Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '19

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Eğlence, Sanat Vesaire

Gazanfer ERYÜKSEL

Eğlence sektörü, sanatın miktar-ı kâfisiyle kullanıldığı bir alandır. Eğlence kavramı dönemden döneme, toplumdan topluma değişkenlik gösterse de ortak payda yukarıda altını çizdiğimiz duruştur. “Sanatın miktar-ı kâfisi”… 

Egemen güçler ve eğlence arasında tarihin her döneminde olmazsa olmaz bir ilişki vardır.

Geniş halk kitlelerini eğlendirirken “zülf-ü yâre” dokunmayan, fincancı katırlarını ürkütmeyen, pişmiş aşa soğuk su kaymayan söylemler egemenlerce alkışlanmış ve destek görmüştür. Kim hoşlanır ki eleştirilmekten?

Eğlence olgusunun tanımı ister istemez mizahı, taşlamayı (hiciv) da içren bir coğrafyadır.

Türk toplumunun egemen güçlere karşı kendini ifade ettiği en yetkin söylemlerden biri de mizah, taşlama olmuştur. Ancak egemenler, doğaları gereği, “Bana dokunmayan mizah bin yaşasın”, demişlerdir.

İşte burada “Öldürülen 100 Şair” adlı kitabıyla Mustafa Ceylan’ı bir kez daha sevgiyle anmalıyız.

Türk kültürünün mizah köklerinde Nasrettin Hoca’dan Karagöz ve Hacivat’a, Bekri Mustafa’dan Ortaoyunu’na, Kel Oğlan’dan Kel Hasan’a derin bir gelenek yatmaktadır. Edebiyat söz konusu olduğunda ise halk şiirinde taşlama, divan şiirinde ise hiciv bir başka derin köktür. Karikatür ise kültürümüze geç katılmış olsa da mizah köklerimizden beslenerek usta çizerler kazandırmıştır ülkemize.

Cumhuriyet tarihinin en ilginç dönemine tanık olduğunuzun farkında mısınız?

Arkanıza yaslanıp düşünün biraz. Politik mizah yapan bir tiyatro kaldı mı? Levent Kırca vardı, o da bizi bırakıp gitti.

Sinemada komedi filmlerine bakınız. Hiç politik göndermeler yapılan sahneler var mı, ya televizyonlardaki gülmece programları?

“Sahibinin sesi” medyanın gülmece programlarına bakınca gülesim gelmiyor. O yayınlar sanki başka bir ülkenin izleyicisine sesleniyorlar.

Sinemamızda seks filmlerinin ayrıkotu gibi ortalığı sardığı dönemde Bekir Yıldız’ın bir hikâyesini hatırlıyorum birden. “Emperyalizmin eli pantolon düğmelerimizde”… Günümüz mizahının merkezi gündelik dille belden yukarı çıkamamaktadır.

Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın eski oyunlarını, Kemal Sunal filmlerini seyredenler bu sözlerimi anlayacaklardır umarım.

Kemal Sunal’ı ne kadar çok özlediğimi anlatamam… Gece kanallar arasında gezinirken bir Kemal Sunal filmi bulur bulmaz içimde mizahın kanatları o yayında kalıyorum.

Kemal Sunal, mizahı seven ve gülmesini bilen bu halkın içinde çıkmıştır ve en önemlisi kendini onlardan biri gibi kabul etmiştir.

1970, 80 ve 90’lı yıllar Türk toplumunun yaşadığı sosyoekonomik sorunlar gerçekten büyük boyutlardadır. İşte bu sorunlar Kemal Sunal’ın filmlerinde mizah diliyle ifade edilmektedir. Toplumun aksayan yönleri, halkında şikâyetçi olduğu noktalara paralel olarak işlenmektedir. Birkaç örnekle beraberce hatırlayalım. Ecevit’in umut olduğu dönemde “Umudumuz Şaban”, Özal döneminde KDV uygulaması başladığında “Katma Değer Şaban, Türk halkına köşeyi dönme önerildiğinde ise “Köşeyi Dönen Adam”…

Türk seyircisi Kemal Sunal’ın tiplemesiyle kendisini seyretmektedir.

Sözü Kemal Sunal’a bırakalım. Kemal Sunal’ın Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Prof. Dr. Şükrü Esen danışmanlığında hazırladığı Yüksel Lisans tezinden okuyalım.

“Feodal değerlerden koparak kente gelmiş, ama endüstriyel değerleri benimseyememiş, yani iki arada bir derede değerler sisteminde sıkışıp kalmış insanı anlatıyor. Bu sıkıntılar çerçevesinde yaşanan gülünçlükleri aktarıyor. Aynı zamanda doğru yolu, güzelliği, saflığı, dostluğu, aşkı, güvenirliği de aramaktan vazgeçmediği için sonunda başarıyı yakalayan tiplemelerdir Kemal Sunal’ın canlandırdıkları. Sunal, 1950’den beri Türkiye’de gerçekleşen değişimin ve bir değerler bunalımının simgesidir. Bu nedenle Kemal Sunal filmlerine olan talebin artarak devam etmesi, yukarıda söylediklerimizi teyit etmektedir.” (TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü, Kemal Sunal, Sel yayıncılık, 2005)

Kemal Sunal’ı özlemekte haksız mıyım?

 

 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..