Ekonomimiz spekülatörlere feda edilmemelidir !

(spekülatörler iş başında!)

Basına da yansımaya başladığı gibi: Türk ekonomisi borsa spekülatörleri tarafından bir kez daha vurguna itilmek istenmektedir.

Bunun nedenleri incelenmek ve gereken önlemler an yitirilmeden alınmak zorundadır.

Türkiye yakın dönemdeki 1995 devalüasyonu ve izleğinde 2000' li yılların "ikiz kriz" lerinden sonra yeni bir krizi taşımakta çok zorlanabilir.

Geçmişte devalüasyonlar ile iktidar hatta rejimin askerlerce üstlenilmesi arasında kurulan korelasyon, günümüzde yine faturası salt ekonomik alanla sınırlı olmayan ancak siyasal sonuçlarını başka alanlardaki kayıplarda belli edecek gelişmeleri yaratabilir...

Dış poltikadaki çevrim en az iç siyaset kadar duyarlıdır.

Böylesine bir süreçte ülkemize ve halkımıza yapılabilecek en büyük kötülük bir avuç ne idüğü belirsizin birkaç milyar dolar vurmasına seyirici kalınmasıdır.

Kimilerince meydan boş bulunmakta ve artık neredeyse kanıksandık şekilde seçim öncesi ve sonrasında "piyasalarımız" adeta dalgalanmaya açılmaktadır.

"Dalgalanma" terminolojisinin karşılığı ve son durağı bir finansal/mali "depremdir". O deprem de en büyük yıkımını makro dengeler üzerinde yapar.

Değerli ekonomist Güngör URAS'ın aylar önce dikkat çektiği "Londralı yuppiler" gibi belki bu defa daha organize çevreler, söz konusu altüst oluşa bir yerlerden katılıyor olabilirler veya tez elden katılabilirler.

Türkiye mali/finans piyasalarının yaralarını reel ekonomi üzerinden sarmaya, o noktada da en büyük bedeli gerçek üreticiler ve emeğiyle geçinenlerin ödeyeceği bir yeni girdaba sürüklenebilir.

Oysa gelişmiş ve ekonomsini "düzen"leyen her ülkede finans piyasaları reel sektöre destek olur.

Bizde bu pompa ters çalıştırılmakta bu tulumbadan şerbeti spekülatöreler içerken acı reçeteleri halk yutmaktadır.

Latin Amerika bile IMF borçuluğundan kurtulma adımları atarken, bu durum, bizim elimizi kolumuzu daha sıkı bağlayabilir ve borç veren fonlar önünde daha nice takvimler "bütçemiz üzerindeki tam bağımsız irademizin" tesisini erteleyebilir.

Bu gelişmelere dur demek ulusal bir ödevdir.

Bir başka gerçek; mali derinliğin sağlanması, kayıt içine alınmışlık, sıcak paranın izlenmesi ve Tobinn vergisi seçenekleri olsa gerekir.

Piyasa ekonomisinin en önemli dengeleyici unsurlarından bir olması gereken "enformasyon toplumu" ve saydam bir medyanın bu noktada ayrı bir önemi de vardır.

Bu yaşanılmakta olanları bir yatırım uzmanı "tahterevalli piyasası" diye tanımlamaktadır.

Gerçekten, yatırım/tasarruf araçlarının bu denli eşitsiz ve dengesiz sıklet dağılımı Dünya'da bizden başka nerede vardır?

Yani dövizin (doların) bir yanda diğer tüm (k.v, u.v senetlerin, vadeli TL mevduatının, altının, gayrımenkulun) diğer yanda olduğu ve doların adeta hepsine meydan okuduğu daha kaç piyasa
vardır bilinmez!

Bunun tablonun nedenleri arasında, Türkiye'nin cari açık sarhoşu olması ve büyümesini ara malları ithalatına bağımlı hale getirmesi ve spekülasyon üzerinden yatırım ortamına harakiri yaptırmasıdır.

Bu durumdan derhal vazgeçilmeli, gereken önlemler alınmalı, piyasa ekonomisinin düzenleyici ve denetleyici mekanizmaları saydam bir şekilde işlevselleştirilmelidir.

Serbest piyasa ekonomisi ile spekülasyon ekonomisinin farkına geç varılması Türkiye'nin en yüklü ekonomik/sosyal maliyetlerini ve en sinsi dış politka faturalarını hazırlayabilir.

http://www.insancilsol.com/