Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '16

 
Kategori
Spor
 

Fenerbahçe en son beş gol attığında...

Proje takımlarının böyle bir kaderi vardır. Kasımpaşa da o kader mahkûmlarından; bir süre önce bir grup işadamı tarafından desteklenirken onların ilgileri ortadan kalkınca bir anda küme düşmeye aday, kadrosu Süper Ligin çok altında bir takıma dönüşüvermiş görünüyor. Oysa taraftar potansiyeli de bulunan böyle takımların yaşatılması, güçlendirilmesi çok önemli sonuçlar sağlayabilirdi.

Fenerbahçe böyle bir takımla karşılaştı.

Kadrolar açıklandığında çok geniş bir kesimin “o zaman Pereira niye gitti?” sorusunu soracak kadar geçen seneyi andıran tanıdık bir diziliş olduğu görüldü.

Fenerbahçe’de bu türden kıyaslamaların hiç bitmeyeceğini çok iyi biliyoruz.

Pereira geçen sene elindeki çok iyi kadroyu neredeyse futbol oynamayı unutturacak hale getirdi. Takım hücum etmeyi, gol atmayı unuttu. Birçok karşılaşma neredeyse ceza sahasına bile giremedi. Fenerbahçe maalesef onun sebep olduğu enkazın etkilerini ortadan kaldırmakla uğraşıyor.

Bursaspor karşılaşması kuşkusuz skora göre yorum yapanlar için bulunmaz bir nimetti; oysa Fenerbahçe kazanabileceği bir maçı kaybetti. Peşinden çıktığı Zorya deplasmanı da benzer sonuçlanabilirdi. Neyse ki son saniyede de olsa şeytanın bacağı kırılmış oldu.

Başakşehir maçında Volkan Babacan’ın ön plana çıkması yine de bize bir mesaj veriyor olmalıydı ancak yine başka tarafından konuşmayı kolay bulduk.

Beş gol Kasımpaşa’nın gücü, oyun planı ve şekli göz önünde bulundurulduğunda elbette büyük bir başarıymış gibi abartılmamalıdır; ancak Fenerbahçe’nin en son beş gol attığı karşılaşmanın aynı zamanda Trabzon’da öldürülmeye çalışıldığı tarihe denk düşmesi ve üzerinden neredeyse 600 gün geçmiş olduğunu asla unutmamak gerekiyor.

Türkiye bu kirli tezgâhın kimler tarafından düzenlendiğini nedense bir türlü ortaya çıkaramıyor.

Fenerbahçe geçen sezon da en az Kasımpaşa kadar zayıf takımlarla oynadı ancak beş gol atabilme başarısını gösteremedi.

Gollerin bir bölümünün hızlı hücum sonucu atılmış olmasının Fenerbahçe’nin taktik hanesine önemli bir artı puan yazılması gerektiğini buraya not düşmeliyiz.

Karşılaşma öncesinde Topal-Souza tercihi nedeniyle Fenerbahçe’nin defansif bir takım görüntüsünde olduğu düşüncesi hakimdi ki bu geçen seneki oyun hatırlandığında fazlasıyla normaldi.

Oysa Fenerbahçe Volkan Şen ve Lens ile başka bir oyun oynadı; bu çok özlemle hatırlanan Ersun Yanal’ın 4-3-3 dizilişinin ileri üçlüsünün hareketli ve değişken oyun şablonuyla bire bir uyumluydu.

Advocaat, Volkan Şen’i oyunun sonuna kadar sahada tutuyor. Oysa Pereira kalsaydı ilk çıkacak oyunculardan biri olurdu. Üstelik takıma canlılık getiren Lens’i kenara alacak kadar da cesur davranabiliyor.

Volkan Şen ve Lens tercihleri Fenerbahçe’nin maçlara Emenike, Sow, Persie üçlüsünden biriyle oynayacağını gösteriyor.

Daha ilk maçı sonrasında Advocaat’ın bu denemeleri yaparak ideal oyuncu şablonunu arayacağını yazmıştık, sahaya yansıyan da bu oldu. Çeşitleneceğini beklemek gerekiyor.

Kasımpaşa, Fenerbahçe’nin daha önce karşılaştığı takımlara oranla çok daha zayıf ve geniş alanlar bırakarak oynadı. Bu kuşkusuz Fenerbahçe’nin işini kolaylaştıran bir sonuç yarattı. Çünkü oyun dar alana sıkıştığında Fenerbahçe’nin ne kadar zorlandığını gördük.

Üzerine bir de gol yediğinde Fenerbahçe için en kötü senaryo çıkıyordu.

Advocaat bu sefer işi sağlama alıp en azından gol yememeyi ilk hamle olarak ön plana alarak maça başladı.

Fenerbahçe’nin savunmasının sağ ve sol kanatları dün yeterli desteği veremediler. Van der Wiel geriye çok adam kaçırınca faul sayısı arttı, üzerine bir de sarı kart gördü.

Sarı kart deyince sözü hakeme getirmek şart oluyor.

Beş gollü galibiyet sonrasında yazalım ki sonrası için avansımız olsun; Hüseyin Göcek’in hala bu ülkede hakemlik yapıyor olmasından daha kötüsü yarın düdüğü bıraktığında gözlemci olarak stadyumlarda takımların kaderini etkileyeceğidir. Daha da kötüsü hakem hocası olarak kendine benzeyecek genç hakemler yetiştirme ihtimalidir.

Verdiği ya da veremediği birçok kararı şüphe götürüyordu. Özellikle Fenerbahçeli oyunculara çıkardığı kartlar Süper Ligin genel ortalamasının üzerindeydi.

Hüseyin Göcek 2010-11 sezonunda şampiyonu belirleyecek kadar sonuca etki eden kararlar verebilen bir hakem olduğunu bize göstermişti. Futbolcu olsa bir alt ligde mücadele edecek kadar vasat olan birinin Süper Lig klasmanında karşılaşma yönettiği sürece futbolumuzda tartışılması gereken birçok şeye sıra gelmeyeceği bilinmelidir.

Fenerbahçe için lig yeni başlıyor. Kaybedilmiş bir şey yok, ancak hiçbir şey kolay da değil. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..