Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
Anılar
 

Eskidendi mutluluğun ustası

Eskidendi mutluluğun ustası
 

Annem, benim güzel tatlı annem, biz küçükken mutlu olmamız için olağanüstü çaba sarfederdi. Her birimizi sevindirecek ne varsa bilir ve bulurdu. Bunlar, artık kumaşlardan dikilmiş, üslü bir çamaşır, bir kurdela, bir bez bebek, sevdiğimiz bir yemek, bir tatlı olabiirdi. Üç ayda bir, maaş almak için gittiği kasabadan ayakkabı, terlik, elbise dikmek için basma, pazen de alırdı. O zaman bilmezdik ama şimdi ben ona "Noel baba" gibi diyorum, kasabadan tam bir Noel baba gibi gelirdi annem. Filelerden neler çıkmazdı ki, et, fırın ekmeği, ki bize pasta gibi gelirdi, sürekli yufka ve bazlama yediğimiz için, meyve, kırmızı helva...

Aldığı ve yaptığı pek çok şey aslında genellikle ihtiyacımız olan şeylerdi, ama o bunları bize sürpriz yaparak, neşe içinde, hediye olarak sunardı.Biz de tüm bunlardan çok ama çok mutlu olurduk.Bazen, okuldan geldiğim bir gün çerçiden alınmış yemeye kıyamadığım kırmızı bir horoz şekeri, ya da kulplu bir bardak bekliyor olurdu beni, havalara uçardım sevinçten, benim sevincimi gören annem benden daha çok mutlu olurdu sanki.
Belki "mutluluk" sözcüğü hiç kullanılmamıştır aramızda, ama "mutluluk" hep vardı zaten içimizde.Şimdilerde, sözü çok ediliyor, ama nedense kendisi yok ortalıkta.
O buna "çocuk sevindirmek" derdi, ama yanlız çocukları değil herkesi sevindirir, bunu için özel çaba sarfederdi.Hani derler ya; "buğday ekmeğin yoksa, buğday dilin de mi yok?"
İşte annem bu felsefeden hareketle, herkesi sevindirecek bir şeyler bulma ve yapma konusunda ustaydı.Ben şimdi ona "mutluluk ustası" diyorum, ömrü uzun ve sağlıklı olsun.Hiç bir şey bulamasa, güzel, tatlı bir sözle gönül alır, neşe saçardı etrafına.Herkes onu çok sever, onunla birlikte olmaktan büyük keyif alırdı.
Evimiz çay ocağı gibi çalışırdı, annemin kendisinin kavurup çektiği kahve ise, çok özel durumlar hariç, annemin kendi kahve saatine denk gelen misafire ikram edilirdi sadece.Yıllardır asla iki taneye çıkarmadığı, bir tek Gelincik sigarasını da bu kahveyle içerdi, büyük bir zerafetle, zevkle, romantik, esrarlı...
Radyomuz sabah açılır, akşam yatarken kapatılırdı.O zaman bir tek kanal vardı, orada ne çalınırsa dinlerdik, büyük bir dikkat ve ilgiyle.Onun için bu gün pek çok şarkıyı ve türküyü bilirim.Ablam öğretmen okulunda klasik müzik eğitimi aldığı için, bizi de pek ilgimizi çekmeyen klasik müziği dinlemeye zorlardı, ama biz fırsatını bulduğumuz anda, biraz cızırtılı olsa da Kıbrıs radyosunu dinlemeyi tercih ederdik.Ablam orada çalan şarkılara "şoför plağı" der küçümser, dinlememizi istemezdi.Hafta içi saat onda "arkası yarın", perşembe akşamları "radyo tiyatrosu", cumartesi sabahları "çocuk radyosu", pazar günü "istekler", vazgeçilmez programlarımızdı.
Kocaları balığa, kahveye giden komşu teyzeler bize gelirlerdi, radyo dinlemek, annemle sohbet etmek için.
Radyoda güzel bir şey yoksa, sinemaya gidebilmiş olanlar izledikleri filmi anlatırlardı, o filmleri gözümüzde canlandırır ilgiyle zevkle dinlerdik.Kimse bu kadar "yoğun" değilken, herkes birbirini önemserken, herkesin biribirne ayıracak vakti varken, eskidendi...
Annemin sevilmesinin bir nedeni de, evde bir kaç kitabının olmasıydı, Kerime Nadir ve Muazzez Tahsin Berkant annemin en sevdiği yazarlardı.Fırsat buldukça onların kitaplarını alır, pek çoğunun okuması yazması olmadığı için komşulara yüksek sesle kendisi okurdu."Arkası yarın" gibiydi annemin kitap okumaları, gaz lambasının etrafına dizilir, annemim bir tiyatrocu gibi, ses tonuyla, yüz ifadeleriyle canlandırarak okuduğu kitabı dinlerdik.
Küçücük bir nahiyede, ilkokul mezunu bir anneydi annem, hayal dünyası zengin, yüreği geniş, yüzü güzel ve gülendi..Gülerdi, muzipti, şakacıydı, kahkahaları uzaktan duyulurdu... Gülmediğimiz, gülüşmediğimiz anlar hemen hemen yok gibiydi.Akşamları "iyi geceler", sabahları "günaydın" öpücükleriyle dolardı evimizin içi.
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz"...
Şimdi insanlar gülmek , mutlu olmak için o kadar çok şeylerinin olmasını bekliyorLAR ki, şaşarım akıllarına!

 
Toplam blog
: 98
: 742
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

Okuyan, gözlemleyen, yorumlayan, öğrenmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışan; doğayı, insanları, ..