Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '11

 
Kategori
Felsefe
 

Felsefe dediğin

Felsefe nedir? Bir çok kişi bu soruya tam anlamıyla bir yanıt veremez. Çünkü felsefenin ne olduğu konusu soyut olduğu kadar tartışmalıdır da. Filozoflar kendi aralarında bile bu soruya verilen cevaplar konusunda fikir birliği oluşturamamışlardır. Kimi filozof felsefenin eleştiri, kimisi duyumların bilgisi, kimisi de doğru düşünme olduğunu söylemiştir. Felsefenin; tanrının konusu olduğunu ve felsefe bilmenin tanrıyı bilmek olduğunu söyleyerek felsefe ve dini özleştiren filozoflar olduğu gibi, mutlu bir yaşam sürmek için yapılan tutarlı ve sistemli bir düşünme eylemi olduğunu ileri süren de vardır.

Günümüzde yapılan felsefe tanımları da bir tutarlılık göstermemektedir. Özellikle toplumumuzda bir kesim, aşırı abartılması sonucu felsefenin her derde deva ilahi bir bilgi  olduğu sonucunu çıkarırken; diğer bir kesim ise felsefeyi dağınık ve gerçeklikten uzak, savruk insanların yaptığı içi boş laf kalabalığı olarak değerlendirir. Tefrit boyutunu fazla abartıp felsefeyi dinin karşısında gören hatta onu küfür olarak nitelendirenlerin yaptığı  felsefe tanımı doğru olmadığı gibi, ‘Hayat felsefeniz nedir?’ sorusuna verilecek cevap da felsefenin tanımını yapamaz.

Görüldüğü gibi felsefeyi tanımlamak oldukça güçtür. Felsefeye Giriş kitaplarının başında felsefenin etimolojik açıdan  klasik bir tanımı yapılır: Felsefe Arapça bir kelime olup Yunanca 'philosophia' sözcüğünden gelmektedir. ’Philosophia’ bilgiyi ,bilgeliği sevmek, bilginin peşinden koşmak demektir. Kelimenin etimolojisi incelendiğinde, felsefenin tam olarak ‘bilge kişi-bilgi’ olmadığı , yanlızca bu bilgeliğin ya da bilginin sevgisi olduğu görülür. Yunanlı filozof Pythagoras tam bir alçakgönüllülükle kendisini bilge olmaktan çok ‘bilgeliğin dostu’ olarak nitelendiren ilk filozoftur. XX. yüzyılın büyük Alman filozofu Karl Jaspers de aynı çizgiyi takip etmiş ‘Felsefe yapmak, yolda olmaktır’ diyerek felsefenin kesin bilgiye sahip olmaktan çok onu aramak onun peşinde olmak olduğu fikrini savunmuştur. O halde fikri açıdan bağnaz kişilerin marurca savundukları kesin , değişmez , eleştirilmez ön kabullerinin karşısında felsefi yolculukta alçakgönüllülükle sürdürülen bir arayış mevcuttur denebilir.

Bu tanımlamalarla felsefenin bilgi üzerinde yoğunlaşan ,bilgiye ulaşmaya çalışan ve onu yorumlayan tarafı ön plana çıkmaktadır. Her insan yapısı gereği merak eder, bilmek ister ve düşünür. Bilginin peşinden koşan filozoflar ise diğer insanlardan farklı olarak belirli türden sorular üzerinde derinlemesine, tutarlı  ve sistematize edilmiş bir şekilde düşünmektedirler. İşte felsefe; kabul gören genel tanımıyla ,belirli konular üzerinde aklı temel alarak ve mantıksal argüman kullanarak yapılan düşünme etkinliğidir.

Felsefe insanın kendisini ve etrafında olup bitenleri anlayabilmek için yaptığı çözümleme, açıklama ve aydınlatma çabasıdır. Bunun için felsefe her şeyi sorgular, sorgulamalıdır da. Bu sorgulamayı yaparken çeşitli bilimlerin bu konularda yaptığı çalışmaların sonuçlarından yararlanır. Bilimsel bilgiden yola çıkan felsefi bakış bu bilginin temelleri üzerine eleştirel bir düşünme olarak kendini ortaya koyar. Bu açıdan bakıldığında felsefe ve bilimin ortak konuları vardır. Başlangıçta felsefe içinde yer alan bilimler kendilerine özgü konu ve tekniklerini belirleyerek felsefeden ayrılmışlarsa da ondan tamamen kopmamışlardır. Felsefe bilimlerin ulaştığı sonuçları sorgulayıp değerlendirerek bilime yol göstermektedir.

Felsefeye yaklaşmanın en doğru yolu felsefi sorular sormak ve sorulara sistemli bir açıklama getirmektir. Felsefenin sorularını yönelttiği ana problemler vardır. Bunlardan birisi ‘bilgi problemi’dir. Bilgi problemiyle ilgilenen bu felsefi disiplin, ‘Bilgi nedir?’,’Ne içindir?’, ‘Neye yarar?’, ‘Bilinen ya da bilinmesi gereken nasıl bilinebilir?’ gibi sorularla ilgilenir. Bu durum bize etimolojik tanımından da anlaşılacağı üzere felsefenin bir bilgi alanı içersinde olduğunu gösterir. Bu bilgi alanı insan bilgisiyle sınırlıdır. Böyle bir bilgi de genellikle akılsal ve zihinsel bir etkinlik olarak anlaşılır.

Felsefi bilgi mantığa dayalı, sistemli ve düzenli bir bilgidir. Sistemli bir bilgi ancak bir metot takip edilerek elde edilebilir. Daha önce de bahsedildiği üzere; bilimler üstü yorum çalışması yapan felsefenin metodu da akıl yürütmedir. Akıl yürütme elimizdeki bilgilere dayanarak onlardan  bir sonuç çıkarma işlemidir. Felsefe bu metodu kullanırken kişide varolan akıl ilkelerine bağlı kaldığı sürece özgürdür. İşte bu felsefenin hem zayıf ve hem de kuvvetli yönüdür. Her filozofun dünyayı kendine özgü görme ve ifade etme tarzı vardır. Felsefi bilgi; filozoflardan yani onların zeka ve yaratıcılıklarından ve kültürden bağımsız değildir. Bu sebeple  subjektif bir bilgidir ve subjektif olduğu için de doğruluğu ya da yanlışlığı gözlenebilir olgulara bağlı olarak test edilemez. Diğer bilimler ulaştıkları sonuçların sağlamasını yapabilirler. Bu da daha kesin ve sağlam sonuçlar elde edilmesini sağlar. Fakat felsefi bilgi bu olanaktan yoksun olduğu için felsefeden güvenilir  bir bilgi bütününü beklemek hayal kırıklığı yaratır.

Bunun yanında felsefi bilgi birden bire elde edilen bir bilgi olmayıp yığılan (kümülatif) bir bilgidir. Felsefi bilgi açısından belli bir düzeye ulaşmış milletlerin düşünce dünyasına baktığımızda filozofların birbirlerine devrettikleri bilgi mirasının kesintisiz bir akış içinde ilerlemiş olduğu görülmektedir. Bu süreklilik içinde her filozof önceki filozofların söylediklerini eleştirmiş, yorumlamış ve yaptığı katkıyla oluşan yeni düşünceyi bir sonraki kuşağa aktarmıştır. Bu durumda her filozofun sıfırdan başlayıp yepyeni bir dünya görüşü ortaya koyduğunu söylemek hatalı olur. Aslında felsefenin ulaşmaya çalıştığı bilgi bugünkü birikim göz önüne alındığında nicelik açısından olmasa da nitelik açısından ilkçağlardaki filozofların ulaşmaya çalıştıklarıyla aynıdır. Şöyle ki modern felsefe içinde değerlendirilen bazı filozofların klasik filozoflardan birinin çağdaş yorumcusu olabildiği görülmektedir. Whitehead’in Batı felsefesinin Platon’a; Gallop’un ise Platon’un felsefesinin Parmenides’e düşülen dipnotlardan ibaret olduğunu söylemesi bu etkileşimi ve sürekliliği vurgulamaktadır.

Felsefenin bir diğer özelliği de  refleksif olmasıdır; yani felsefe yapma derin düşünmeyi gerektirir. Derin düşünme sahip olduğu fikirleri soruşturan ve yorumlayan zihnin bir çeşit kendi üzerine yönelme dönme etkinliğidir. Filozof olmak bir bilgi üzerinde düşünmek,onu sorgulamak ve yorumlamak demektir ki bu da bilginin bilgisine sahip olmak anlamına gelir.

Sonuç olarak; insanın ‘Niçin?’ diye sorduğu gün başlayan felsefe yolculuğu bir tavır, gerçekliğe gözünü dikmiş bir anlam arayışı olarak nitelendirilebilir. Felsefe insanın içindeki umudu ve gerçeğe olan açlığıdır; çünkü umutsuzluk,sorgulamaktan vazgeçmektir. İnsanoğlu varolanla yetinmeyip yeni sorular sordukça felsefe etkinliği hiç bitmeyecek ve ne kadar hayattan kopuk olduğu düşünülse de felsefe hayatın vazgeçimez bir parçası olmaya devam edecektir. Şu da unutulmamalıdır ki felsefe uzun ve zahmetli bir yolculuktur. Bu yolculukta sabır çok önemlidir, çünkü düşünmek bir sabır işidir.

S. D. + O.

 
Toplam blog
: 51
: 885
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

Ben kimim? Kafa kağıdımdaki beyana göre 1969 tarihinde Burdur - Gölhisar'da, doğumuma şahit ala..