Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '10

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’la Zamanın Ruhu dersinde…

Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’la Zamanın Ruhu dersinde…
 

Kimilerine göre zamanın ruhu; “zamanın şartları öyleydi” bahanesinin ardına saklanmak, kimilerine göre bir tür pişmanlık

manevrası. En önemli kıstası “fırsatları değerlendirmek” olan zamanın ruhunu her zaman “siyaset” belirlemiş. Yaklaşık iki

saat boyunca karşımda konuşan iki adamı dinledim. Konuşmalarındaki satır aralarını, duruşlarını, kendilerini ifade

ederken alaycı hallerini, tedirginliklerini, korkularını anlamaya çalıştım ama en çok haklarında yazılıp çizilenlerden ötesini

görmek istedim.

Şüphesiz karşımdaki bu iki adam zamanın ruhunu en iyi okuyanlardan, nehrin kıyısında oturmuş kendilerine haset

edenlere adeta nanik yapıyorlar, kimi “merdiven altı yazarlar” onlara saldırmanın dayanılmaz hazzına gark olsa da, aslında

hemen hepsinin onlarla aynı takımda olmak için can attığını çok iyi biliyoruz.

20 yıl boyunca Türkiye’nin en tartışmalı manşetlerine imza atmış, Türkiye’nin en önemli gazetesinin mayınlı koltuğunda

oturmuş, yaptığı her işte, yazdığı her yazıda siyasi-ekonomik bir çıkar aranmış, yemediği yumruk, hakkında söylenmeyen

yakıştırma kalmamış bir gazeteci,Ertuğrul Özkök.

Hürriyet gazetesinin öteki mahalleden gelen haşarı çocuğu, Ertuğrul Özkök’ün de konuşmasında üstüne

basarak belirttiği gibi “son 20 yılda Türk basına gelmiş en parlak, en yaratıcı ve en tartışmalı kişi”. Nişantaşılılığından,

okuduğu okullara, hatta iç organlarına kadar hayatı herkesin önüne boca edilmiş, görünenin altındakini mükemmellikle

okuyan bir gazeteci,Ahmet Hakan.

Pekiyi ben nerede miydim?

Üzerinde gazeteci, genel yayın yönetmeni, tüsiad üyesi,şarap uzmanı, trendstter, tavşan kardeş, dede, yazar, iconoclast gibi

birçok etiketi olan Ertuğrul Özkök’ün akademisyen yüzüyle tanışmak için Yeditepe Üniversitesinde verdiği “zamanın ruhu”

dersindeydim…

Şanslıydım ki o gün dersin konuğu gazeteci Ahmet Hakan’dı. Söyleşi başladı, kartlar dağıtıldı. Pek tabii konuk Ahmet Hakan

olunca konunun imam hatiplilere gelmemesi düşünülemezdi. Ve Özkök beklenen soruyu, imam hatiplilik ruhunu sordu,

Ahmet Hakan’da olanca kibarlığıyla imam hatipli olmanın küçük yaşta omuzlarına çok büyük bir sorumluluk yüklediğini,

sokaktaki hayatla okuldaki misyon arasında sıkışıp kaldığını ve bu ikilemden "edebiyatın saçak altına saklanarak"

kurtulabildiğini açık yüreklilikle anlattı. Hatta bir adım öteye giderek, bugün köşe yazarı olacakların imam hatipli olmasının

şart olduğunu da ekledi. Ayrıca toplumdaki laik-anti laik kamplaşmasının nedenlerini sembollere bağlayan Özkök’e karşı

Ahmet Hakan, her iki mahalleyi de eleştirerek laiklerin içinde azımsanmayacak kadar türbandan haz etmeyenlerin

bulunduğunu buna karşılık iktidar cephesinin de 80 yıllık bir hınçla davrandığını belirtti.

Ehh dersimiz; zamanın ruhu,hocamız; Ertuğrul Özkök, konuk; Ahmet Hakan olunca, ortam dersten çok söyleşiye

dönüşüverdi, öyle ki sanki bir ara bir televizyon programı izlediğim hissine kapıldım. İki gazetecinin özel hayatlarında

da yakın arkadaş olmaları nedeniyle konuşma; espriler, kahkahalar, siyaset, hayat ve zamanın ruhuna dair tespitlerle akıp

gitti. O gün derste bu iki adamın anlattıklarından; şahların da vurulduğu, ayakların baş olabileceği, üç yanlışın bir doğruyu

götürmediği, iki kere ikinin her zaman dört etmeyip bazen sıfır bazense bin edebileceği, yani hayatın redaktöre gerek

kalmadan kendi kendine akacağını öğrendik. Günün sonunda bizim payımıza da Ertuğrul Özkök’ün "i-pod’unda hoş bir

sadâ"olmak kaldı.

Gözden kaçmayanlar

*Söyleşiden önce korumaların salonu kontrol ettiği,

* Bu ikilinin hayat pratiklerinde birbirlerinden çok şey öğrendiği,

*Ahmet Hakan’ın “Kaypakkaya, Munzur dağı” örneklerinden bilinenin aksine sol kültüre de oldukça hakim olduğu,

*Ertuğrul Özkök’ün, Ahmet Hakan’a “hayat biçimi” hakkında soru sorarken “biz-siz” dilini kullandığı,

*Ertuğrul Özkök’ün Ali Şeriati’yi tanımadığı,

* Ahmet Hakan’ın hayata bakışının “kötümser”, Ertuğrul Özkök’ün “iyimser” olduğu,

*Ertuğrul Özkök’ün attığı bazı manşetlerden gurur duyarken bazılarından pişman olduğu,

*Öğrencilerin Ahmet Hakan’ı köşeye sıkıştıramadığı,

*Birlikte şarap içtikleri,

*Ahmet Hakan’ın zeki esprileri,Ertuğrul Özkök’ün zarifliği,

*Türkiye’de gündem belirleyen önemli kişiler olmalarına rağmen, iki fırlama, haşarı oğlan çocukları oldukları,

*Ertuğrul Özkök’ün kırmızı bilekliği,

*Ahmet Hakan’ın parfüm kokusu.

 
Toplam blog
: 44
: 1522
Kayıt tarihi
: 22.08.06
 
 

Hayat akıp giden upuzun bir ırmak, bu ırmakta bazen bir akıntıya koyveriyoruz kendimizi, nereye çarp..