eskiden

ESKİDEN

Sofrada bütün aile tek tabaktan yemek yedik, ağaç kaşıklarımız vardı.

Birkaç kardeş bir yorganın altında yattık.

Güneşimiz vardı da enerjimiz yoktu.

Köpeğin önünden kaçmadık, büyüğün önünden geçmedik.

Çıra ışığında okuduk, yazdık.

İlacımız bir tek kinindi.

Tansiyon nedir, şeker nedir, kolesterol nedir, bilmezdik.

Televizyon bir yana radyomuz bile yoktu.

Telefonu postanede gördük.

Ayağımıza çivi battı, batan yere köz söndürüverdik.

Tuvaletten sonra altımızı taş ile temizledik.

Her şey doğadan taş ve ağaçtandı.

Ortaokulda, lisede kasket giymek mecburdu.

Hasta olduk delik taştan geçirdiler, nazar boncuğu, muska taktılar, sülük yapıştırdılar.

Kırılan kolumuza lök sardık.

Karpuzu soğutmak için suya ısladık, gece ayazda beklettik.

Dizi ve kabası eskiyen pantolonumuza süvarilik vurdurduk.

Yırtılan, delinen giysilerimizi yamadık.

Askerden gelen mektubumuzu okuma yazma bilenlere okuttuk.

Halıda değil, post üstünde, çulda oturduk, yattık kalktık.

Zamkımızı badem akmasından, silgimizi lastik şişe kapağından yaptık.

Taş kalemle, kara taş üzerine yazdık.

Naylon pabucu yamadık da giydik.

Kamyon kasasına konulan oturaklarda yolculuk ettik.

Yılda bir gördüğümüz fırın ekmeğini yufkaya sardık da yedik.

Şeker alamadığımız için çayımıza pekmezle içtik.

Tuvaletimiz çalı arkalarındaydı.

Giysilerimizi küllü su ile yıkadık.

Muzu ilk gördüğümüzde kabuğu ile yedik de “iç tatlıymış ama dışı biraz burukmuş” dedik.

Ay tutulduğunda göğe tüfek sıktık.

Suyumuz (ırbık) ibrik ve güğümlerleydi.

Tereyağımızı oğlak karnı veya asma kabağı içinde sakladık.

Kibrit bulamadık, sabah ocak yakmak için, akşamdan közleri küle gömdük.

………………………………….Ağlamayın canııım! Hadi.ekleyin, ekleyin, siz de ekleyin.

Yokluğun çokluğunu yaşadık.

Amaaaaaaa!

Ama mutluyduk, bugünkünden daha mutlu…

Devamı gelecek sayıda...!