Eurovizyon Haksızlığı

Eurovizyon Şarkı Yarışması hakkında her yıl benzer cümleleri duyuyoruz. Türkiye'nin iyiki katılmadığı, oylama sisteminin adil olmadığı ve yarışmanın tamamen politik ve siyasi bir yarışmaya dönüştüğü söylenir her defasında. İnsanın yarışmayı adil bulmaması beni üzüyor. Özellikle Türkiye'nin böylesine dengesizleşmiş yarışmada yer almamasını doğru bulanları anlamıyorum. Eurovizyonu araştırmadıkları belli. Türkiye'nin Eurovizyon haksızlığını ve yanlışlarını eleştirmeden önce, kendi yarışma geçmişimize bakmalıyız. İğneyi önce kendine batır demişler.

 

Ali Rıza Binboğa'nın "Yarınlar Bizim" ismiyle bilinen eseri Eurovizyon şarkı yarışmasında halk birincisi olur. Henüz genç bir öğrenci olan Ali Rıza Binboğa jüri üyelerinin verdiği oylarla elenir. Birinciliği Semiha Yankı alır ve "Seninle Bir Dakika" isimli eserle katılır yarışmaya. Şarkı kendi ülkemizde hit olur. Ama onunla da kalır. Bizim Eurovizyon maceramız kendi içimizde, kendi insanımıza yapılan bir haksızlıkla başlamış olur. Kendi insanının uğradığı haksızlığı eleştirmeyenler, savunmayanlar şimdi, "iyiki katılmıyoruz" diyorlar. Oylama sistemine karşıyız ama benzer durumu bizimkiler daha ilk yarışmaya başlar başlamaz yapmışlar yarışmacılara. Halkın seçtiği Ali Rıza Binboğa kazanamadı. Şimdiki tepkimiz de buna değil mi? Katılmama sebeplerimizin en başında tavır, "halk oyalamarı faydasız olacak, katılmayalım" tavrı değil midir?

1975 yılında halk tarafından seçilen ve katılması gereken fakat jürinin manevraları nedeniyle gönderilmeyen Ali Rıza Binboğa'nın hakkını aradık mı da şimdi hiç uzaktan yakından alakamızın olmadığı haklardan bahseder olduk? 47 yıl doğruluğu bekleyen bir hak varken, birkaç yıldır meydanda olan sözde oylama sisteminden kime ne? Gönder sanatçını, yarışmacını kardeşim. Maksat yarışma olmasada sosyallik olsun, sanatçılar diğer sanatçılarla kaynaşsın hiç olmazsa. Bunun için bile yarışmacı gönderilir.

 

Önce kendimize yapılan haksızlıkları, yanlışları düzeltelim. Ondan sonra yarışma kurallarına da karşı çıkarız yanlış bir durum söz konusu ise. Bizimkiler karşı çıktığımız bir olayı zaten kendi insanımıza yapmışlar. Yabancı eziyor diye burnundan kıl aldırmayanları anlamıyorum. Kendi insanını ezmek ve susmak daha vahim bence.

 

Kendi ülkemizin Eurovizyon tarihine baktığımızda, Ali Rıza Binboğa ile başlayan haksızlık serüveni orada kalmaz. Bu Barış Manço'nun Kazma'sına kadar gider ve onu da geçer.

Barış ve Sevgi dileklerimle,

Tolga Yavuz