Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '12

 
Kategori
TV Programları
 

Eğrisiyle doğrusuyla Muhteşem Yüzyıl..

Eğrisiyle doğrusuyla Muhteşem Yüzyıl..
 

Bir anket yapsak ve desek ki, “En çok seyredilen dizi nedir”?Cevap Muhteşem Yüzyıl.

İkinci bir anket yapsak ve desek ki “En nefret edilen dizi nedir”?Cevap Muhteşem Yüzyıl.

Üçüncü bir anket yapsak ve desek ki “En çok emeği harcadıkları halde en çok eleştirilen dizi nedir? Cevap yine aynı.

Bugün konumuz Muhteşem Yüzyıl. İki sezondur kafaları en çok meşgul eden, üzerine sayısız söz söylenen, yazı yazılan, eleştiri oklarını birbiri ardına fırlattığımız ama her ne hikmetse seyretme oranları söz konusu oldu mu birinciliği kimseye kaptırmayan dizimiz. Tamamen objektif bakmaya çalışarak, olumlu ve olumsuz gördüğüm bazı noktaları paylaşmaya çalışacağım.

Öncelikle  Farkında olmamız gerekenler…

1)    M.Yüzyıl ticari amaçlı bir dizidir. Her bölümün başında da, tarihten ESİNLENEREK kurgu yapıldığı belirtilir. Yani siz bunu seyredersiniz yâda seyretmezsiniz, o size kalmış, seyredecekseniz çok kafaya takmayın, birkaç saat iyi vakit geçirin mesajı verilmektedir ısrarla. Yani kısaca nasıl tarihi değiştirmek mümkün değil ise, bu dizideki kurgulanmış olaylara da inanmak mümkün değildir.

2)    Meral Okay cidden bilgi birikimi olan bir kadındır. Oturup bir buçuk sene boyunca, “Ben ne yapsam, ne yapsam da şu Kanuni Sultan Süleyman’a bol bol hakaret etsem, Osmanlı’yı rezil etsem, hepsini yerin dibine geçirsem” gibi bir düşünceye sahip olması düşünülemez. Böyle bir niyetle yola çıktığını düşünen var ise, el insaf derim ben. Sadece M.Okay değil, ortaya emeğini, vaktini, oyunculuklarını, maddi birikimini koymuş pek çok insan da kesinlikle böyle bir düşünceye sahip olamaz.

3)    Yazının başında da kısaca belirtmeye çalıştığım gibi, bu kadar hakaret edilen, eleştirilen, yerden yere vurulan dizinin izlenme rekorları kırması da, dizi sektöründe ülkemizde yaşanan en büyük ironidir.

 

Peki ya doğrular…Güzellikler…

1)    Muhteşem Yüzyıl bütün oyuncuları oyuncuları özenle seçilmiş bu belli… Haseki Sultandan tutun cariyelere kadar hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden akıllı, hepsi birbirinden entrikacı. Erkek oyuncular haşmetli. Harem ağaları eğlenceli, oyunculukları sonra konuşuruz ama kısaca hepsi birbirinden başarılı benim gözümde. Kendilerine verilen görevi bu kadar eleştiriye rağmen layıkıyla sürdürüyorlar.

2)    Dekorlar ihtişamlı ve özenli. Görsel açıdan göze hitap ediyor hepsi… Birkaç tarih ustası çıkıp “Osmanlı’da şu yoktu, bu yoktu, yok masa yoktu, yok perdelerin kumaşı öyle olamazdı, yok yemek sofrasındaki on beş hata” gibilerinden eleştiriler yaptı ancak diziyi seyreden halkın büyük çoğunluğu tarihçi değildi, bütün bunları fark etmeden bayıla bayıla seyrettiler.

3)    Her şeyi atın bir kenara, çok büyük emek var. Kamera arkası belgesellerini seyrettiyseniz bu işin sadece Osmanlı’yı karalamak için ya da hakaret amaçlı olmadığını, ekipteki her kişinin iyi bir iş çıkarmaya çalıştığını görürsünüz.

4)    Dizinin bence en güzel tarafı ise şu oldu. Tarihe uzak kalmış, hatta tarihe hiç ilgi duymamış pek çok insan, yapılan eleştirilerden sonra Osmanlı’yı yakın takibe aldı. Ve bunun en büyük faydası da şu oldu. Bizim insanımız araştırmayı, yorulmayı sevmez. Her şey, her bilgi ayağına hazır gelsin ister, ama geleni de beğenmez. Sonra oturur bilse de bilmese de eleştirir. Okumaya, araştırmaya geldi mi çok tembeliz amma velâkin iş konuşmaya, eleştirmeye geldi mi kimse bizi tutamaz… Bu açıdan baktığımız zaman, insanımızı doğruyu bulmaya, karşılaştırmaya, araştırmaya doğru itti M.Yüzyıl. Kesinlikle diziden sonra arama motorlarında Kanuni, Hürrem, Şehzade Mustafa, Pargalı, Mohaç isimlerinin rekor sayıda yazıldığına eminim.

 

Ama ne yazık ki Yanlışlar.yanlışlar…yanlışlar.

1)    Hep yazıldı, söylendi. Kesinlikle bu konuda bütün eleştirilere katılıyorum. Göğüs gerdan meydanda, saç baş açık, hatta bazen gecelikle bile düşüyorlar yollara. Harem’in bildiğim kadarıyla olması gereken adabı, edebi saraya hiç uğramamış. Allah’tan eleştirilerin arkası kesilmeyince, kadınların elbise yakaları biraz kapandı da, her an ekranlarımızdan fırlayacak sandığımız görüntülerden biraz olsun kurtulduk.

2)    Haremde bulunan hatunların hiç mi işi gücü yokmuş Allah aşkına, o oda senin, bu oda benim sarayda koşturup duruyorlar. Bildiğim kadarıyla çok sıkı bir eğitimden geçiyordu bu kadınlar, öyle üç beş rakibini alaşağı edipte zirveye çıkmıyorlardı, her birinin gerek İslami açıdan, gerek diğer bilimler açısından çok güzel eğitimleri ve dini yaşantıları vardı. Dizinin başından beri ne Valide sultan ne diğerlerinin bir rekât namaza durduğunu görmedik. Varsa yoksa birbirlerine ziyaret, muhabbet, dedikodu. Ayrıca ne cep telefonu, ne bilgisayar, ne de sosyal medya araçları olmamasına rağmen her türlü iletişim jet hızında maşallah. İhanet ihanet üstüne, herkes birbirinin kuyusunu kazma derdinde, yahu bu sarayda hiç mi güzel güzel geçinen olmamış diyesi geliyor insanın.

3)    Benim en çok gözümü rahatsız eden hususlardan biri ise sarayın mutfağı. Düşünün koskoca saray, bir yığın insan, onların yemekleri, içecekleri, her fırsatta dağıtılan lokmaları vs.Mutfak ne kadar peki? Toplasan 10 m2 gelir mi bilmem. Küçücük bir odacık, içinde üç kişi koskoca saraya yemek yetiştiriyorlar maşallah. O kadar ihtişamlı dekorun içinde mutfağı niye o kadar küçücük bıraktılar ben anlamadım. Osmanlı’da mutfak sistemini bilmiyorum, ahkâm kesmek değil niyetim, sadece o kadar küçük mutfaktan ve topu topu üç kişiden onca yemeğin yetiştiğine inanmak biraz zor.

 

Yine de göz ardı edilemeyecek tek gerçeğimiz

Sürekli söylüyoruz, diziye, oyunculara, kıyafetlere, dekora etmediğimiz laf kalmadı… Peki, şunu hiç düşündük mü? Peki, kardeşim, bu dizi Kanuni dönemine ait bir belgesel olsa idi, sadece sefer, savaş, kuşatma, asker görseydik dizide, kaç kişi oturur bu diziyi seyrederdi sorarım size? Bugüne kadar ülkemizde yapılmış kaç tarihi belgesel, izlenme rekorları kırdı. İşte M.Yüzyıl ekibinin yaptığı da budur. Halk neyi istiyorsa onu vermek ve izletmek. Ülkemizde magazin basının bu derece değer kazanmasının sebebi de bu değil mi. Diziden sonra Hürrem’in saç rengine olan talepteki patlama, maşa satışlarındaki rekor artış bizim bu konudaki tercihlerimizi ortaya koymuyor mu… Süslü püslü elbiseler, saçlarda şık tokalar, her biri birbirinden alımlı, kaprisli, entrikacı kadınlar… İzliyor muyuz peki? İzliyoruz... E işte yapımcıların istediği de bu, diziyi izletmek adına, para kazanmak adına her türlü yanlışı gözümüze sokuyorlar, bizde izliyoruz. Hem de nasıl izliyoruz… Bayıla bayıla izliyoruz. Kimse inkâr etmesin.

 

Peki, kaç kişinin gözünde Kanuni Sultan Süleyman ihtişamını, değerini yitirdi. Şahsen benim gözümdeki değeri aynıdır. Çok büyük bir padişahtı ve hep öyle kalacak. Seyredecekseniz seyredin ama sonrasında unutun gitsin derim ben… Gerisi teferruat.

 

Üstüne o kadar çok laf edildi ki, şimdilik bu kadar yeter . İleriki zamanlarda karakterleri, oyuncuları, olayları, hataları, dizide görmek istediklerimizi, nefret ettiklerimizi konuşmak üzere şimdilik benden bu kadar  : )

Siyah İnci’den sevgiyle.

 
Toplam blog
: 55
: 2295
Kayıt tarihi
: 02.12.11
 
 

Kendi halinde bir TV izleyicisi ve yorumcusudur Siyah İnci. Tipik bir akrep burcudur.  Büyük çoğu..