Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Elliüçlüler

Elliüçlüler
 

Dozer gibi bir kış dönemi geçti üzerimden ama piyangodan iki haftalık bir izin çıktı. İşten arkama bakmadan kaçtım aman kimse vazgeçmesin verdikleri bu bonustan diye. Önce Ankara’ya gittik bir günlüğüne. Bir arkadaşımızın düğünü vardı. Asıl amaç oydu ama benim başka bir nedenim daha vardı gidişimizle ilgili.

Babamı 1987 de kaybettik bir gece içinde. O güne kadar da grip olduğunu bile bilmezdim. Hayatının bizden önceki bölümünde kalmış olsa da babam bir asker ve de tüm gençlik yıllarını futbola adamış bir sporcu olarak; kendisine son derece dikkat ederdi sigara hariç. Konuyu sigaraya getirip, saptırmak istemesem de kelimenin geçtiği her yerde söylemek isterim ki o illet zehir hem içenin hem de yanında içilenin resmen katilidir benim gözümde.

Biz o haftasonu Ankara’daydık ve cümlelerimi de şimdi tekrar yanımıza çekiyorum. Babamın çok çok sevdiği okul arkadaşlarından ikisi Ankara’lı olduğu için onları ziyaret ettik. Mustafa Üzümcü ve Cahit Kaman. Konu, nasılsınız iyi misinizlerden hemen sonra, seçimlere geldi doğal olarak.

Bu iki yaşlı asker, seçim sonuçlarını bir türlü hazmedemiyorlardı. Öylesine işlenmişti ki içlerine vatan ve Atatürk sevgisi, biri “hadi” dese; kuşanıp giysilerini düşeceklerdi yollara. Bu yaşta, bunca yaşanmış olaylara ve de yorulmuşluğa rağmen hâla bu aşk, hissedilmeğe değer bence.

Babam, ara sıra götürürdü beni devre toplantılarına. Artık çoğu apayrı sektörlerde çalışıyor olsalarda, bir araya geldiklerinde sanki gencecik teğmenler oluveriyorlardı yeniden. En sona saklanan Harbiye Marşı’nı söylemeye başladıklarındaysa, yer yerinden oynuyordu da ayakları yerden kesiliyordu adeta. Aralarında da bendeniz o minicik boyum –ki hâla minicik- ve de cılız sesim ile onlara yetişmeye çalışıyordum avaz avaza…

Hatıralarının çoğu, sadece albümlerde kaldı ve de o sıcacık yüreklerinde. Yaptıklarını dinlerken hep Hababam Sınıfı canlanır gözümde. Karakterleri yerine oturtup, öyle dinlerim hikâyelerini.

İşte bu ruhu, hikâyeleri, anıları, yaşayanlarıyla ve de kaybettikleriyle öylesine güzel bir şiirle anlatmış ki Cahit Amca; her okuduğumda, tekrar tekrar duygulanıyorum gözyaşlarımla kahkahalarım birbirine karışarak. Şiirini zaman içinde uzatıyor Cahit Amca. Bakalım o son noktasını ne zaman koyacak satırlarına ama ben yaşadığım sürece okuyarak; hepsinin hatıralarını, heyecanlarını, anılarını sıcacık tutacağım bu eşsiz Harbiyeliler’in…

Şiir biraz uzun ama kesmeden yazacağım. Eğer fırsat bulursanız lütfen okuyun ve onların nasıl da birbirlerine, Ata’larına, vatanlarına bağlı olduklarını sizler de tanık olun.

Harp okulunda başlar devreler,

Bunlardan biri de Elliüçlüler.

Aradan geçse de uzun seneler,

Bir araya gelsin Elliüçlüler.


Kimi kaydı kabul, kimi liseden,

Kimi ortaokul, kimi üniversiteden,

Kardeşten ötede tek bir kitleden,

Birleşmiş askerce Elliüçlüler.


Üçüncü taburun altı bölüğü var,

Onüçten başlatıp onsekize kadar,

Bunların içinde ne cevherler var,

Dizilmiş sıra sıra Elliüçlüler.


Herkesin ismi var takmadır bunlar,

İsim unutulsa takma yadigar,

Salla’sı, Volta’sı, Tosbağa’sı var,

Bir isim bir namdır Elliüçlüler.


Peder, Paşa, Bacanak, Gandi

Bölük komutanı Sabri ve Poldi

Arap, Teferruat, Barbut, Köşeli,

Saymakla bitmez ki Elliüçlüler.


Levazım dersleri küfürsüz olmaz,

Üj bej dakika ile dersler yapılmaz,

“Çocuğum” demekle motor çalışmaz,

Hatırası çoktur Elliüçlüler.


İspit, parmak, gem kantarma, eğer,

Karga Aydın kepçeyle su taşırmış meğer,

Atlar lastikli, uçkurlu don giyerse eğer,

Ne çılgın çocuktur Elliüçlüler.


Kuzu’yu kim taşısa beli bükülür,

Duvar dibinde durma, sular dökülür,

Halata çıkarken uçkur çözülür,

Ağlarken gülerdi Elliüçlüler.


Peşimizden koşar daim Canbaba,

Elliüçlü bunlar, sığmazlar kaba,

Bir soğuk, bir sıcak girdik hamama,

Ne günler yaşardı Elliüçlüler.


Çoban’ın traşı üç dakika sürer,

Jaksın’ın taksiye yirmisi biner,

Ayakkabıya Hafız salçayı sürer,

Ne garip yaşadı Elliüçlüler.


Kimi havacı oldu, kimi karacı,

Sınıfları paylaştık tatlı ve acı,

Sarıldık sınıfa giyince tec’i,

Kucakladı vatanı Elliüçlüler.


Ata’yı biz taşıdık Anıtkabir’e,

Gururla koşulduk şıvgar ve dip’e,

Ata’nın sevgisi güç verdi bize,

Yoğrulmuş vatandır Elliüçlüler.


Koştuk birliklere büyük bir hızla,

Geçti seneler şevkle ve hızla,

Ömür kısa gibi, seneler fazla,

Geçti seneleri Elliüçlüler.


Mazi ile övünür gurur duyarız,

Duysak Elliüçlü hemen ararız,

Birimiz için için hepimiz varız,

Sağlıkla yaşasın Elliüçler.


Ne gündüz dinledik ne de geceler,

Çalıştık şevk ile, geçti seneler,

Göreve çağrılsa tüm emekliler,

Yeniden koşacak Elliüçlüler.


Vatanla yoğrulduk, vatanla biriz,

Bayrağı, sancağı kıble biliriz,

Bir karış toprak için toptan ölürüz,

Can feda vatana Elliüçlüler.


Yetiştirdik vatana hayırlı evlat,

Aynı duyguyu taşır gelin ve damat,

Bizden sonra onlar tutacak nöbet,

Göz arkada kalmaz Elliüçlüler.


Çocuklar, torunlar duyguda biriz,

Övünsün bizlerle bu gençlerimiz,

Atatürk inancı dolu içimiz,

Dedelerin dedesi Elliüçlüler.


Gelinler, damatlar, torun torbalar,

Onları Elliüçlü ateşi bağlar,

Bizden sonra da sürsün dostluklar,

Dostluk meşalesi Elliüçlüler.


Albümlerde kalmasın resimlerimiz,

Dost meclisinde kalsın ismimiz,

Ata’nın yolunda yetişmiş nesiliz,

İlkelere bağlı Elliüçlüler.


Bir bir dökülüyor hazan yaprağı,

Seneler insana örüyor ağı,

Nerede o gençliğin güzellik çağı?

Çağı da zorlasın Elliüçlüler.


Bizim de ömrümüz bir gün bitecek,

Kevser şarabını herkes içecek,

Tarih; “Elliüçlüler vardı” diyecek,

Nûr içinde yatsın Elliüçlüler.


Saymakla bitmez ki bu hatıralar,

Hepimizde vardır bir çok anılar,

Sık sık yapılırsa da bu toplantılar,

Şâd olur, sevinir Elliüçlüler.


Hayatta olmayana, rahmetler bizden,

Toplanıp sarılmak, görüşmek sizden,

Geldiniz, gönlümüz hoş hepinizden,

Mutluca yaşasın Elliüçlüler.


CAHİT KAMAN

 
Toplam blog
: 7
: 386
Kayıt tarihi
: 30.06.07
 
 

Anneyim, sevdim, sevildim, terk edildim, kavga ettim, ben de haksızlıklar yaptım en az bana yapılanl..