Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '12

 
Kategori
Tarih
 

Fatuh Sultan Mehmet’in Adaleti

Fatuh Sultan Mehmet’in Adaleti
 

Fatuh Sultan Mehmet


Of – Of - Of... Şu sözlere bakınız lütfen…

“Ümmetimden iki sınıf ilmi ile amel ederse, insanlar kurtulurlar: Âlimler ve Hâkimler. Eğer bu iki sınıf bozulursa, bütün halk bozulur ve ortalığı fesad kaplar”

 

Bu sözler; Çağ atlatan, devir değiştiren, bizlere İstanbul’u hediye eden Fatih Sultan Mehmet’e ait…

 

Sözlerin büyüklüğünü, içeriğini düşündüğünüzde büyük adamların nasıl büyük olduklarını, büyük düşüncelerinden bir kez daha anlıyor ve takdir ediyorsunuz…

 

Fatih Sultan Mehmet, ilme ve adalete çok önem verdiğini biliyoruz… Başlık yazımdaki bu sözlerini bir kez daha yazmak istedim. Âlimler ve Hâkimler diye ayırmış.

 

“Ümmetimden iki sınıf ilmi ile amel ederse, insanlar kurtulurlar: Âlimler ve Hâkimler. Eğer bu iki sınıf bozulursa, bütün halk bozulur ve ortalığı fesad kaplar”

 

Bu konuda yazılmış o kadar çok hikâyeler – anlatılar varki…

 

Düşünceye bakınız lütfen. Âlim ve hâkim. Adalet yani kısaca O farklı bir Padişah.

 O Peygamber Efendimiz tarafından isimlendirilmiş bir Padişah.

Peygamber Efendimiz:

 

"İstanbul'u fetheden komutan ne güzel komutandır, İstanbul'u alan asker ne güzel askerdir"

 

Demiştir.

Sizlere anlatacağım bu olay beni çok etkiledi.

 

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra mahkûmları serbest bırakmış.

Gelgelelim iki papaz itiraz etmişler. Zindandan çıkmak istememişler.

Bunlar, Konstantin’e:

Adil ve hakperest olmaktan bahsettikleri için zindana atılmış, sonra böyle adaletsiz bir dünyanın içerisi, dışarısından daha rahat diye hapisten çıkmamaya yemin eden keşişlermiş.

Fatih Sultan Mehmet, ikisini huzuruna getirmiş. Onlara bir teklif sunmuş.

 

“O halde sizlere şöyle bir teklifim var. Sizler İslam adaletinin tatbik edildiği memleket lerimizi geziniz. Müslüman hâkimlerin ve Müslüman halkın davalarını dinleyiniz. Bizde de sizdeki gibi adaletsizlik ve zulüm görürseniz hemen gelip bana bildiriniz ve siz de evvelki kararınız gereğince uzlete çekilerek hayata küsmekte haklı olduğunuzu ispat ediniz.”

 

Papazlar şaşırmışlar. Hiç alışık olmadıkları şeymiş bunlar. İmparatorun huzuruna çıkmak, onun kendileri ile böylesine konuşması, ardındanda onlara bir tercih yapma şansı vermesi! Şaşırmışlar ve kabul etmişler.

Padişah onlara bir de bir tezkere vermiş, Osmanlı idaresinde olan her yeri gezebilirlermiş bu tezkere ile…

 

Bunlar yola çıkmışlar. Bursa’ya gitmişler. Burada bir davaya şahit olmuşlar.

 

Bir Müslüman bir Yahudi’den bir at satın almış. Ancak, hiçbir kusuru yok diye satılan at, meğer şiddetli hastaymış. Müslüman, hemen ertesi sabah erkenden Bursa kadısına gitmiş. Fakat kadı efendi dairesinde yokmuş. Bir müddet bekleyen davacı, kadı efendinin geleceğinden ümidini kestiği için bırakıp gitmiş. O akşam at, ahırda ölmüş. Bu durum kadıya iletilince, şöyle bir karar vermiş:

 

“İlk geldiğinizde makamımda bulunsaydım, sağlam diye satılan atı sahibine iade ettirir, paranızı alırdım. Madem ki atın elinizde ölmesine, benim makamımda bulunmayışım sebep oldu, o halde ziyana girmenize ben sebep olduğum için iade edemediğiniz ata verdiğiniz parayı ben tazmin ediyor, ziyanınızı ben ödüyorum.”

 

İki papaz duyuklarına inanamamışlar.

“Nasıl olur?”

Diyorlarmış.

“Kadılar nasıl bu kadar adil olabilirler?”

 

Bursa’dan sonra İznik’e gitmişler. Burada da bir davaya şahit olmuşlar.

 

Bir Müslüman, diğer bir Müslüman’dan tarla satın almış. Ekin zamanı gelince tarlayı sürmeye başlamış. Bir ara sabanın ucu bir şey takılmış. Orasını kazınca, bir küp altın çıkmış. Hemen bunları alıp, tarlayı satın aldığı Müslüman’a gitmiş:

 

“Kardeşim! Tarlayı sürerken bu çıktı. Ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer içinde bu altınların mevcut olduğunu bilseydin, tarlayı bana satmazdın. Al şu altınlarını!”

 

Tarlanın ilk sahibi:

 

“Hayır! Ben sana tarlanın içini, dışını, altını, üstünü, hepsini birden sattım. Senin nasibine çıkan bu altınlara ben nasıl sahip çıkarım, haramdır alamam.”

 

Bunların tartışması sürünce, sonunda kadıya gitmişler. Tabi şaşkın halde onları izleyen papazlarda yanlarında gitmiş.

 

Meseleyi kadıya anlatmışlar. Kadı düşünmüş.

 

“Evlenme çağında çocuklarınız varmı?” demiş.

 

Birinin yetişkin oğlu diğerinin de yetişkin kızı varmış. Kadı onların evlenmelerini öngörmüş. Altınları da ikisinin de evlatlarına vermiş.

 

Papazlar ne diyeceklerini, ne söyleyeceklerini şaşırmışlar. Daha gidecekleri çok yer olmasına rağmen gitmemişler. Geri dönmüşler ve Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna çıkmışlar.

 

“Bütün bunları görünce, Osmanlı adaletinden emin olduk ve hayatımızın bundan sonraki kısmını, dininizden olmayan Hristiyan papazlarının dahi zulme uğramayacağı adaletinize teslim olarak, ülkenizde geçirmek istiyoruz.” Demişler.(alıntı)

 

İşte o dönemdeki Osmanlı adaleti…

İşte o zamanki insanların adaleti.

İşte o zamanki koskoca hükümdarların adaleti…

 

 

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....