Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '16

 
Kategori
Futbol
 

Fenerbahçe benim hayatım

Çalışma hayatına yeni başladığınızda sizden daha kıdemli birine gönderdiğiniz ilk e-postayı veya yazıyı hatırlayın. O mesajı yazarken ne kadar da uğraşmış, göndermeden önce metni kaç kere okumuş ve yine de yazdıklarınızın güzel olup olmadığından emin olamamıştınız değil mi? Bir tahminde daha bulunayım, sizin özene bezene yazarak gönderdiğiniz iletiye yanıt gayet basit, alelacele yazılmış hatta soğuk geldi. Bu durum sizi oldukça üzdü ve o an, bir gün siz de kıdemli bir çalışan olduğunuzda kimseye bu şekilde bir yanıt vermeyeceğinize dair kendinize söz verdiniz.

Yıllar sonra muhtemelen sözünüzü tutamadınız ve astlarınızdan size özene bezene gelen e-postaya, tıpkı eskiden size verildiği gibi alelade bir yanıt verdiniz. Hemen üzülmeyin, bu süreç hemen hemen hepimizin başına geliyor ve uzmanlara göre bu durum “güç zehirlenmesi”.

Robert Sutton (Stanford Üniversitesi’nde organizasyonel davranış profesörü) ünlü kitabı “İyi Patron, Kötü Patron”da, gücü elinde bulunduran veya güç zehirlenmesi yaşayan kişilerin, kişiliklerinden bağımsız olarak, aşağıdaki davranışları sergilediğini söylüyor:

  • Kendi gereksinim ve isteklerine daha fazla odaklanma,
  • Diğerlerinin gereksinim ve isteklerini göz ardı etme,
  • Yazılı ve yazılı olmayan kuralların kendileri için geçerli değilmiş gibi davranma

Bu açıdan, içinde bir miktar körlük de barındıran güç zehirlenmesini, bulunulan ortamdan bir nevi soyutlanma, olayları sağlıklı değerlendirememe ve bu olumsuz davranışların hiçbirinin farkında olmama hali olarak tanımlamak mümkün.

Tüm bu anlattıklarım size kimi anımsattı bilmiyorum ama bu yazının konusu Aziz Yıldırım.

Yıldırım’ın seneler önce, kendisinden sonra Fenerbahçe’nin başkanlık koltuğuna Sadettin Saran’ı yakıştırdığını anımsıyorum. Bu olaydan sonra Saran, Aziz Yıldırım tarafından iki kez kulüpten ihraç edildi.

Geçen sene “benden sonra kulübün başkanı odur” dediği Ali Koç için son yapılan Divan Kurulu’nda “istifa etmiyorum, -Ali Koç’u kastederek- aday olmak istiyorsa bunu çıksın söylesin” diyen de yine Aziz Yıldırım oldu.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe başkanı olduğuna dünya milattan sonra 1998, kendisi de 46 yaşındaydı. Bugün yıl malum, Aziz Yıldırım da 64 yaşında. Yıldım için “18 yıldır Fenerbahçe başkanı” demek bu duruma yaklaştığım açıdan yeterli değil zira bu ifade de güç vurgusu yok. Onun için, bütçesi 300 milyon liralara dayanan ve kulübe kayıtsız şartsız bağlı milyonlarca taraftarı olan, bir spor kulübü, bir sivil toplum kuruluşu, bir organizasyon olan Fenerbahçe’nin başkanı demek gerek. Zira ancak bu şekilde Yıldırım’ın 18 yıldır nasıl büyük bir güç üzerinde oturduğu anlaşılacaktır.

Şimdi, üç senelik kıdemin, e-postalarımızdaki ifadelerimiz üzerindeki etkisini akılda tutup, 18 yıllık güçlü iktidarın Aziz Yıldırım’a yaptıklarını tahmin etmeye çalışalım. Eğer bunu düşünmekle uğraşmak istemezseniz arşivlerden Yıldırım’ın, başkanlığının birinci, beşinci, onuncu ve nihayet on sekizinci yılındaki açıklamalarına bir göz atabilir, başlarda ne kadar sakin, çağdaş ve mülayim olan birinin yaşadığı “yaklaşım evrimi”ni daha net görebilirsiniz.

Bugün Aziz Yıldırım “benim hayatım Fenerbahçe” noktasına gelmiş vaziyette. Sakın bu cümleyi, Yıldırım’ın söylerken gurur duyduğu gibi olumlu almayın, çünkü ifade son derece sağlıksız ve üzücü. Spor kulüplerinin, işi böylesine hayat memat meselesine dönüştürmüş değil, kulüpteki görevi dışındaki hayatını normal bir şekilde idame ettiren, gezen, okuyan, ailesine vakit ayıran, hobileri olan, dünyayı takip eden ve entelektüel başkanlara ihtiyacı var. Ancak böyle bir ortamda verilen kararlar sağlıklı ve kulüp menfaatine olur; aksi takdirde iş, “karımı sevdiğim için öldürdüm” diyen adamın işine döner.

Aziz Yıldırım son zamanlarda “kimse merak etmesin, Fenerbahçe’ye zarar verdiğimi düşündüğüm anda bu görevi bırakırım, sorun değil” dedi ama açıkça söylemek gerekirse bu hiçbir zaman olmayacak. Çünkü güç, tıpkı karbonmonoksit gibi kurbanını zehirlerken ona bunu hissettirmez. Bunu ancak zehirlenen kişinin çevresindekiler görebilir. Bugün Fenerbahçe taraftarının büyük çoğunluğu, bir yandan başkanlarının gözleri önünde zehirlenmesini seyrederken diğer taraftan kulüplerinin başkanlık makamına duydukları saygıdan dolayı seslerini fazla yükseltememenin acısını yaşıyor ve seçimlere daha bir buçuk yıl varken Ali Koç’un adaylık açıklamasını –her şeyden önce birilerinin inisiyatif almaya hazır olduğunu gördükleri için- memnuniyetle karşılıyor.

Buraya kadar yazdıklarım ile konunun Aziz Yıldırım’ın şahsı ile ilgili olmadığını, meselenin çok uzun süre gücü elinde bulundurmanın olumsuz etkilerinden kaynaklandığını anlatabildim umarım. Zaten Aziz Yıldırım, Fenerbahçe için yaptığı onca başarılı iş ve maddi-manevi emekleri nedeniyle her zaman iyi anılacaktır; tabi işler daha da sarpa sarıp çılgınlıklar yapılmadıkça.

Bugün Aziz Yıldırım’ın düşüncesi, kendisi görevde olmazsa Fenerbahçe’nin neredeyse batacağı yönünde ve o, bu düşüncesinde samimi. İktidarda geçen onca yıldan sonra bu düşüncenin oluşması normal ama normal şekilde olması gereken bir şey daha var o da artık Aziz Yıldırım’ın başkanlık görevini kendisinden sonrakine teslim etmesi. Yıldırım Fenerbahçe için gerçekten en iyisini istiyor ama bu istek ebeveynlerin çocukları için en iyisini istemeleri gibi tek taraflı. Bunca yıllık iktidardan sonra Fenerbahçe için en iyisi, oldukça yıpranmış olan Yıldırım sayfası yerine yeni bir tanesini açmak.

can.nizamoglu@gmail.com   

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..