Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Eli Satırlı Adam.......

Eli Satırlı Adam.......
 

Yaşı belli olmayan kadın çok şık giyinmişti. O gün Üniversite arkadaşları ile üniversitesinin mezunlar cemiyetinin lokalinde toplanmış bir çay içmişlerdi. Gerçi yeni yapılan mezunlar lokali eskisi kadar lüks ve konforlu değildi ama hiç değilse merkezi bir yerdeydi ve bütün arkadaşların evine ulaşabilecek bir konumda idi. Gelirken gene sınıf arkadaşlarından birisinin arabası ile gelmişlerdi. Arkadaşı akşam eşi ile buluşacağını ve yollarının birleşemeyeceğini söyleyince birden paniğe kapıldı. Evi  şehrin karşı yakasında idi ve arabasız ulaşım çok zordu. Hem artık şehir Üniversite yıllarındaki gibi tenha değildi. Milyonlarca insanın yaşadığı bu şehirde ulaşım gerrçekten çok büyük bir problem olmaya başlamıştı.

Yaşı belli olmayan kadın, bugün toplantıya geliyorum diye dolabından yüksek ökçeli ve her zaman giymediği ayakkabılarını da çıkartıp giymişti. Evet bu ayakkabılar ile daha feminen ve şık duruyordu ama sanırım eve giderken epey zorlanacaktı. Lokalin olduğu binadan yalnız başına inerken işte bunları düşünüyordu. Bir taksi ile vapur iskelesine giderim, oradan vapura bindim mi eve ulaştım sayılır diye aklından geçirdi. Taksi oldukça pahalı götürecekti iskeleye ama her zaman da gitmiyordu ya.

Binanın kapısına çıkınca yolun karşısına geçip, bir taksi bulma çabasına girdi. Özellikle iş çıkışından önce ayrılmıştı toplantıdan. Biliyordu ki iş çıkışını beklese taksi hayatta bulamazdı. Yolun karşına geçmeyi planlarken birden yolun başından gelen ve ellerinde pankartlar taşıyan insan kalabalığını gördü. Birden irkildi. Yolun öbür başında ise polisler gaz maskeleri takmış siper almış bekliyorlardı.Polisler sayıca, pankartla gelenlere gore çok daha fazla ve teçhizatlı idi. Adeta bir ordu gibi sıralanmışlardı.

Yolun öbür tarafına geçip oradan taksi bulma çabasına girişirken bir yandan da düşündü. Uzun yıllar yaşadığı Fransa'da da bu tür yürüyüşlerin içinde kalmıştı ama hiç  böylesine korkutucu bir manzara görmemişti Fransa'da bütün manifestasyonlar neşeli, danslı, hadisesiz geçerdi. Sanırım onlar 1789 Fransız İhtilalınde yaşadıkları olaylardan ders almışlardı.Bu arada  gaz maskesinden na kadar korktuğunu hatırladı. İlkokulda laboratuardaki gaz maskesi geceleri uykularına girerdi. Boğaz yolculukları sırasında en korktuğu görüntü Çubuklu Dalgıç okul önündeki dalgıç heykeli idi. Bir de Tepebaşı'ndaki İtfaiye binasının önindeki itfaiyecilerden korkardı. Maskeli, yüzü kapalı adamların yer aldığı filmleri bile seyrederken tüyleri ürperirdi.

Bu korku ile yolun karşı kıyısına yöneldi ve orada da aynı manzarayı gördü. Yüzlerce belki de binlerce Polis karşıdan gelen kalabalığa karşı tanklar, tomalarla konuşlanmıştı. Bulunduğu yer filmlerdeki savaş alanlarını anımsatıyordu. Yürüyenler aslında hiç de korkutucu gözükmüyordu. Ellerinde silah veya kesici bir alet yoktu gördüğü kadarı ile.

Birden büyük bir korkuya kapıldı. Günlerdir gazetelerde okuduğu gaz bombardımanının içinde kalabileceğini düşündü. Astımı olan kadın böyle bir gaz bulutunun içinde ölebilirdi. Hemen bir yere sığınması gerektiğini düşündü. Birden etrafında kendi gibi çok şık giyimli kadın ve adamlar gördü. Onlar da belli ki bir toplantıdan çıkmıştı. Bir apartımanın giriş holuna sığınmaya çalıştılar. Oysa ki insan grubu kalabalık, apartıman holu küçüktü. İçlerinden biri öncelikle yaşı büyük olanları içeri alalım, onlar daha tahammülsüz bu olaylara dedi. Tam apartmanın içine girecekken apartımanın holunde saklanmış, elinde kasap satırı ile çıkan beyaz gömlekli adamı gördüler. Adam büyük bir hınçla onlara saldırmaya başladı.

Kaçamıyorlardı, zira kaçacakları yerde polis vardı. Dönseler eli satırlı adam onları parçalayacaktı.

Yaşı belli olmayan kadın birden ağlamaya başladı. Neden, niçin ağladığını bilmeden, durduramadan, sürekli ağlıyordu. Gözlerinden yaşlar su gibi akıyordu. Etrafındaki şık insan kalabalığı kaçmayı bırakmış onun ağlamasını izliyor ve ellerinden bir şey gelmeden çaresiz duruyordu.

Bu ne hınç, neyin intikamı, bu insanlar ne yaptılar diye düşünürken kadın gene ağlıyordu.

Bu anlattığım olay dün gece gördüğüm rüyam. Rüya deyince güzel olayları anımsadığımdan ben buna karabasan diyeceğim izninizle. Sanırım gece yatmadan internette, televizyonda gördüğüm hazin görüntülerin etkisinde kaldım. Bu karabasan da onun eseri. Keşke bütün bu hazin olaylar bir rüya olsaydı sadece.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..