- Kategori
- Bebek - Çocuk
Evcilik arkadaşı olmayınca...
Geçenlerde, pazara gidiyorum.
Sokakta apartmanlardan birinin penceresinde bir kız çocuğu.
Camda pencere demirlerine oturmuş, elinde oyuncak bebeği.
Sesleniyor sokaktan geçenlere:
''Evciliğime arkadaş olur musun?''
Yukarı baktım, gülümsedim.
Öpücük gönderdi.
Yoluma devam ettim...
Pazar gittim...
Döndüm.
O yavrucak hala pencerede; hala sesleniyor camdan aşağıya gelen geçene:
''Evciliğime arkadaş olur musun?''
Belki kendince bir oyun oynuyordu...
Bilemem.
Arkadaşı, kardeşi var mıydı?
Onu da bilemem.
Pencere demirlerinde elinde bebekle küçük bir kız çocuğuydu.
Yoldan gelen geçene sesleniyordu.
''Evciliğime arkadaş olur musun?''
Evcilik de tek başına oynanmaz ki!
Mahsuscuktan anne olacaksın...
Mahsuscuktan çay demleyeceksin...
Mahsuscuktan komşun olacak...
Mahsuscuktan misafirin gelecek...
Ona çay demleyeceksin mahsuscuktan.
Tek başına oynayamazsın.
Ya kardeşinle ya da arkadaşlarınla oynayacaksın.
Evdeki ufak paspasları halı niyetine sereceksin balkona...
Gazoz kapaklarından tabak yapacaksın, annen pazardan almadıysa sana tabak filan.
Annen içerden dinleyecek, yaşıtlarınla komşuculuk oynamanı.
Gülümseyecek kendi hallerini düşününce senin yaşındaki.
Evcilik oynarken öğreneceksin tığla zincir çekmeyi.
Oyuncak bebeğine mama yedirirken içindeki annelik içgüdüleri yeşerecek.
Komşu kızına börek kırıntılarından ikram ederken öğreneceksin misafirperverliği.
Evcilik oynamak için arkadaş ararken değil...
Arkadaşın yoksa, kötü...
Kardeşin yoksa, kötü...
Tek başınaysan...
Evcilik oynayamıyorsan...
Kötü...
Çok kötü...
Okulun yeri başka, oyunun yeri başka.
Okul arkadaşlığının yeri başka, evcilik arkadaşlığının yeri başka.
Kız çocuğu için, evcilik kadar onu hayata hazırlayan hiç bir şey yok ki.
Üzüldüm o yavrucağın haline.