Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '13

 
Kategori
Öykü
 

Eros ve mutluluk

Eros ve mutluluk
 

Evde yaşanan tüm gerilimli saatler, tabakların-bardakların hatta aynaların kırılmasının sonrasında her şey bir celsede sonuçlanmıştı işte. İki özgür insandılar, önceleri ikisi de kendilerini kısa bir tatille ödüllendirdiler. Sonra ortak dostlarını görmemezlikten gelmeye başladılar zamanla. Uzak duruyorlardı birkaç yıllık evliliklerinin beyinlerine kazınan alışkanlıklarının tekrar canlanmasından. Ama ikisinde ortak kaygısı gelecek olan bir eylül tarihinin zararsız ve ziyansız geçiştirmek üzerine yoğunlaşmıştı.

Bir eylül onların ilk birbirleriyle tanıştıkları gündü, hem de gelinlik satan bir mağazanın vitrinini gecenin bir yarısı seyrederken. İkisinin de şimdi hatırlamaktan kaçındığı ve aralarındaki ilk düğüm buydu. Birbirlerini ilk fark ettiklerin de omuzları birbirine değmiş ve ilk defa göz göze gelmişlerdi. İkisinin de gözlerinde aynı soru vardı, burada ne işin var senin? Cevabı da ikisinin gözlerin de saklıydı aslında, garip olan cevapları kendilerine saklamalarıydı.

Sonra cadde üzerindeki bir bara götürmüştü ayakları onları. Masadaki üçüncü şahıs’ı elbette görmeleri beklenemezdi, çünkü görünmezin tekiydi eros. Elindeki aşk okunu ikisine de sırayla saplamış ektiği aşk tohumunun ilk meyvesini ikisinin de gözlerinden topluyordu. Pek neşeliydi eros o akşam, hatta daha da ileri gidip sokaklardan bir çok sevgili olabilecek insanları o bara o gece toplamış şımararak okunu bardaki herkese saplıyordu zevkle. Tüm içecekler tükenmişti o gece barda, artık sevdalıların damarlarındaki akan kanlarında geziniyordu bardaki tüm içecekler. Eda ve Timur ertesi gün bir otelin aynı yatağında uyandılar. İkisi de gözlerindeki utanma duygusunu birbirlerinden saklamaya çalışıyorlardı. İlk konuşan Eda oldu,

-Tamam, buraya nasıl geldik bilmiyorum ama sanırım bu gece yaşadıklarımızı ikimizin de unutmasında fayda var, aynı fikirde miyiz?

-Evet, aynı fikirdeyiz, bakın dün gece neler yaşadığımızı bile hatırlamıyorum doğrusu ve dün gecenin burada bu sabah bu şekilde bitebileceğini asla düşünemezdim inanın.

Birkaç dakika ara ile oteli terk ettiler, Timur hesabı ödemiş erken çıkmıştı. Eda Timur’un hesabı ödemesine çok kızmış hatta içinden şapşal herif diye geçirmişti. Ama bilmedikleri başka bir şey vardı, o da o gece aynı otelde eros da vardı ve onların kaçarak otelden ayrılmalarına çok içerlemişti.

Ertesi gün ikisinin de ayakları aynı bara gitti yine, barmen dün geceki tüm müşterilerin yine aynı barda görmekten elbette oldukça mutluydu. Yeni sipariş edilen tüm içecekler bu gece yine bitecek gibi görünüyordu. Barmenin dudaklarına yerleşen gülümsemeyi görmeliydiniz.

Sonra bir nikâh solonun da atılan imzalar eros’un attığı oklarının en güzel meyvesiydi. Nikâh başladığı gibi bitmedi, imzalar atıldıktan sonra bir çocuk sahnenin yanındaki merdivenlerden yanlarına geldi. Elinde kocaman ve kıpkırmızı bir elma vardı, geldi tüm güzelliyle elindeki elmayı onlara verdi. Tüm davetlilerin gözleri önünde elmayı birlikte dişlediler. O zamana kadar nikâh salonunun gördüğü en güzel nikah töreni buydu işte. Garip olan elmayı getiren çocuğu kimse tanımıyordu.

Aradan geçen bir kaç yıllık birlikteliklerine bir Viyana bir Paris hatta bir Casablanka gezisini sıkıştırmışlardı. Ve tüm fotoğraflarında ne kadar da güzeldi ikisi de.

Ama her güzel şeyin bir sonu var der eskiler. Her şey yavaş-yavaş tersine dönmeye başlamıştı, çevrelerindeki insanlar doğrusunu isterseniz onların yaşadığı mutluluğu yaşayamadıklarından olsa gerek istemiyorlardı böyle bir mutluluğu yaşamalarını. Kırgınlıklar dargınlıkları çağırdı, dargınlıklar öfkeleri. Sonra ilk defa eros un yüzündeki gülümseme yerini meraka bıraktı, uzaktan seyrediyordu onları.

Bugün bir eylül, ikisinde evlerinin kapıları içeriden kilitli hatta evin pencerelerinin perdeleri bile kapalı. İkisinin de elleri kütüphanelerindeki aşk romanlarına gidiyor sonra biraz okuyunca fırlatılıp yerlere atılıyor. Eros bara gelen ilk müşteri o gece, masalardan birine gelip oturuyor. Barmen işlerin yolunda gitmemesinden son zamanlarda oldukça şikâyetçi. Fakat o da ne eros un elinde bir cep telefonu var, teknolojiyi mi kullanıyor yoksa? 

Eda ve Timur’un cep telefonlarına aynı anda aynı mesaj geliyor. Hem de birbirlerinin telefonlarından, birbirlerinin haberi bile olmadan.

‘’Gel özgürlüğümüzü kutlayalım, hesaplar benden’’

 Timur ve Eda barın kapısından birlikte içeri giriyorlar, görünmeyen eros’un masasına hem de. Az sonra barmen masalarına sipariş etmedikleri halde bir şişe ve iki kadehle geliyor. Kadehlerini oldukça mütevazı şekilde itina ile dolduruyor. İkisine de gülümseyerek bakıp,

‘’Hoş geldiniz, mutlu insan yüzlerini görmeyi çok özlemiştik nerede kaldınız; hayat sizin aşkınızla çok daha güzel’’

Masada gülümseyen üç yüz vardı, en çok gülümseyeni ise ne yazık ki kimse göremiyordu…

Mehmet ÖZCAN

 

 
Toplam blog
: 57
: 222
Kayıt tarihi
: 18.01.13
 
 

Emekliyim, köpekleri çok severim. Fotoğraf ama anlam saklayan fotoğraflara bayılırım. Yazmak uzun..