edilse de geliştirilemediği i için süreç kısır bir döngüde seyredecek ve isteklendirmeden uzaklaşacaktır.

Kişinin yapısına bağlı olarak direncin oluşması halinde, söylenenin aksini yapmak ya da metot dışı uygulamalar olacaktır. İki tarafın direnmesi durumunda da asi davranış ve çatışmalar olacaktır.

2- Uyarma –Tehdit etme :

"Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin." Benzeri uyarı ve tehditler korkuyla birlikte boyun eğme yaratacağından verimsiz sonuçlar oluşturur; yine gücenme, kızgınlık ve uygunsuz asi davranışlara yol açar.

3- Akıl –öğüt-verme:

"Bu… Sorumluluğun, … Yapmalıydın. SORUMLULUĞUNU BİLMEN GEREKİR! " ya da " Böyle yapmak gerekir!" tarzında dayatmacı yaklaşımlar kişide aşağılık kompleksine yol açmakla birlikte suçluluk duyguları yaratır ve kişiyi edilgen kılar.

Bazı durumlarda kişinin içinde bulunduğu durumu daha şiddetle savunmasına yol açabilir: "Doğrular yalnız senin bildiklerin mi? , kim demiş? " gibi…

4- Yargılama-suçlama:

"Zaten beceriksizin birisin!"."Ne kadar tembelsin!", "Doğru –olgun bir kişi gibi-düşünmüyorsun."

Empati kuramayan eğitimci ve idarecilerin ya da yönetim becerisi ve yetkinliği olmayanların sıklıkla başvurduğu bu yaklaşım karşısındaki kişide yetersizlik, aptallık ve yanlış anlaşılma anlamına gelir.

Artık kişi azarlanma ve eleştirilme endişesiyle iletişimi kesecektir. Genellikle çocuklar ve çalışanlar bu tür yargı ve eleştirileri gerçek olarak algılar:"Ben işe yaramaz, tembel biriyim." Ya da "Sizde o kadar mükemmel değilsiniz." Tarzında savunmaya geçer.

5 – Alay etme, ad takma:

"Mızmız etme, ne kadar sulu gözsün, aptal! Geri zekâlı!", "Ufaklık, koca bebek!"

Kişinin kendini önemsiz hissetmesi ve artık sevilmediği, istenmediğini düşünmesine neden olur.

Kişinin motivasyonunu düşürür, kendini küçük görür ve olumsuz etkilenir.

Çoğu kez de karşılık verme isteği uyandırır.

6- Güven vermek, teselli etmeye çalışmak :

"Canını sıkma"."Çok ta önemli değil.", "Aldırma düzelir.", "Haydi biraz neşelen." Şeklinde yaklaşımlar, kişinin kendini anlatamamış ve anlaşılmamış hissetmesine neden olur.

İçten içe ve dışa vurulmayan kızgınlık ve öfke duygusuna yol açar:"Sana göre hava hoş!". "Nasılsa sen sorumlu değilsin.", "Tabii, senden hesap sorulmayacak…"

Genellikle mesaj:"Kendini kötü hissetmen doğru değil." Biçiminde algılanır.

7- İşi alaya vurma, konuyu değiştirme:

"Mademki biliyorsun da neden en iyisini yapmıyorsun?", "Dünyayı sende yönetebilirsin!", "Havalar ne kadar soğudu değil mi?", "Dışarıda çok güzel bir dünya var.", Daha güzel şeylerden konuşalım."

Kişi alay edildiğinden ve önemsenmediğinden emindir, bu gibi durumlarda isteklendirme iyice düşecek, verilen görevi önemsemeyip savsaklayacaktır. Bundan sonra yapılacaklar"İpin koptuğu yere kadardır."

8- Sınama-sorgulama:

"Ödevini –görevini- yaptın mı?", "Müşteriyi ziyaret ettin mi?", "Seni sinemada görmüşler!", "Annen-eşin, arkadaşın- aradı… Gitmemişsin!" benzeri ifade ve yaklaşımlar tamamen güvensizlik uyandırır. Kişi sadece kendisinin izlendiğini artık kendisine güvenilmediğini, orada fazladan biri olduğunu düşünmektedir. Bu durumda mazeret, yalan ve farklı arayışlar sonucu kişi kaybedilme noktasına gelecektir.

9- Yorumlama-analiz etme:

"Yanlış yapıyorsun; doğrusu budur-benim yaptığım gibidir!"."Ben olsam böyle yapardım."

Kişinin akıl yürütmesini, doğruyu-yanlışı, iyiyi-kötüyü saptamasını engeller, çünkü nasılsa kendisinin yerine düşünen, değerlendiren birileri vardır; kişinin üretkenliği önlenir.

10- Taciz ve şiddet uygulama:

İletişimin önündeki en büyük engeldir, onarılmaz sonuçları olur. Kişi sindirilmiştir, korku egemendir. Tamamen verimsiz ve üretici olmayan bir faaliyet söz konusudur. Güvensizlik ve iletişimsizliğin yanı sıra eşyaya, kişiye, işyerine zarar verme, yalan, çalma ve karşılık verme duyguları gelişebilir. Diyarbakır, 24.02.2008

Ahmet Üveysi İlhan

 
Toplam blog
: 8
: 1690
Kayıt tarihi
: 25.04.07
 
 

Satış-pazarlama, ekip yönetimi, organizasyon ve İnsan Kaynaklarına ilgi duyan ve profesyonel olarak ..