Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Erkek var, erkek var

İki hafta önceki blog yazımda ‘sokaktaki kadınlar-evdeki kadınlar’ diye bir yazı yazmış, kişisel gözlemlerimi aktarmıştım, yazımın altında da ‘merak etmeyin erkekleri de yazacağım’ diye not düşmüştüm.

Bir hanım okuyucu merak etmiş ‘hani yazacaktın, hala yazmadın’ diyor. Demek ki taraf tuttuğumu sandı, sitem ediyor. Kesinlikle taraf tutma yok, ne yazacağımı kafamda toparlayıp duruyordum.

Eeee! Ne de olsa, hemcinslerimi yazacağım, az buçuktan belki kendimi de katacağım.

Ama ne olursa olsun, ister kadın, ister erkek, insan eve gelince kendini bırakıveriyor. Pelteleşiyor, dökülüyor, bambaşka biri oluyor. Hele evde yalnızsa, kimse yoksa işin içinden çıkması mümkün değil.

İnanmazsınız, çok saygı duyduğum ve sevdiğim bir profesör var. Yaşı yetmiş olmuş. Haftada birkaç gün üniversitede görür, zaman zaman da dışarı da karşılaşırız. Evine de giderim arada bir.

Birgün yine davet etti, sabah saatlerinde evine gittim. Kapının ziline bastım. Kapıyı profesör dostum açtı. Görüntüye şaşırmadım desem yalan olur ama belli etmedim.
Her günkü takım elbiseli, kravatlı, ciddi ve saygın adam, karşımda sliple duruyordu. Darmadağın. Sakal uzamış. Ayak yalın.

Buyur etti, geçtim. Evde kendisinden başka kimse yok. Emekli olup, çocukları evlendiren eşi de başka şehirde yaşayan kızının yanına misafirliğe gitmiş.

Hoca da darmadağın, ev de. Her eşya bir yerde. Giyilmiş gömlekler, pantolonlar bir yere atılmış, kapağı açık gartan elbiseler fırlamış. Yatak olduğu gibi bırakılmış, bulaşıklar lavabodan taşıyor.

‘Görüyorsun işte. Hanım bir hafta gitti, ev ne hale geldi. Ben tek başıma yaşamaya alışık değilim. Bir ütü bile yapamam.” dedi.

Üzerine bir şey giymeye gerek duymadan çaydanlığa su doldurup, ocağın üzerine koyduktan sonra, “Ben tıraş olurken, sen de buzdolabındaki kahvaltılıkları masaya çıkart da birlikte kahvaltı yapalım” dedi.

İşte, hanımları evde olmayınca erkeklerin geneli bu durumda...

Ama bir de eşleri evde olsa da aynı olan erkekler de var. Hem de daha beteri. Mesela akşama kadar takım elbiseli ya da spor kıyafetle dolaşıp, akşam eve gelince çıkarttığı her kıyafetini, çoraplar dahil evin bir yanına atanlar.

‘Yemekte ne var?’ deyip, cevabını bile almadan, banyoya girip, yarım saat sonra, hiçbir şey söylemeden hazır bekleyen yemek masasına oturanlar...

Yemek masasında ise bir gözü yemekte bir gözü de televizyonda, televizyonun kumandası ise elinin altında olanlar. (Böyleleri kimsenin çık çıkarmasına izin vermeden haber programlarını izler. Bazen önemli bir olayın haberi verilirken çorba kaşığı ağzının dibinde tutar, spikerin sözleri bitene kadar ağzına sokmaz…)

Yemekten sonra eşine eline sağlık bile demeden kalkıp, elini ağzını yıkamaya gerek duymadan, televizyonun karşısındaki kanepeye devrilenler. Sonra da orada göbeğini kaşıyarak uyuklayanlar…

Herkes uyuduktan sonra uyanıp, kanepede uyuduğunu fark ederek, yatak odasına geçip, beşinci uykusundaki eşine sarılarak, gönlünü görmek isteyenler...

Ya da olduğu gibi kalıp, kanepede sabahlayarak, eve para bırakmamak için sabah erkenden sıvışanlar…

Ve daha niceleri. Bizde erkek çok, çeşit çeşit. Sokakta başka, iş yerinde başka, evde başka… Ama kalıp aynı. Yani basmakalıp…

Arada bir benim gibi düzenli biri çıksa da, o da tekere çomak soktuğu için aforoz edilip, ötekiler gibi olması sağlanır zaten...

 
Toplam blog
: 121
: 1472
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 28 yıllık g..