Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Fert- Millet- Bayrak- Devlet- Cumhuriyet ve kanunlar kimlere göre nedir ve ne değerdedir?

Uzun zamandan beri FaceBook’da birileri herhâlde ukalâlığımı beğendikleri için ya da benimle tartışmak kastı ile benimle arkadaş olmak istiyor. Bizim kapımız tabiî  herkese açıktır. Ancak teklif edenin kişiliğini de, bilmek isteriz. Kişilik ilk önce nasıl bilinir? İsim, Soyadı, resim vbg. devam eden alışıldık usul ve hususlarla. Yine bir teklif gelmişti. Teklif sahibinin fotografına bakınca, hayrete düştüm. Bana arkadaşlık teklifi, en çok görüşmek istediğim, ilk Onİki şahıstan birinden geliyordu. Bu şahıs Gazi Mustafa Kemâl idi. Fakat okuduğum isim, başka bir isimdi. O zaman gerçek ne idi? Gerçek, Gazi’nin  arkasına saklanan ya da sığınan biri, bana arkadaşlık teklif ediyordu. Birinin arkasına sığınmak ya da saklanmak için, bu kişi1 nasıl bir suç işlemiş olabilirdi? Resim o kişiye değil de, alâkasız birine ait olduğuna göre, isim acaba kime aitti? Bu durumda: Resim gibi isim de şaibeli olduğu için, kişi kadın mı, erkek mi, homoseksüel mi, ya da ahlâk dışı kanunsuz işler yapan biri mi, bu durum da hiç belli olmadığından; O kişi belki kendi aklına göre, mükemmel bir iş yapıyor olsa da; hayatımda ilk def’a, bir kişinin arkadaşlık teklifini, nazik bir yazı ile ret ettim.

Gazî, bu millete mâl olmuş bir şahıstır. Birine fazla ya da az mâl olmuş değildir. Onu kabul eden herkese, eş derece ve değerde aittir. Bu sebeple biri, birileri ya da kurumlar, dernekler, müesseseler,  Onu eş değerin dışına çıkartarak, kullanma hak ve hukukuna sahip değildirler. Ve ne hazindir ki, bu millet fertleri, bu ve benzeri şekillerde, Onu istismar etmesinler diye, Gazi ayrıca bir kanunla da koruma altındadır. Yani2 kimse Onu ve Ona ait olan, resmi gibi, ismi gibi, imzası gibi her şeyini, hiçbir şekil ve veçhile, herhangi bir yer ve durumda kullanma hakkına ve arsızlığına sahip olamaz. Evet bu ağır bir arsızlıktır. Bu ve benzeri tüm hareketler, sadece milletin hakkını değil; aynı zamanda Gazi’nin de hakkını, hukukunu, bütün değerlerini gasp etmektir. “- Efendim, Siz öldükten sonra, resminizi, imzanızı, isminizi, isteyen istediği gibi kullanabilir mi?” diye “Gücü yeten” büyük bir cesaretle, sorsaydı kendisine; acaba ne derdi?.. Sadece huzurundan kovardı. Zîra böyle bir şey, asla düşünülemez. Hukuken de olamaz. Sıradan bir kişiye karşı bile, bunu yapmak, mümkün değildir. Zîra bu ağır bir suçtur.

Bu soruya sadece Mustafa Kemâl değil; ne Zurna Kemâl, ne Yahya Kemâl, ne de Hafız Kemâl “-Tabiî kullanabilirsiniz.” derdi. Bu bir sevgi, muhabbet, aşk göstergesi değil; İnternet ortamında cümle aleme karşı alenen, bu millete ve Gazi’e karşı da resmen, arsızca işlenmiş çok ciddi, çok elim, çok vahim bir suçtur. Ayrıca bu konuda, her kim kime dava açarsa açsın. Mutlaka kazanır. Birileri gerçekten de Gazi’yi seviyor ise; bu davayı da açmalıdır. Adliye koridorlarında bekleyecek zamanım olsa, bu davayı tek tek herkese çoktan açardım.

Bu arsızlık bu kadarla kalsa, bayram edeceğim. Ama ne mümkün? Bizim bu yeni yetme akıl yaşını henüz doldurmamış milletimizin, akıl almaz tutumları, daha da tırmanarak, devam etmekte. Kişi kendini, aslını, ceddini, öğrenmez, bilmez ise, aklına gelen her şeyi yapar. Ve yaptığını da hem muteber hem de mubah sayar. Bakıyorsunuz bir sivri akıllı, isminin yanına resminin tarafına, Gazi’yi de aşarak Türk bayrağını koymuş. O bayrak da, sadece ona ait bir flâma, bir bez parçası, sıradan bir şey değil. Osmanlı’dan beri, uğrunda YüzBin’lerce vatan evlâdının ölmüş olduğu, bütün bir milletin, en kopmaz, en aziz, en değişmez parçası hâline gelmiş, en ciddi alâmet-i farikasıdır. Bu da kimin umurunda? Kaldır fotonu koy lotonu kabilinden; koy isminin yanına Türk Bayrağı’nı, olsun Dünya Senin. Bunu da düşünen Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, maalesef, bir de Türk Bayrağı’nı koruma kanunu çıkartmışlardır. Çünkü bu hükümetler, halkının rahat durmayacağından, demek ki çok emindiler. Emin olmalarının ana sebebi de, bu hükümetlerin hiç ilgilenmedikleri eğitim ve öğretim mes’elesinden dolayıdır. Hiçbir şey öğretmezsen, sonunda millet Atasını, Babasını, Anasını, Sancağını, Musaf’ını, zarfta tanır ama mazrufta tanımaz olur!..

Bu arada, keşke Türkiye Cumhuriyeti de demeseydim. Orada da devasa bir kanunsuzluk var. Yaşlı başlı bazı kişilerin sosyâl medyadaki isimlerinin başında: T.C. yazılı. Bu da kanunlarla yasak, bildiğim kadarı ile. Bir ismin başına T.C. yazmak, devlet iznine bağlı. Hatta Doksanlı yıllarda çıkan bir kanuna göre: Önceki bazı yerlerden de kaldırılması lâzım. Aklına gelen aklına geldiği yere, asla T.C. yazamaz. Ama bu yeni yetme millet için, zaten kanunların da bir hükmü yok. Hepsi endişeli modern olduğu için, T.C. ibaresi her yerden kalkıyor, endişesi ile mübarek isimlerinin başına T.C. yazmayı uygun görüyorlar. Onlar uygun görünce de, mes’ele kalmıyor tabii. Zîra Onlar bu devletin tek ve değişmez sahipleri. T.C. ibaresi, mutlak kalkması gereken yerlerin bazılarının başından şükür ki, kalktı. Daha da kalkması gereken yerler var. Zîra, delilerin ismi her yerde yazar. Devletlerin isimleri, sadece gereken yerlerde yazar. Dikkat ederseniz TBMM’dir. TCBMM değildir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın başında tabii bu ibare yazar. Çünkü Merkez Bankası, Türkiye bankalarının bankasıdır. İsviçre’deki Dünya Bankalar Birliğine üye ve Onlara karşı sorumludur. Ama T.C. ibaresi Ziraat Bankası gibi bankaların başında yazarken, bütün Dünya’da basılan Banka, Ekonomi, Borsa vbg. dergilerde açıklanan, bu bankaya ait “inanılmaz ve çok fahiş görev zararları” sebebi ile Türkiye Cumhuriyeti Dünya’ya rezil olmuştur.. Evet, bugün bu zararlar Elhamdülillah, söz konusu değildir. Ancak, yarın hükümet değişip, koalisyonlar dönemi başlarsa, bu fahiş zararlar da hemen başlar. Ve Türkiye Cumhuriyeti dönüp dönüp Dünya’ya tekrar rezil olur.

Şimdi gelelim, çifte kavrulmuş hâlindeki, en fahiş, en akıl almaz hataya. Her türlü kanunî engele rağmen; bazı ince zekâlı kanun tanımazlar, Türk Bayrağı üzerine, Gazi’nin fotografını bastılar. Ve bunları da önlerine gelen herkese sattılar. Herkes de güle oynaya o bayrakları aldı. Hatta camlarına perde gibi taktı. Oysa, Türk Bayrağı bu milletin sembolüdür. Onun üzerine hiçbir kimse, tek nokta bile koyamaz. Gazi hayatta olsa, O bayrağı basanı da, satanı da, alanı da, hırsından parçalardı. Bu sadece bayrağımıza değil; Gazi’e de büyük bir hakarettir. Çünkü, hangi asker çıkıp da, “Büyük mücadelelerle, binlerce şehitle, tokada3 kalmasını temin ettiği bir bayrağın üzerine, hangi manyak ya da salak akılla, fotografının basılmasını isteyecek kadar, megalomanca saçmalar acaba? Bu ahlâksızlık, hiçbir kumandanın yapması mümkün olmayan, çok ciddi bir azgınlıktır. Asker Bir ferdin asla yapmayacağı bir işi, Siz o cücük gibi bireysel aklınızla, O ferde izafeten, asla yapamazsınız. Bu hâl hem bir milletin, hem de O ferdin, suratına tükürmekten, çok daha ağır bir hâldir. Ağır bir hakarettir. İnsan, şayet nasni4 olmamış ise; biraz insan kalmış ise; “-Biz bunu yapmakla, ne halt ediyoruz” diye düşünmez mi hiç?!. Bir bilene danışmaz mı hiç? Bu asla bağışlanamaz, çok büyük bir arsızlık, ağır bir kanunsuzluktur!.. Savcıların bu kanunsuzluğu görüp de, halâ oturuyor olmaları, hiç anlaşılır bir tutum da değildir.

Pekiyi de bunları5 yapanlar kimlerdir? Bunlar, Cumhuriyet Türkiye’sinin, endişeli modern, tipleridir. Her şeyi en iyi kendilerinin bildiğini ve yaptığını zanneden, en başta da elit olduklarını düşünen, güya tel tel entel olan, ama lektüeli halâ ikinci meclise takılı kalmış, kendilerine göre, din yerine, lâisizm softalığını tercih etmiş bulunan, sıradan tipleridir. Tabiî Atatürk”çü”dürler. Ve bu hâlleri ile Gazi’e en büyük zararı da, kendilerinin verdiğinin farkında bile değildirler. Yukarıda arz ettiğim manzaraya istinaden: Zannımca en büyük idealleri de, modası çoktan geçmiş olan, eski Türkiye ve kendi ilkelerine uygun, kanunsuz, yetkisiz yetersiz ve yeteneksiz bürokratların, bu eski Türkiye’yi yeniden yönetmesinden ibarettir. Bu zevatın, Ferde, Atalarına, Millete, Bayrağa, Devlete, Cumhuriyete, Kanunlara en önemlisi de kendilerine, saygıları hiç olmadığı için, bu tipler muhtemelen ve çoğunlukla, kişiliksiz tiplerdir. Zîra, hangi şahsiyet sahibi, kendi resminin yerine, ülkesinin bayrağını, şirketinin amblemini, yazlık evinin manzarasını, yeni otomobilinin veya çocuğunun fotografını, bir liderin resmini koyar ki?.. Kim kendi bayrağını, bir liderin resmine fon yapar ki? Bunlar çok kısa bir zaman sonra, Türk bayrağı üzerine, kendi fotografını da koyup, Onu da sayfalarındaki resmin yerine taşırlarsa asla şaşmam. Zîra arsızlığın, densizliğin, düşüncesizliğin hududu yoktur. Dolayısı ile O Bayrağın taşınacağı yerlerin gireceği şekillerin de, bunlar sayesinde ucu bucağıolmayacaktır...

Haydar Volkan

Kozyatağı: 21.05.2014

Kişi1=  Bireyi kasıt eder. Ancak sıradandır. Önemli bir şahıs için kullanımında hakaret sayılır.Birey kelimesi ise, hatta sıra altıdır. Sıradan Bir’lerden biridir. Şahıs kelimesi insan için  normal olarak kullanılması gerekendir. Fert kelimesi ise; yüksek şahsiyetlere,   Ferdiyet sahibi olan insan-ı kâmillere, kullanılabilir.

Yani2= Kullanımı kaba olan bir kelimedir. “-Sen anlamadın. Ben sana bir misâl ile anlatayım” anlamına gelir. Örneğin kelimesi de ders harici, birine söylendiğinde kabadır.

Toka3 =Bayrak direğinin en tepesinde yuvarlak bölüm. Bayrak tam çekiliyken “Tokada” tabiri kullanılırdı eskiden.

Nasni4=Tersyüz edilmiş insan demektir. İnsanın tersten okunuşudur. Olayları tersten okuyan insanlar için ürettiğim bir kelimedir.

Bunlar5=Kendini “Bu hâline” düşürmemişler için kullanılmamalıdır. Zîra normâl insan için kullanımı ayıp olur. Arkadaşlar ve eşler arasında da kullanılmaması gerekir.

Not 1:Hiç okumak ve araştırmakla ilgili olmamalarına rağmen, bu yeni yetme millet mensupları, Türk Bayrağı’nı ve Gazi’yi koruma kanunlarını internetten hemen bulup, okuyabilirler.

Not 2: Yeni taşındığım apartmanın üstümdeki OnDokuz daireden birinden pencere önüne bir bayrak düşmüştü. Birkaç aydır sahibinin o bayrağı Ap. Görevlisinden ya da benden arayıp sormasını bekliyorum. İnsan sahip olamayacağı müşterek ve millî bir değeri asla kullanmamalıdır.

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..