Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evlilik neden aşkı öldürüyor?

Evlilik neden aşkı öldürüyor?
 

Hayat öyle anlaşılmaz ki, her devresinde fırtınalar eser, sizi kasıp kavurur.

An gelir, biriyle tanışırsınız, ondan başkasıyla yapamayacağınızı anlarsınız.

Tek çözüm yolu olarak evliliği görürsünüz. Evlenirsiniz, bir de bakarsınız, mutlu olacağınıza, mutsuzluğunuz almış başını gidiyor.

Özgürlük mü iyi olan, yoksa özgürlüğün kısıtlanması mı gibi sorular, evlilik olayı ile birlikte beyninizi kamçılamaya başlar.

Sonra kafanıza dank eder vurur ve ünlü bir düşünürün “'Evlilik bir çemberdir. Dışında olan içine girmeyi, içinde olan da dışına çıkmayı hayal eder.”demesi ile ne demek istediğini ancak anlamaya başlarsınız.

Evliliğin ilk ayları güzeldir aslında.

Balayı olsun diğer birkaç ay olsun, ilk aylar cicim aylarıdır.

El ele tutuşarak gezersin, Antalya’ya tatile gidersin, en güzel aşk sözcüklerini söylersin.

Sonra yıllar girer araya. Hala güzellikler devam etmektedir.

İlk yıl evlilik yıldönümünüzde çiçeklerin en güzeli gelir size.

İkinci yıl, bir evvelki yılın biraz daha değişiği gelmiştir. Ama gelmiştir. Önemli olan da budur.

Üçüncü yıl, kır çiçekleri gelir. Ama “Önemli değil, önemli olan hatırlanmaktır.”der geçiştirirsiniz. Ne de olsa hatırlanmak her haliyle güzeldir, mutlu olursunuz.

Dördüncü yıl eşiniz yanınızda değildir, belki bir iş gezisindedir, belki arkadaşlarıyla beraberdir.

Beşinci yıl zaten eve bir misafir katılmıştır, bu çocuğunuzdur. Böylelikle, sevginizde ikiye hatta üçe
bölünmüştür.

Artık evlilik yıldönümleri, doğum günleri hatırlanmamaktadır. Üzülürsünüz. Aslında bunu hatırlatan bir telefon bile sizi mutlu edecektir. Ama nedense gelmez o telefon.

Oysa ne umutlarla, o kişiyle evlenmişsinizdir. Onun için saçınızı süpürge etmişsinizdir. Kıymetiniz bile bilinmemektedir. Üzülürsünüz. Gözlerinizden birkaç damla yaş süzülür.

Annenizi ararsınız. Anlar durumu anneniz. “Ne oldu?”diye sorar. Ona da bir şey diyemezsiniz. Açılamazsınız. “Bir şey yok, sadece duygulandım.”dersiniz. Ağlarsınız, çünkü yalnızsınızdır bu dünyada.

Ev içinde de, artık öyle anlar olur ki kocanız ve siz birbirinizi evin içinde hiç görmezsiniz, unutursunuz, biriniz mutfakta, biriniz televizyonun başında seslenseniz bile duymazsınız.

Birlikte yaşadığınızı unutmuşsunuzdur sanki. Hatta neredeyse "Sen de kimsin bizim evde ne arıyorsun?' diyecek duruma gelmişsinizdir.

Hayatın içine değil dibine düşmüşsünüzdür, beraberliğiniz sıradanlaşır. İki arada bir derede bu deveyi güder ya da gütmeye çalışırsınız. Kısır bir döngü başlar.

Peki neden böyledir?

Herşey yolunda giderken ve heyecanlandırmak, bir şeyler katmak tarafların elindeyken neden bu monotonluğa yenilir insanlar?

Evlilik neden aşkı öldürüyor?

Peki bir imza nasıl insanları bu denli değiştirebiliyor?

Oysa evlenmek, evlenmeye karar vermek ne kadar zordur. Bir ömür birlikte olacağın insanı seçiyorsun.

Evlenmek o derece zor, boşanmak da o kadar kolaydır.

Neden böyledir?

Ben çözemedim bir türlü.

Çözebileniniz var mı?

 
Toplam blog
: 718
: 2690
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

Tıp alanında doktor olarak çalışmaktayım, beyin cerrahi uzmanıyım..