Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Engelsiz Türkiye

Engelsiz Türkiye
 

Bu sabah günün ilk ışıklarıyla aydınlanan odamda derin uykudan gözlerimi açtığımda, beynimin içinde yankılanan “Engelsiz Türkiye... Engelsiz Türkiye” kelimelerine anlamlandırmaya çalıştım.

İçimde tarifi imkânsız bir coşku vardı ama neden? Yüreğimdeki heyecanı hissediyordum ama niye bilmeden!...

Yatağımın yanında duran tekerlekli sandalyeme kollarımdan aldığım güçle tutunarak geçip oturdum. Sonra bacaklarımı ellerimle tutup kaldırarak tekerlekli sandalyemin önündeki ayaklıklara yerleştirdim. Ellerimi yüzümü yıkayıp, elbiselerimi giydikten sonra yine her zaman ki gibi hazırlanmış bir halde, işe gitmek üzere beni yolcu edecek annemi beklemeye başladım.

Sabah yürüyüşleri herkesin sağlığı için yapması gereken bir şey... Hiçbir sporu yapamıyorsanız en azından yürüyüş yapmalısınız. Yalnız vücut sağlığı için değil, stres denen günümüzde hepimizi etkisi altına alan ruh sıkıntısından kurtulmak için bilen yürüyüş yapılmalı.

Benim canım annemde bundan dört, beş yıl önce ayağı kırıldığında doktorunun yürüyüş önermesi ile birlikte yürüyüş yapmaya başladı.

Yürüyüş yapmak isteyenler çevre halkına Şişli Belediyesi tarafından Alisamiyen Stadyumunu açtırıldığı için tüm spor yapmak isteyenler orada. Şişli Belediyesinin, vatandaşlar için tahsis ettiği bu mekan, çok yerinde ve güzel bir uygulama. Saat 10:00 kadar yürüyüş yapılıyor, isteyen egzersiz yapıyor, yani spor yapıyor. Şişli’nin hemen hemen uzak yakın bütün semtlerinden buraya spor yapmaya geliyor herkes! Anneciğimde güneş, yağmur, kar demeden kendisine çok iyi gelen bu spor aktivitesine (hayatının bir parçası olarak) hergün sabahın ilk ışıkları ile çıkıyor ve beni iş yerime yolcu edeceği saatte geri dönüyor.

Yine her zamanki gibi dönmesini beklerken annemi!… Cep telefonum çaldı, arayan annemdi!...

“yürüyüş sonrası faturaları ödemek için bankaya uğradığını ve bu yüzdende biraz gecikeceğini söyledi. “İstersen beni bekle veya komşulardan yardım alıp git!” dedi. “Tamam, ben giderim” dedim ama tek başıma asansör olmasına rağmen kapının önünden bile çıkmanın zor olduğunu biliyordum. Dış kapıyı açarken, "buradaki 4 cm’lik eşikliği çıkmayı başaracak mıyım?" diye düşünüyordum.

"Aaaaaaaa o de ne?.." Eşiklik nereye gitmiş.

Yüzümde geniş bir gülümseme, düz bir çıkış harika, kapıdan geçişim çok rahat olmuştu, kapıyı kilitledikten sonra zar zor sığdığım minik asansörüme yöneldim. Asansör kapısını açınca yine şaşırdım, bu asansör ne zaman genişlemiş oysa daha dün daracıktı. Olsun benim için bu çok iyi oldu. Tekerlekli sandalyem ile geniş asansöre binip, giriş düğmesine bastım.

Asansörden inip binerken (tam arkamda olan) tehlikeli olan merdiven boşluklarının da yer değiştirdiğini gördüm.

Asansörden inişimde de bir tehlike ile karşılaşmamıştım. Neyse bugün şansım yaver gidiyor.

"Fakat kapının önündeki iki basamak benim için aşılması zor bir engel bu yüzden evden çıkıp yola tek başıma gidemem".

Bu düşüncelerle apartmanın otomatiğine basarak dış kapısını açtım ve "o da ne?..." Buradaki o iki basamakta yoktu! Düpdüzgün "yola kadar yardımsız gidebilirim!.."

-“Kaldırımlar keşke bu kadar yüksek olmasaydı o zaman otobüs durağına kadar tek başıma gidebilirdim” diye söylenerek ilerlerken bir şok daha yaşadım. Kaldırım olduğunu beyaz boya ile belirtmişler, yalnızca 2cm bir yükseltinin olduğunu gördüm. Bu yükseltiyi inmek veya çıkmak tekerlekli sandalyem ile hiç zor değil. Ayrıca otomobiller park etmesin, yaya yolu olduğu belli olsun diye kaldırıma 1, 5 metre aralıklarla demir çubuklar yerleştirilmişti. Belediyeyi takdir ettim bunca zaman kaldırımlara yardımsız çıkamadığım/inemediğim için ana caddenin tehlikeli yolunda ilerlemek zorunda kalırken yaşadığım zorlukların demek ki bu kadar basit çözümü varmış. “Acaba bütün kaldırımlar mı böyle yoksa yalnız bizim sokağa mı yapılmış…” diye düşünerek otobüs durağına vardım.

Otobüs gelmemişti henüz, gelince yardımla yine bineceğim, sağ olsun insanlarımız çok yardımsever herkes elinden geldiğince yardım ediyor ama keşke herşey bizim yardımsız yapabileceğimiz gibi düzenlense. Her zaman yardım edecek birini bulamayabiliyoruz ve birini bulamadığımızda yaşadığımız zorluğu biz biliyoruz.

Başımın tam üstünde güneş ışınından rahatsız olmaya başlamıştım ama üzerinde tente olan durak altına yaklaşamıyordum. Bir basamak yükseltide yapılmıştı durak yeri ”…ama o da ne?” yan tarafında hafif eğimli bir rampa var!.. Tek başıma bu rampadan çıkıp durağın altında durabildim.

Bugün ne kadar farklı bir gün şu ana kadar kimseden yardım almadan buraya gelebildim. İnanılır gibi değil(!) Otobüs durağa geldiğinde beni bir sürpriz daha bekliyordu. Otobüs şoförü orta kapıyı durağa yaklaştırdı ve otomotik olarak dışarı çıkan rampa durakla bağlantılı oldu, ben bu kapıdan hiç yardım almadan direkt otobüsün içine tekerlekli sandalyem ile geçip girdim. Benim yerim yani bir boşluk ayrılmıştı. O boşluğa sandalyem ile yerleşip emniyet kemerini tekerlekli sandalyemin etrafından dolayarak getirip taktım belime.

Otobüs hareket etti ben otobüs ilerlerken camdan etrafı seyretmeye başladım. Her yerde kaldırımlar yol ile hizalanmış ve 1, 1, 5 metre aralarla çiçeklik veya demir çubuklar konulmuştu. Hangi ara bu yenileme yapılmış bilmiyorum ama süper olmuş.

Meydandaki otobüs durağında yine otobüsten yardımsız bir şekilde indim. Aktarma yapmam gerekiyordu, yani yeni bir otobüse binecektim. Bu arada her zaman burada yardım almam gerekirdi kaldırım yüksekliğinden ve otobüse binme zorluğumdan dolayı ama bugün 'başka bir Türkiye'deydim sanki hiç yardım almadan beni iş yerimin oraya götürecek otobüse bindim.

İş yerimin karşı caddesindeki otobüs durağında yine yardım almama gerek olmadan otobüsten indim. Yaya için yeşil, otomobiller için kırmızı ışığın yanması ile birlikte düpdüzgün bir şekilde karşı caddeye yani iş yerimin olduğu yere ulaştım. İşyerim zaten bir engelli için uygun bir yer. Burada zaten “beni zorlayacak bir engel yok!”.

Gülümseyerek içeriye girdim. Bu sabah hiçbir yardım almadan buraya geldiğime hala inanamıyordum.

"Engelsiz Türkiye... Engelsiz Türkiye!..." diyerek gözümü açtım.

Saate baktım “… Çoktan kalkmış olmalıydım yani ben işe geç mi kaldım?”

"Tüm bunlar rüya mıydı?.."

Hemen dışarıya baktım inanamıyordum bugün yaşadıklarıma ve maalesef acı gerçekler gözümün önündeydi 15-20cm yüksek kaldırımları görünce anladım.

Rüya gibi bir gün diye düşünmüştüm bu gün için, oysa zaten rüyadaymış(!)

 
Toplam blog
: 108
: 2338
Kayıt tarihi
: 15.01.10
 
 

Bu Blogda; Engelleri her şeye rağmen aşarak hayatı engelsiz yaşamaya çalışan; eş, anne, çalışan, ..