Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '07

 
Kategori
Siyaset
 

Failsiz fiil de oluyormuş meğer

Açıkça ifade etmem lazım, bilmediğim birçok şeyi ya ABD’den ya AB’den ya da BM’den öğrendim, tüm dünya insanları gibi. Fakat öğrendiklerim keşke gururla diğer insanlarla paylaşabileceğim cinsten bilgiler olsaydı. Çoğu bizim bildiğimiz siyaset ve sosyoloji, gibi birçok bilim dalının öğrettiği bilimsel bilgilerin temelden değiştiği yepyeni formlardı. Değişen bu formlar insan haklarını, demokrasiyi ve yönetim biçimlerini kökünden değiştirerek menfaatler doğrultusunda yeniden biçimlendiriyordu.

Neler mi öğrendim? Aslında “Neler mi öğrendik?” demek daha doğru olur, zannediyorum. Çünkü dünyadaki değişimleri hep birlikte öğreniyoruz. Sadece, bazılarımız öğrenme modellerinden “farkına varmadan öğrenme” modeliyle öğreniyor, diğer geri kalanımız ise her türlü gelişmenin ve dayatmanın farkında olarak öğreniyoruz. Farkındalık ise bir insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir. Bir anlamda, acıyı çekenlerde farkında olanlardır. Bu açıklamanın ardında neler öğrendiğimize gelmek istiyorum; öncelikle insan hakları meselesi ile başlayalım. İnsan haklarından istifade etmesi gerekenlerin WASP’lar olduğunu (Wait Anglosakson Protestan) ama bu haklardan Irak ve Afgan halkı başta olmak üzere geri kalmış ülkelerin istifade edemeyeceğini. Bunun yanında demokrasinin güçlüden yana bir rejim olduğunu, gerekirse uluslar arası kararlar alabilme özelliği olan mahkemelerin dahi kararlarını güçlüden yana alabileceğini. Toplumsal yapıların tamamen ekonomik gelişmişlik yapısına endeksli olarak yani önce zenginlerin rahatını sağlayacak şekilde tasarlanması gereği vs. vs. daha yüzlerce binlerce örnek saya bilmek mümkündür.

Tüm bu yazdığım şeylerden gelmek istediğim yer şurasıdır, hepimizin bildiği gibi birkaç gün önce, Lahey de bulunan Uluslararası Adalet Divanı Srebrenitza ile ilgili bir karar verdi. Verilen bu karar, yazımın başlığında da belirttiğim gibi anlaşılması zor bir karardır. Bu kararı veren biri, cahil bir adam dahi olsaydı yine çok komik duruma düşerdi; kaldı ki ortada olan karar vericiler, uluslar arası bir hüviyete sahip yargıçlardır; bu yargıçların ne kadar komik bir karar verdiklerini muhakkak kendileri de fark etmişlerdir. Ortada bir soykırım var diyip 1948 Soykırım sözleşmesine göre de onaylayacaksın, ardından da bu soykırımın failini belirtemeyeceksin. Yaklaşık 250 bin insanın öldürüldüğü, 50 bin kadının ırzına geçildiği bir vahşet tablosunun planlanmış olmadığı, sadece ihmal olduğu hükmünü vereceksin. Ben verilen kararı son derece komik buluyorum. Ve yeni bir şeyi daha çok üzülerek, bugüne kadar öğrendiğim uluslar arası saçmalıklara ilave ediyorum, “failsiz fiil de oluyormuş” ne diyelim.

İnsanların hayatı pahasına yazılan bu komedi senaryolarının sonu hiç gelmeyecek mi? Ne zaman, hukuk güçlüden yana değil de adaletten yana karar verecek. Unutulmamalıdır ki gerçek adalet, her ülkeye ve her insana gerekebilir.

İsmail ÖZ

 
Toplam blog
: 30
: 692
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

1974 yılında Bayburt'ta doğdum, sosyolog-yazar olarak çeşitli çalışmalar yapmaktayım...