Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '12

 
Kategori
Deneme
 

Eğlenmek, öğrenmek ve evlenmek

İnsanları 40 yıla yakın zamandan bu yana gözlemliyorum. İnsanları gözleyerek onlardan dersler almak, gerekirse onlardan öğreneceklerimi öğrenmek, bana ayrı zevk veriyor. “Okumasını  bilen insan için her insan bir kitaptır” öz deyişi burada benim açımdan hayat buluyor..

Son zamanlarda öğreneceğim insanların sayısının azaldığını, buna nazaran  eğlenen ve boş konuşan insanların sayısının arttığını gözlüyorum. Öyle ki eğlenmekten başka işi olmayan inanlardan duyduğum rahatsızlığı da açıkça onlara anlatıyorum. Bu benim gelişmemin sonucu mu yoksa toplumun gerilemesinin sonucu mu ya da ben gelişirken toplumun gerisinde kalmam sonucu mu  veyahut da  toplumu küçük görmek sonucunda oluşan  bir durum mu tam anlayamadım işte.

İnsanları, eskiden “eğlenen insanlar” olarak tanımlamazdım ama baktım ki, bir şeyler öğretmek istediğim ve yanıma öğrenmek için gelmelerini istediğim insanların amacının çoğu zaman eğlenmek olduğunu anladığım zaman gerçekten de üzüldüm. Öğrenme çağındaki insanların öğrenmeyi bırakıp de kendilerine öğretecek olan insanlar ile eğlenmeye bakmaları gerçekten de düşündürücü durum. Çünkü hayatta başarı için insanın ne zaman kiminle eğleneceğini, ne zaman kimden ne öğreneceğini bilmesi çok önemli. Kendileri bizim yanımıza hem eğlenmek amacıyla gelip hem de işlerine geldiği zaman “bana niye bir şey öğretmiyorsun” ya da “bana neden yardımcı olmuyorsun? Derslerimde” demeleri gerçekten de tuhaf. Hem öğrenmeye çaba harcamayacaksın, hem de karşındaki insanın sana bir şey öğretmediğini zannedeceksin. Sen de gayret olmayınca öğrenmek için karşındaki insan sana nasıl öğretsin ?

İşte bu çizgileri bilmeyerek kadın erkek ilişkilerinde öğrenecek insan ile evlenen ya da eğlenecek insanları ciddiye alarak duygularının esiri olarak evlenen insanlar bu yüzden hep hayal kırıklığına uğramaktalar.

İnsan, önce karşısındaki insan kız olsun erkek olsun öğrenilecek insan olarak  bakabilmeli. Eğer gerçekten öğrenilebilecek, eşine bir şeyler öğretebilecek, yani sevecek ve sevmeyi de eşine öğretecek, paylaşmayı bilecek, eğlenmesini de bilecek olan insanlar  evlenirler. İnsan sadece duygularının esiri olarak “ el alem ne derse desin, ben bunu sevdim. Duygularım bana bununla evlen dedi” diyecek  olursa o zaman duygular da bittiği zaman o evlilikler bitecek demektir çoğu zaman.

Tabii ki, hepsi böyle olmaz ama benim gözlemlediklerim çok zaman böyle olmaktadır.  İnsan tanıdığı insanları önce bir kitap gibi okuyarak  öğrenmeye bakmalı. Niyeti nedir? Bana faydalı olacak mı? Dost olacak mı? Yoksa benden sadece faydalanacak mı? Ben bunu gerçekten sevdiğim için mi yoksa onun gelirine, yakışıklılığına  veya güzelliğine kanarak mı evleneceğim? Ben ona fedakarlık ettiğim kadar o da bana fedakarlık eder mi? Yoksa benimle hep dalga mı geçer? Bunları kendisine iyi sormalı bence? Dostlukta da, evlilikte  de bu soruları mantıklı cevap bulamayan veya bu soruları yeterince kendine soramayan insanlar hep hayal kırıklığı yaşar.

Okul zamanında okuldan sadece  mesleği ile  temel bilgileri öğrenmek ile kalmayarak aynı zamanda insanlar ile iletişim kurarak onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışan insanlar  bu öğrendiklerini hayatlarına da uğrayarak  insanları iyi tanırlarsa hem aile, hem iş hem de sosyal yaşantılarında başarılı olacaklar demektir.

Bazı insanlar  bir meslek sahibi oldukları zaman aynı meslekte olan insanlar engelli, ya da ailesinin sevmediği akrabaları ise  , ailenin  ve çevrenin onlara bakış açısını sorgulamadan “ ailem bu insana karşı soğuksa kötüdür, ben de uzak durayım” basit mantığı ile öğrenilecek insanlardan uzak kalırlar bazen bir ömür bu yanlış tutumlarını sürdürürler de neden böyle yaptıklarını anlayamazlar pek. Halbuki gerçek manada  üniversite okuyan insan  çevresinden fazla etkilenmeden kendi doğru yanlışlarını bulan ve  çevresindeki en yakın insanların hatalarını onları üzmeden onlara karşı söylemekten kaçınmayan insandır bence. Çünkü doğrular asla  üstü örtülmeden ama başkalarını da üzmeden söylenmeli ve yazılmalı ki  değer bulsun. “Geciken adalet, gerçek adalet değildir” diye bir söz vardır. Ben de derim ki “ zamanında ve gerçek muhatabına söylenmeyen doğrular, dosdoğru doğrular olmaktan çıkar. “ Nasıl ki yiyecekler zamanında tüketilmezse bayatlar ekşir, kokarsa, dile getirilmeyen gerçekler de zamanla kokar ve toplumu da rahatsız eder.

Toplumumuzda gerçekler, söylenmesi gereken sözler, muhatap olacak insanlara değil de  arkalarından konuşulduğu için  hedefe ulaşmaz. Çünkü gerçekler ile yüzleşmek  ve gerçeklerden faydalanmak yani eğlenmek yerine insanlar ve olaylardan öğrenmek   her kişinin değil  er ve yiğit kişinin işidir. Bu er kişiyi de her zaman her yerde bulmak mümkün olmaz genelde değil mi?

Hayatta mutlu ya da mutsuz olmamız bence maddi şeylere sahip olmamızda değil. İnsanlar ile olan ilişkilerimizde yatar.

Bir söz der ki” İnsanları durmadan yargılayan insanlar, onları sevmeye zaman bulamaz”

Çok doğru bir söz. Yalnız bunu söyleyen insan bir şeyi unutmuş olmalı. Biz karşımızdaki insanı şek ve  şüphesiz seviyoruz. Ya o insan bizi sevmiyorsa ve her hareketimizi tersten anlıyorsa ve bizi de “onu ve başkalarını sevmemek” ile suçluyorsa ne yapacağız? Bunun  ile de yetinmeyerek  karşımızdaki insan  hem bizim ona karşı sevgimize inanmıyor, hem bizi sevmiyor hem de orada burada  bizim için “ o şunu da sevmez, bunu da sevmez, ya ötekini hiç sevmez. Doğup büyüdüğü yeri de sevmez “gibi akla hayale gelmedik şeyler söylüyor ve kendi sevdiklerini sevmemizi, kendisini sevmediğini sevmememizi istiyorsa ne yapacağı? Bu mudur sevmek ?Sevdiğimizi zannettiğimiz insana esir olmak mıdır sevmek?  Sevdiğimiz insanların sevdiği kişilerden, onun sevdiği şehirlerden, başka şehir sevemez miyiz?  onun oy verdiği partilerden  başka partilere ı veremez hayatımızı ona köle olarak mı  geçirmek zorundayız.

Gerçek manada sevmek demek,  onunla eğlenme değil, ondan öğrenmek, onun tercihlerine saygı göstermek demek. Ama bunu günümüzde pek çok insana anlatmak zor. İnsanlar karşısındaki insana çok zaman değer vermiyorlar ama  seviyormuş gibi yaparak  sevmedikleri insana “ seni seviyorum” diyebiliyor, işleri bittikten sonra mesela  evlendikten sonra  gerçek yüzlerini gösteriyorlar. Bunun sonucu da mahkemeler ve boşanmalar oluyor. Bu yüzden insan tabiatını tanıma, yüz okuma  teknikleri bilme insanları tanımada bireylere kolaylık sağlar. Bu konuda kitapları okumak, dergi yazılarına bakmak  insanların  bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlar.

Her insan mutlu yaşamak ister. Bu O’nun hakkıdır  Yalnız her insanı iyi tanıyacağız diyerek onun bunun dedikodusunu fazla ciddiye alarak başkalarına   nerede ise çevremizde sahte dostların gözü ile bakmak bizleri gene  iyiyi kötü , kötüyü de iyi gösterebilir. O yüzden hep birilerinin dedikodularına bakmak yerine biraz da kendi irademizi daha fazla kullanmaya, kendi aklımızı ve zekamızı  daha verimli ve etkili kullanmak için çaba harcamak  her zaman bizlere  artı değerler kazandırır. Ama cahil ve öğrenmeyi sevmeyen insanlar hep öğrenmek yerine eğlenmeyi seçtiklerinden  başkalarının dedikoduları ile hareket etmeyi seçerler. Bundan da çok zaman zararlı çıkarlar pişman olurlar ama akıllarını da kullanamadıklarından gerçekler ile yüz yüze gelmeleri uzun zaman alır.

Hayatta mutluluğun yolu eğlenmeyi bilmek, kiminle eğleneceğimizi  iyi seçmek, kimden ne öğreneceğimizi bilmek , kiminle evleneceğimizi iyi seçmekten geçer. Günümüzde genler öğrenecek insan ile eğlenmeyi, evlenecek insan ile eğlenmeyi seçtiklerinden mutlu olacak halde iken mutsuzluklarına mutsuzluklar katmaktalar.

Bu yazımızı okuduktan sonra insan umarım bir daha düşünerek kendisine sorsun” ben acaba kendi irademle mi insanları tanımaktayım yoksa çevremin baskısı ile ya da dedikoduları ile mi insanları tanımaktayım? Bunları sorarak doğru cevapları bulursa insan mutlu olma yolunda bir adım daha atmış olur bence…

TURAN YALÇIN-TOKAT

 

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..