Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '10

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe, Galatasaray derbilerini ciddiye alıyor

Fenerbahçe, Galatasaray derbilerini ciddiye alıyor
 

Derbi haftası boyunca Daum konuşma aralarında boş bulduğu her noktaya “sabır” kelimesini yerleştirmişti. Bu aslında Fenerbahçe’nin geçen sene oynadığı derbi maçlarının da şifresiydi.

Bol pasa dayalı, topa sahip olma zamanını arttırmak suretiyle inisiyatif alıp rakibin oyun kurmasını engellemek üzerine kurulmuştu.

Bu geçen sene İnönü’de çok önemli bir sonuç verdi. Beşiktaş kelimenin tam anlamıyla hipnotize oldu.

Aslında Galatasaray-Fenerbahçe derbisi öncesinde her iki teknik adam da yenilmekten korkuyordu. Bu nedenle her iki ekip de kontrolü elinde tutmaya, az açık vermeye dikkat ediyordu.

Galatasaray’la ilgili detayları dün incelemiştik.

Daum, Fenerbahçe’nin orta sahasını Emre’nin yokluğunda Mehmet Topuz ve Özer’le takviye etmiş; Selçuk’a da geride süpürme görevi vermişti. Alex de dikkat edilirse oyun kurmak yerine topu ayağında tutan bir futbolcu tipine dönüşmüştü. Uzun zamandır ilk defa Alex’in topla bu kadar uzun süreli oynadığını izledik.

Bu arada önceki maçlara göre Alex ile Güiza arasındaki mesafe de artmış; Brezilyalı oyuncu orta sahanın göbeğinde oynamış ve hatta geriden top çıkarmıştı.

Kuşkusuz sadece taktiksel bir üstünlükten söz edemeyiz. Bu derbide iki takım arasında temelde fark maça konsantrasyonları ve dikkatlerinde düğümleniyordu.

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında böyle bir fark zaten yıllardır var. Dün şanstan söz ettik. Şansı yaratan şeyin biraz da çalışmakla ve daha çok istemekle ilgili olduğunu düşünüyorum. Örneğin 2008’deki o final maçına Fenerbahçe “nasıl olsa kazanırız” rahatlığıyla gitmiş; sonunda da Volkan ve Edu’nun ortaklaşa hatası sonucu Nonda’nın golüyle de kaybetmişti. Fenerbahçe, Galatasaray derbilerini futbolcusundan, yönetimine ve taraftarına varıncaya kadar çok ciddiye alıyor ve hazırlanıyor.

Aziz Yıldırım’ın geçen hafta tam gün Samandıra’da mesai yapmasının arkasında yatan şey böylesi bir motivasyon unsuruydu.

Takımların maça nasıl hazırlanmış olduğu birkaç dakika içinde sahada yaptıkları hareketlerden anlaşılmıştı. İlerleyen dakikalarda Fenerbahçeli oyuncuların daha iyi pas yapmaları, top çevirmeleri, ikili mücadeleleri kazanmaları sanki ağırlığın o tarafa doğru kayıyor olduğunun habercileri gibiydi.

Kazanılan topları çok iyi değerlendirememiş olsalar da o topun Fenerbahçe kalesine doğru gitmesine izin vermediler.

Galatasaray’ın Keita’nın 90+4’te attığı ve Volkan’ın büyük bir kalecilik örneği göstererek çıkardığı şut dışında Fenerbahçe kalesine gelen ciddi bir atak yoktu.

Bu maçta bir futbolcunun özellikle ön plana çıktığını ve onun aynı zamanda galibiyeti getiren golü attığını biliyoruz. Selçuk Şahin, Pazar akşamı bir başka futbol oynadı. Arkasında oynayan Bilica ve Lugano; yanında Özer ve Mehmet Topuz; özellikle Alex’e yakın oynayarak her anlamda ön liberoluk dersi verdi.

Selçuk, eğer ilk müdahalelerdeki başarısını oyun kurmada tekrarlayabilmiş olsaydı ortaya bambaşka bir tablo ortaya çıkardı.

Ancak Selçuk'un futbolunun bu kadar ön plana çıkmasında Galatasaray'ın taktiksel kurgusunun, orta sahasının boşluğu olduğunun da tekrardan altını çizmemiz gerekiyor; çünkü bu anlamda Galatasaray'ın tam tersi bir dizilişe sahip Kayserispor maçında Selçuk'un eski görüntüsüne döndüğünü de konuşabiliriz. Hatta onu eleştirebiliriz.

Fenerbahçe son beş maçta kalesinde daha az pozisyon verdi ve hiç gol yemedi. Lugano ve Bilica’nın uyumu dikkat çekiciydi. Fenerbahçe defansı Galatasaray’ın ileri ucundaki üç oyuncuya önemli bir üstünlük sağladı. Maçın son bölümlerinde Galatasaraylı oyuncuların daha etkili gözükmesindeki temel etken hem sarı kırmızılı oyuncuların işin ciddiyetinin geç de olsa farkına varmaları, hem de maç boyu çok yorgun düşmüş Fenerbahçe defansının adam kaçırarak, kademe hatalarına başlamalarıydı ki böylesine üst düzeydeki mücadelede çok normaldi.

Fenerbahçe bir anlamda Galatasaray’ın etkili olduğu kanatları kapatarak; boş bıraktığı merkezden de etkili şutlarla sonuca gitmeyi düşündü. Kuşkusuz Daum’un kafasındaki ilk hedef beraberlikti; onu garantiye almaktı.

Maç sırasında ve sonrasında birçok Fenerbahçeli aslında oynanan futboldan memnundu. Kuşkusuz sonuç da büyük mutluluk verdi.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..