Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '08

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe 2007-2008

Fenerbahçe 2007-2008
 

Avrupa

Fenerbahçe için 07–08 sezonu denince akla her şeyden önce Inter, PSV ve Sevilla zaferleri ile Chelsea galibiyeti; kısaca UEFA Şampiyonlar Ligi’nde elde edilen çeyrek final başarısı gelecektir. Gerçekten de Inter’in, R.Madrid’in, Lyon’un ve diğer Avrupa’nın gediklisi olarak bilinen ekiplerin şampiyonaya veda etmelerinden sonra münferit zaferler dışında elinde somut bir Avrupa başarısı olmayan temsilcimizin maçlarına devam etmesi hiç de yabana atılacak bir başarı değildi.

Futbolun, içinde, futbol doğruları ve şans faktörünü birlikte barındırdığı gerçeğinden yola çıkarak bana kalırsa bu başarının asıl önemli yanı şans faktöründen ziyade futbolcu performansları, taktikler ve mücadele gibi futbol doğrularından kaynaklanmasıdır. Gerçekten de 2007 yılından itibaren Avrupa’da 14 maç yapıp bunlardan 7’sini kazanarak 4’ünü berabere bitirme başarısını gösteren sarı lacivertliler elde ettikleri konumun belirli bir sistem ve anlayışın sonucu olduğunu kanıtladı ve önceleri en rahat maçta dahi kafalarda soru işaretleri uyandıran bir ekipten en zor maçlarda bile kendi futbolunu sahaya yansıtacağından emin olunan bir takım olma başarısını gösterdi. Elbette bu yorumların geçerliliğini koruması için Fenerbahçe’nin yeni sezonda da aynı seviyede bir başarı yakalaması tarafa maçlarına Avrupalı kimliği ile devam etmesi gerekir.

Türkiye

Avrupa başarısını bir kenara koyarsak sarı lacivertlilerin aynı mutluluğu bu sezon ne Süper Lig’de ne de Türkiye Kupası’nda yaşadığını söylemek gerekir. Sezona şampiyon sıfatıyla başlayan ama ilk haftalarda çok puan kaybeden Fenerbahçe, Ekim ayındaki Konyaspor maçı ile birlikte çıkışa geçse de ilerleyen dönemlerde ara ara yaşanan puan kayıpları nedeniyle büyük ölçüde şampiyonu belirleyecek olan Ali Sami Yen deplasmanına kredisiz gitmek durumunda kaldı ve buradaki yenilgi bir anlamda sezonun kupasız kapanacağının habercisi oldu.

Geride kalan sezonda az sayıda oyuncu alarak bir nevi istikrar yakalamak isteyen yönetim ve Zico, Gökhan Gönül’ü bir tarafa bırakırsak ne yazık ki bu futbolculardan -Roberto Carlos da dâhil olmak üzere- beklediği derecede faydalanamadı. Ali Bilgin, İlhan Parlak ve Maldonado beklentilerin çok altında bir portre çizerken Kazım ve Vederson ancak vasata ulaşabildiler. Diğer taraftan takımdan ayrılan futbolculardan Tümer, Mehmet Y. ve Tuncay’ın eksiklikleri hissedilmediğini söylemek hiç de doğru olmaz.

Fenerbahçe’nin Avrupa’da destan yazarken Türkiye’de sezonu kupasız tamamlamasının altında hep tek bir neden yattığı iddia edildi: Zico’nun tek forvetli sistemi. Gerçekten de Zico, R.Dilmen’in tabiri ile Giuseppe Meazza’da Inter’e karşı oynadığı sitemle Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda Kasımpaşaspor’u ağırlarken uyguladığı sistem arasında en ufak bir değişiklik yapmadı ve yeterince gol pozisyonu üretememek sarı lacivertlilerin puan kayıplarında başroldeydi. Her şeye karşın son haftalara iddia sahibi olarak girmeyi başarsa da Fenerbahçe geçen senelerde yaptığı derbileri kazanıp şampiyon olma başarısını bu sene gösteremedi ve ligi ikinci sırada tamamladı.

Semih-Kezman Tartışması

Bu sene özellikle ligin ikinci yarısında Fenerbahçe ile ilgili tartışmaların büyük çoğunluğu forvette Kezman’ın mı yoksa Semih’in mi oynatılması gerektiği yönündeydi ve medyadaki ortak kanı gol kralı olmasını sağlayacak kadar gol atan Semih’e daha fazla süre verilmesi gerektiği ve Kezman’ın yedekte oturması şeklinde oluştu. Bence buradaki yorum öncelikle Zico’nun tercihine saygılı olunması gerekmekle birlikte Semih’in ilk 11’de başladığı maçlarla sonradan oyuna girdiği maçlardaki performansı karşılaştırılarak oyuna Kezman ile başlanmasının doğru olduğunu nitekim Fenerbahçe’nin liderlik ya da ikincilik konumuna geride kalan onlarca maçta Kezman ile başlayarak geldiğini kabul etmek şeklinde olmalıdır.

Bu sene Sırp futbolcu büyük olasılıkla takımdan ayrılacak olsa da bu tartışma yeni alınacak forvet ve Semih kıyaslaması ile süreceğe benzemekle birlikte aşağıdaki bölümde açıklayacağım gibi yeni sezonda böyle bir tartışmaya hiç gerek dahi olmayabilir.

Esnek Teknik Adam Arthur Zico

Öncelikle belirtmeliyim ki Fenerbahçe’nin yapması gereken yola Zico ile devam etmektir. Bunun en temel nedeni Zico ve Fenerbahçe’nin çok iyi bir çift olmasının yanı sıra Zico’nun esnek ve gelişmeye devam eden teknik direktörlüğüdür. Burada “Fenerbahçe teknik direktörlerin gelişimlerini tamamlayacak bir yer değildir” tezi ortaya atılabilir ancak bu pek de gerçekle bağdaşmayan bir iddiadır. Zira Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi bizim büyük takımlarımız Avrupa’nın hala küçük ya da orta ölçekli takımları konumunda ve bu takımlara Mourinho, Wenger, Ancelotti ya da Benitez gibi ünlü teknik adamların gelmesi olağan üstü bir durum olmadıkça söz konusu değildir. Eğer böyle bir şey söz konusu ise Zico, geçen seneki Geretz ya da Sağlam’ın görevlerine hemen son verilsin ancak bizim orta ölçekli takımlarımıza gelecek orta ölçekli teknik adamların kariyerden ziyade futbolcu ile olan ilişkileri, yurt dışında tanınmaları ve esneklikleri önem kazanmaktadır ki bu özelliklerin tümü, bütün hataları ile birlikte, Zico’da bulunuyor.

Zico’nun Daum’dan sonra Fenerbahçe’ye ilk geldiği zamanları ve o tarihlerde Fenerbahçe’nin oyun planını bir hatırlayalım. Bu dönemde Zico takımına en az 3 forvetli olmak üzere açık bir futbol oynatıyor öncelikle göze hoş gelen bir oyun hedefliyordu. Ancak D.Kiev’e elenmek ve hemen hemen her maçta gol yemek Zico’nun bu sistemden takımın yapısına daha uygun olan 4-5-1 ya da 4-4-1-1’e dönmesine neden oldu. Bu ilk bakışta kolay gibi görünen geçiş şu an çok az teknik adamda bulunan bir esnekliğin ve takımın doğrularının teknik direktörün doğrularından üstte tutulmasının kanıtıdır ve gerçekten çok önemlidir. Örneğin Jean Tigana’nın sistemi ile Beşiktaş’ın kadrosu ve sistemi arasında da büyük farklar varken Fransız Teknik adam kendi doğrularından şaşmamak adına Beşiktaş’a aşırı savunmaya dayalı bir futbol oynattı ve sonuçta başarısız oldu.

Bu noktadan hareketle Zico’nun Fenerbahçe’de kalması durumunda tıpkı ilk seneki hatalarından bu sene kurtulduğu gibi bu seneki hatalarından da önümüzdeki sene arınacağını tahmin ediyor (örneğin lig maçlarına çok büyük olasılıkla 2 forvetle çıkacaktır) ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğun en büyük adayı olabileceğini düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..