Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '07

 
Kategori
Spor
 

Emre "yuvaya" dönme!

Emre "yuvaya" dönme!
 

Emre, Galatasaray’a dönecekmiş. Dönsün mü? Dönsün efendim, dönsün. Emre tilki ne de olsa; e Galatasaray da kürkçü dükkanı. Okan tilkisi de dönmemiş miydi?

“Ey Galatasaray cemaati, Emre’yi nasıl bilirsiniz?”

“İyi biliriz” dediğinizi duyar gibiyim. “Ya, Okan’ı nasıl bilirdiniz ey cemaat?” O’nu da iyi biliyormuşsunuz ki, geçen yıl o da dönmüştü dükkana! Şimdi sorarım size ey cemaat. “Siz hafızanızı nasıl bilirsiniz?” Ben söyleyeyim, siz hafızanızı bilmezsiniz. Hani İsmet İnönü’nün hep söylediği gibi, “nisyanla malul”dür sizin hafızanız. Ne çabuk unuttunuz, hem Okan’ın hem de Emre’nin cimboma attığı kazığı ki şimdi Emre, gelmiş kapıyı çalıyor, kimsenin itirazı yok! Buyur gir, diyorsunuz.

Hafızanızı ben biraz tazeleyeyim de, bakalım biraz olsun anımsayacak mısınız? O günlerde Emre’yle Okan’ın bize yaşattıklarını.

1999-2000 sezonunda Galatasaray, Fatih Terim’in önderliğinde, dördüncü defa şampiyon olmuş, UEFA ve (Lucescu’yla da) SÜPER KUPA’yı almış, ligin bitiminde Hakan ve Fatih Terim, takımdan ayrılmış; Hakan, İnter’e giderken, Fatih Terim’de Hakan gibi, İtalya’nın yolunu tutmuş ve Fiorentina’ya hoca olmuştu.

Fatih Terim’in gitmesinden sonra takım yeni sezon için Lucescu’ya emanet edilirken, Hakan’ın gitmesiyle boşalan forvete de, Portekiz ligi şampiyonu Porto’nun gol kralı golcüsü, Brezilyalı Mario Jardel, çok milyon euro ya (yaklaşık 16 milyon euro civarındaydı bonservisi ve iki yıl alacağı toplam para) gelmişti.

Galatasaray’ı dört yıldır taşıyan kadro, Hakan dışında neredeyse korunmuş ve rekorlara yenilerini eklemek için şampiyonlar liginde final ve ligde beşinci şampiyonluğu hedefleyerek başlamıştı yeni sezona. Nitekim de sezona iyi bir başlangıç yapmış ve 18 maçlık ilk yarıyı Fenerbahçe’nin önünde, averajla da olsa, lider kapatmayı başarmıştı. Ligin ikinci yarısının başlamasıyla, hem şampiyonlar liginde iyi giden, hem de ligde liderliği sürdüren Galatasaray da anlaşılamayan bir düşüş yaşanmaya başladı. Ne oldu da böyle oldu, ey cemaat! Anımsıyor musun?

Şöyle oldu efendim. Galatasaray’ın orta sahadaki iki dinamosu, Emre ve Okan, lig arasında İnter’le önprotokol imzaladılar ve “sakatlanmamak” kaydı şartıyla, Emre, 7 milyon dolara, Okan da 4 milyon dolara İnter’le nikah kıydılar. İşte o noktada anlaşıldı ki hem Emre, hem de Okan, Galatasaray yönetiminin yeni sezon için sözleşme yenileme taleplerini reddetmişlerdir. Öyle ki, hiç olmazsa bu iki, alt yapıdan yetişen futbolcu için, göstermelik bir sözleşme talebi bile yönetimin, bu iki büyük Galatasaraylı tarafından reddedilmiştir. Netice ne oldu? Neticede Galatasaray kendilerini Okan ve Emre yapan bu iki büyük futbolcusundan tek kuruş bonservis alamadan, her ikisini de İnter’e göndermek zorunda kaldı. İnter’e kafa ve gönül olarak gitmelerinden sonraki günlerdeki futbolları hala gözlerimin önünde. Koşmayan, mücadele etmeyen, ikili mücadelelerden sürekli kaçınan ve mümkünse yedek kalmayı bile göze alarak, antrenmanlarda da asla performans göstermeden, sezonunun bitmesini bekleyen, iki oyuncu haline gelmişlerdi. O sezon, şampiyonlar liginde çeyrek final oynadığımızı hatırlayıp, Emre ve Okan’a haksızlık ettiğimi düşünmeyin, zira o performansın sebebi tamamen farklıydı. (Fatih, Ümit, Ergün, Jardel ve Hagi’nin performanslarını hatırlayınız.) Sözün kısası, o sezon, Galatasaray için tam anlamıyla kayıp bir sezon halini aldı. Ezeli rakibi FB’nin kazandığı prestij de cabası oldu. Dönemin başkanı Faruk Süren’in o günler de, her ne kadar “off the record” olarak söylese de, basına sızan demecini, Emre eğer hatırlıyorsa, Galatasaray’a gelmemesini beklerim. Ama gelecektir!

O sezon Fenerbahçe şampiyon olarak, tarihi bir fırsat yakalamış Galatasaray’a, “tarihi” bir çelme takmıştı. FB, 76 puanla şampiyon olurken, hemen arkasından Galatasaray 73 puanla ikinci olabildi. FB, bu şampiyonlukla şampiyonluk sayısını 14’e çıkarırken, şampiyonluk sayısında da Galatasaray’ı yakalamış oldu.

Hatırlayınız ey Galatasaraylılar. Bir sonraki sezon, (2001-2002 sezonunda) Galatasaray tekrar şampiyon oldu. (Emre ve Okan olmamasına rağmen ya da nihayet olmadıklarından) Eğer 2000-2001 sezonundaki şampiyonluk, Emre ve Okan’ın oyna(ma)dıkları futbol yüzünden kaybedilmemiş olsaydı, takım, bu şampiyonlukla, altı yıl üst üste şampiyon olmuş olacaktı. (Böyle bir rekor bir daha kırılabilir miydi?) Ama olmadı. Sağolsun Emre ve Okan!

Neyse, şimdi bu konuyu bir kenara bırakalım. Anlaşılan o ki, Emre devre arasında Galatasaray’a dönecek. Şimdi ki sorumuz da “yararlı olur mu?” olsun. Evet yararlı olabilir; ama Sergen sendromunu aşabilirse. Zira, milli maçta izleme şansını bulduysanız, Emre’nin Sergen’e benzemiş olduğunu da görmüş olmalısınız. Hayır hayır, kulakları kepçeleşmemiş, yok, Veli Efendi’de koşsun diye at da almamış; adını Emre de koymamış, ayrıca gece hayatı ve kumar merakı da edinmiş değil, bunlar değil benzerliği. Benzerlik şu: Forması Sergen’in forması gibi, dökümlü olmuş! (Zengin göstermiş!) Bir futbolcunun forması, şortunun lastiklerinden dışarı çıkmış ve dökümlü bir vaziyette şortun üstüne inmişse, bilin ki, futbolcunun formanın altında sakladığı bir şey vardır. Biz, bu görüntüyü, Sergen’den gayet iyi bildiğimiz için, Emre’nin fazla kilolarının da şorttan taşmaya başladığını, elbette çabucak fark ettik. E normal, aylardır antrenmana bile çıkamayan, arkadaşlarını tribünde izleyip, kendini (sanırım kahrından) “çekirdeğe vermiş” olarak gördüğümüzde, anlamıştık biz durumun böyle olacağını.

Emre, fazla kilolarını verir, kronik sakatlıktan kurtulur, Lincoln’e rağmen bu takıma girebilir ve Newcastle’dan gelirken de, Galatasaray’a bonservis ödetmezse; biz de de başarılı olabilir…

Ben bu saatten sonra Emre’den bir şey bekleyene şaşarım. Oysa, Emre’yi en çok seven ve destekleyenlerden biriydim. Artık değilim. 7 yıldır!

 
Toplam blog
: 16
: 1207
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1972 yılında Afyon'da doğdu. Tüm eğitim hayatını "şehrinde" tamamladı.Kronik muhalifliği yüzünden ta..