- Kategori
- Dilbilim
Elimizi Aleyna Tilki'nin Yakasından Ne Zaman Çekeceğiz?
Bu işler hep böyledir.
Siz; bilerek, isteyerek, altını çizerek bir gerçeğe defalarca vurgu yaparsınız.
Tesirli olmaz.
Ancak alakasız biri, hem de farkında olmadan o gerçeğin kıyısından geçer ve bir bakarsınız gündem olmuş.
Aleyna Tilki kızımız bir şiir yazmış. Nasıl yâni? demeyin. Yazmış işte.
Ben de gazetelerin yalancısıyım.
Şiirinde de hepimizin sıkça kullandığı ve “zarâfet” olarak yazılması gereken sözcüğü “zerâfet” şeklinde yazmış. Yanlış yazmış anlayacağınız.
Bunu twitter hesabından da yayımlamış.
Bu yüzden tâkipçileri onu hemen eleştirmiş.
Açığını yakalamış. Bir anda haber olmuş tabiî ki.
O yaştaki bir kızcağız bunca işinin arasında bir yazım hatası yapıyor. Olay oluyor ne yazık ki?
Hem de Türkçe’yi doğru kullanmakla ilgili hiçbir iddiası ve doğrudan sosyal sorumluluğu olmasa da.
Ancak, Türk televizyonlarının ana haber bültenlerinde veya tartışma programlarındaki büyük puntolu alt yazılara baktığımızda durum hiç de iç açıcı değil.
Bunca uyarıya ve onların bu işteki sorumluluğunun, kızımızınkinden daha fazla olmasına rağmen.
Meselâ izleyicinin gözünün içine soka soka ayrı yazılması gereken “ORTA DOĞU” sözcüğünü hâlâ bitişik yazan bazı televizyon kanallarına ne demeli? Hem de çok kez yapılıyor bu hata.
Ya peki ayrı yazılması gereken "DOĞAL GAZ" sözcüğünü ısrarla birleştirenlere ne demeli?
" UNVAN " sözcüğünü “ünvan” diye yazanları mı söyleyeyim, yoksa manşetinde saat “14.00’te” şeklinde yazılması gereken bir saat bildirimini bile, saat “14:00’da” şeklinde yazanları mı söyleyeyim?
Bu konularda hiçbir iddiası ve tarihe mâl olacak sosyal bir sorumluluğu olmayan Aleyna Tilki’yi bu şekilde haber yapıp eleştireceğimize önce kendimize bakalım.
Şubelerine gelen milyonlarca müşteriyi her gün duvarında “hoş geldiniz” diye karşılayan ancak onu bile bitişik şekilde yanlış yazan Türkiye’nin büyük bankalarından birini söylemiyorum bile.
Herkese iyi pazarlar efendim.
Sabrın sonu ile