Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, Ergenekon'un yeni dalgasında gözaltında!..

Ülkemizin gidişatı hakkında söylenecek o kadar çok söz var ki?

Bir yanda İsrail’in, Akdeniz’in Uluslararası sularında Marmara isimli Türk gemisine saldırısı ve tam net olmamakla birlikte 20 civarında ölü, tam sayısını yine bilinmemekle birlikte onlarca da yaralı olduğu gelen çelişkili bilgiler arasında.

Ayrıca yurt içinde artan terör olaylarındaki ölü sayısı, kimsenin gözünden kaçmıyor. Özellikle İran ile yapılan Zenginleştirilmiş Uranyum takas anlaşması ile birlikte bu tür saldırıların artması, terör örgütüne bu konuda uzman birilerinin yardım ettiği izlenimi veriyor.

En son İskenderun Deniz Üssündeki, İkmal Bakım Komutanlığına roketle yapılan saldırı, bu işin içinde teknolojiyi iyi kullanan güçlerin terör örgütüne destek verdiği anlamını çıkarmak pek ala mümkün. Bildiğiniz gibi bu saldırıda, önce şehit sayısının 7 olduğu, 9 da yaralının olduğu bildirildi, sonra ise şehit sayısı 6 ya indirildi!

Ne oluyor ya? Önce Elazığ’da meydana gelen depremle ilgili ölü sayısında düzeltme yapılarak ölü sayımız önce 53 olarak açıklanıp, sonra bu sayı 44’e indirildi. Şimdi de şehit olan askerlerimiz ile ilgili aynı senaryo yaşanıyor. Bu ülke şehitlerini veya tabi afette kaybedilen insanlarının sayısını saymaktan aciz mi?

Bir ülkeyi yönetenlerin bu kadar rehavet içinde olmasına ne demeli? Başbakan ve birçok bakan Şili’de tatilde(!) Genel Kurmay Başkanı Mısır tatilinde(!) Piramitlerin gölgesinde gününü gün ederken, İskenderun’da meydana gelen olaylarla ilgili önemli bir açıklama yapmayıp, İsrail’in yaptığı saldırıyla ilgili doğru düzgün anlaşılamayan bir açıklama ile konuyu geçiştirmeye çalışması düşündürücü.

İsrail’in yaptığı devlet terörünü tüm dünya kınarken, hiçbir yaptırım kararı alınmaması İsrail’e tanınan toleransın bir göstergesi! Bu kadar insan ölüp, bu kadar insan yaralanırken, dünya insan hakları şampiyonlarından doğru düzgün bir açıklama yok. Sadece kınama ile olayı geçiştirmeye çalışıyorlar.

İşte böylesi bir ortamda, toz duman içinde, sanki bu olayların üstünü örtmek, tansiyonu düşürmek için yapılmış izlenimi veren yeni bir Ergenekon dalgası etrafı sardı.

Yeni Ergenekon dalgası daha öncekilerden bir yönüyle farklı! Bu zamana kadar siyasilerden alınanlar ve suçlananlar oldu. Ancak hiçbir bakan alınmadı. Hiçbir bakan’ın evi aranmadı.

Süleyman Demirel, Erdal İnönü Koalisyon hükümetinin(SODEP ve DYP) Adalet Bakanı Seyfi Oktay bu dalganın ünlülerinden.

Evet, Seyfi Oktay'ın Keçiören 19 Mayıs Caddesindeki evinde şu anda arama yapılıyor. Arama sonrasında büyük ihtimalle gözaltına alınarak İstanbul’a götürülecek.

Seyfi Oktay’dan sonra, sıra önce Süleyman Demirel’e, sonra Tansu Çiller’e mi gelecek? Ayrıca Rahmetli Erdal İnönü’nün yakınları da ileriki dalgalarda gözaltına alınacak mı?

Ayrıca bir soruşturmanın üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen, Adalet Bakanlığı yapan birisinin, evinde veya başka yerde suç unsuru oluşturacak belge, bilgi saklama ihtimali var mı? Yoksa suç sayılan fiillerin tanımı mı değişti?

Bu dalgaların ne kadar süreceği, yargılamanın ne kadar süreceği hakkında hiçbir uzmanın görüşü yok! Adalet, yerini adaletsizliğe mi bırakıyor? İnsanları toplum önünde suçlu gösterip, haysiyet ve şerefleri ile mi oynanmak isteniyor?