Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Erkeklere ve kadınlara tüyolar - 3

“Kanlı Cuma” denir iş yaşamında, Murphy Kanunları gibidir; ille de can sıkan bir şey olur!

Bir anda kontrol altına aldığınızı düşündüğünüz işler ufacık bir hata yüzünden riske girer, tam o sırada bir başka iş başınıza musallat olur ve ne hikmetse tam da o sırada telefonunuz çalar ya çocuğunuz hastalanmıştır, ya eşiniz mızıklanmaktadır…

En olmadı bir arkadaşınız “Ne haber?” demektedir ki, o sırada ya müdür, ya da patron odaya girmektedir, falan…

Böyle bir günde ola ki bir tuşa basıp gazete okumaya kalktınız ve yolunuz buraya düştüyse, yok o olmuş, bakın bir de bu var gibi birtakım gerçeklerle bir de canınızı ben sıkmak istemem.

Bu nedenle tüyolara devam edelim, hiç yoktan hem eğleniyoruz hem öğreniyoruz!

Sahi, yazarken ben pek eğleniyorum, bir de “Bizim Evin Halleri”nde… Okurken siz eğleniyor musunuz, bakın bunu ilk kez düşünmekteyim!

Yazının altında “Yorum yazın” bölümü var, çekinmeyin, kullanın arkadaşlar!

******

Bitişik yaşamak aşkın en alevli dönemlerinde pek keyifli gelse de, sonradan ilişkiyi bozuyor, benden söylemesi!

Biz kadınlar daha çok yatkınız bitişik yaşamaya, yaradılışımız böyle…

Bir de alışkanlıklarımızdan kolay vazgeçemiyoruz, hal böyle olunca, aşkın şiddetle seyretmesi anında neler yaşamışsak, aynı şekilde devam etsin istiyoruz ama farkında olmadan hem biz sıkılıyoruz hem de erkekleri bunaltıyoruz!

Biraz da erkeklerin kıskançlıklarının payı var bunda elbette, neredeyse tüm arkadaşlarınızdan sizi kopartmıştır, bensiz bir yerlere gitme demiştir muhtemelen…

Ayy, üstüme gelmeyin beyler, kadınlar da kıskanıyor, tamam!

Ama bir şey diyeyim mi: Siz kadınları uçan sinekten kıskandıkça onlar da “Haa, demek ki bunun aklında da bunlar var!” diyerek kıskanmaya başlıyor…

Hani diyorsunuz ya: Sana güvenim tam ama adama güvenmiyorum diye…

İşte o mesele!...

******

Neyse, konuyu dağıtmayayım (yoksa adetimdir hep yaparım), bitişik yaşamaya başladıkça çiftler yeni şeyler öğrenemiyorlar, kendilerini istedikleri gibi geliştiremiyorlar, üstelik rahatlayamıyorlar da…

Mesela, eski okul arkadaşları ile bir buluşma vardır, eş ile gidildiğinde alınan haz farklıdır, eşsiz gidildiğinde ayrı…

Diğerlerini tanımayan eş sıkılmasın diye fazladan efor harcanır, espriler anlasın diye açıklanır; espriler açıklandıkça gülüşler yarım kalır, falan…

Sonrasında bir de “Yok o onu dediydi, ama niye böyle yaptın” muhabbetleri…

Ayy, sıkıntı bastı, bakın!

******

Bizim gibi ülkelerde bir de şöyle bir gerçek vardır: Çift olunduğunda ille ki aynı düşünmek, aynı hissetmek, aynı davranmak gerekliliği söz konusudur; ille de her biri bir diğerini değiştirme azmindedir ve de baskın olan kazanır!

Kazanır derken, ileride kaybetme olasılığını hazırlamaktadır lakin farkında değildir; istediği gibi olunmasını sağlamak kazanç gibi gözükmektedir!

Eşine uyum sağlamak için kendinden tavizler veren, duygu ve dürtülerini perdeleyenler azıcık hava almak isterler, mesela, mutfaklar kadınların kendi kendilerine kaldıkları yegane alanlardan biridir, birçok kadın kafalarını orada dinlendirir!

En önemli kararlarını orada alır, eğer oturup da rahatlayabileceği bir koltuğu yoksa…

******

Çiftlerin birbirlerinden ayrı keyif aldıkları ortamlarının olması gerekmektedir, özellikle biz kadınlara tavsiyemdir: Yapmaktan hoşlandığınız bir hobiniz mutlaka olsun!

Arkadaşlarınızla görüşeceğiniz gün ya da geceniz…

Erkeklere bir şey demiyorum zira onlar zaten kendi başlarını kurtarıyorlar ama şu konuda diyeceğim bir şey var ki: Kendinize zaman ayırmak istediğiniz kadar eşiniz, sevgilinize de aynı hakkı tanıyınız ki, “Başımın etini yiyor” gibi sızlanmalara maruz kalmayın!

Yoksa, siz gidip eğlenin, kadın otursun beklesin, yok böyle bir şey; var olduğunda da başınızın eti yenir yani…

******

Aslında ne güzel olur, bağımlı olmadan, bitişik yaşamadan birbirini tercih etme durumu…

Eşlerden biri bir gece arkadaşlarıyla buluşmuşken bir diğeri de kendi arkadaşlarıyla vakit geçirse, döndüklerinde eve sohbet etseler keyifle…

Biliyor musun şu ne yapmış?

Deme!

Bizim bilmem kim de şöyle dedi…

Ciddi mi?

Ayy ilahi!...

******

Kişilerin kendine ait özel alanları olmazsa ne aşk dayanır ne de sevgi buna!

Çift olmak elbette birer-ikişer adım yaklaşmaktır ama fazlası bünyeye zararlıdır!

En zararlı olan ise ille de adımları bir kişinin atmasıdır!...

******

Özellikle “Beyim oraya buraya gitmeme izin vermez” diyen hanımlar, lütfen öncelikle bir hobiniz olsun! O hobi sizi hem dinlendirecek, hem eğlendirecektir…

Bitişik yaşamanıza da, bundan kaynaklanan sıkıntılara da çare olacaktır; hem kim bilir günün birinde bir sergi açarsınız, ya da satarak paraya dönüştürürsünüz ürettiklerinizi, ne bileyim, en azından daha iyi hissetmez misiniz yani kendinizi?

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..