Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '21

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

FIDELIO’NUN TÜRKİYE ÖYKÜSÜ

FIDELIO’NUN TÜRKİYE ÖYKÜSÜ
Fidelio operası Bethoven'in en fazla sevdiği eserleri arasında bulunan ve büyük besteciyi en çok uğraştıran bir eser olmuştur. Besteci, Fidelio'nun üzerinde çok durduğunu ve kendisini çok yorduğunu söylemiştir. Beethoven’in müzikli sahne eseri sahasında yazdığı tek eser olan bu güzel opera, ilk olarak 1805 yılında Viyana Tiyatrosu’nda oynanmıştır. Eserin ilk temsil edildiği gece, orkestrayı bizzat Beethoven yönetmek istemişse de sağırlığından yönetmeyi bırakmaya zorunlu olmuştu. Beethoven Fidelio ile başarı kazandıktan sonra, başka operalar da bestelemek istemiş ancak, bunlar gerçekleşmemişti. Sanatçı büyük senfoni üstadı olarak sonsuzluğa tek bir opera bırakarak dünyadan göçmüştür. 
Fidelio’nun Türkiye macerası ise şöyle. Orijinal metni Almanca olan Fidelio operası, Necil Kâzım Akses ile Ulvi Cemal Erkin tarafından müzik üzerinde başarıyla dilimize çevrilmiş, konservatuar opera repertuarına alınmış, yine aynı yıl 14 Şubat 1942’de Ankara’da ilk olarak oynanmıştır.
O dönemde Devlet Konservatuarı tiyatro ve opera şubeleri şefi olan Prof. Carl Ebert tarafından sahneye konulan Fidelio operası, ilk temsilinde Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası şefi Dr. Praetorius tarafından yönetilmişti. Daha sonraları Konservatuar Festivali bünyesinde verilen üç Fidelio temsilini yine Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası şefi Ferit Alnar yönetmişti. Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi atölyelerinde bu eser için hazırlanan dekor ve kostüm ve dekor tasarımını ise ressam Turgut Zaim hazırlamıştı. Kostümler ayrıca Tatbikat Sahnesi terzi atölyesi uzmanlarından Gültekin Aldemir ve Memduh Akın tarafından uygulandı. 
Bu eserde çok önemli rolü olan korodur ve bunu Devlet Konservatuarının korosu icra etmiştir. Fidelio operasının korosunu ise konservatuar öğretmeni G. Markoviç çalıştırmıştır. Eserde solistlik düzeyindeki rolleri olan ses sanatçılarını ise kurumun koro repetitörlerinden G. Markoviç ile W. Schlösingen çalıştırmıştır. Teknik donanım ise Hami Uybadın’ın yönetimindeydi. Devlet Konservatuarı opera metinleri yayınlarının ikinci sayısı olarak basılan Fidelio operasının tam librettosunu ve ayrıca Devlet Konservatuarı temsil ve konserleri yayınının 3 sayılı broşürü olan Fidelio açıklama metnini Milli Eğitim Bakanlığı yayınevlerinden basılarak yayınlanmıştı. Konservatuarın bu 3 numaralı broşüründe Devlet Konservatuarı piyano uzmanı Ferhunde Erkin tarafından Fidelio’nun nasıl bestelendiği hakkında bir yazı da yer almaktaydı. Bununla birlikte Ülkü dergisinin 11 sayılı Mart 1942 sayısında da Fidelio hakkında iki makale de yer almıştı.
Tüm bu bilgilerden sonra, Türkiye Prömiyeri olan bu temsildeki sanatçı kadrosuna göz atalım:
Leonore, diğer adıyla Fidelio, hapishaneye uşak kılığında giren ve mahkûm Florestan’ın eşi olan kadın: Soprano Saadet İkesus Altan
Don Pizarro, hapishane komutanı: Bariton Nurullah Şevket Taşkıran
Rocco, zindancı: Bas Ruhi Su
Florestan, mahkûm, Fidelio’nun kocası: Tenor Nihat Kızıltan
Don Fernando, bakan: Bariton Orhan Günek
Marzelline, zindancının kızı: Soprano Rabia Erler
Jaquino, kapıcı ve Marzelline’nin âşığı: Tenor Esat Tamer
Birinci mahpus: Tenor Aydın Gün
İkinci mahpus: Bas Süleyman Tamer
Bir subay: Nuri Altınok
Nöbetçiler, mahpuslar ve halk
Olay 17. Yüzyılda İspanya’nın Sevilla kenti civarındaki hapishanelerden birinde geçer.
 
 1942’de Türkiye Prömiyeri yapılan opera dönemin basınında çok önemli yer almış, gazeteler 1. sayfa haberi yapmışlardı. Türk gençlerinin opera sanatına karşı ilgi ve sevgisi sayesinde başarılarının gittikçe arttığı gözleniyordu.
Devlet Konservatuvarı öğrencileri bu operayı tam 5 yıllık bir çalışma sonucunda Halkevi’nde son derece başarılı bir şekilde icra etmişlerdi. Açılış gecesi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü yanlarında eşi ile birlikte ve Büyük Millet Meclisi Başkanı Doktor Refik Saydam, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile Halkevi Tiyatrosu’ndaki locada yerlerini almışlardı. 
Leonora rolünü oynayan soprano Saadet İkesus Altan, tatlı, hoş sanatını herkese takdir ettirmiş ve haklı başarılar kazanmıştı. Marzellina rolündeki Rabia Erler, sesi ve son derece doğal oyunculuk yeteneği ile seyircilerin takdirlerini kazanmıştı.
Birinci perdedeki aryaları Rabia Erler’den dinlemek gerçek bir zevk olmuştu. Bariton Nurullah Şevket Taşkıran Don Pizzaro rolünde son derece başarılı bir karakter sergilemişti. Don Ferrando rolündeki Orhan Günek ile Florestan rolündeki tenor Nihat Kızıltan da başarılı sanatçılar arasındaydı. Orkestranın başarılı eşliği ile dekor ve kostümdeki başarı da dönemin basını tarafından övgüyle karşılanmıştı. Seyirciler, son derece dar bir sahnede bile böyle başarılı bir dekor tasarımını övgüyle karşılamışlardı. Operadaki koronun çok büyük övgüler aldığı oyunda, özellikle birinci perdedeki mahkumların hüzünlü, üçüncü perdedeki şevk, heyecan ve sevinç dolu şarkıları ile harika mimikleri sayesinde çok büyük beğeni toplamıştı.
Halkevi Tiyatrosu’nda oynanan Fidelio operası büyük memnuniyetle karşılanmıştı. Bütün seyircilerin hayranlıklarını heyecanla ifade etmekten kendilerini alamamışlardı. 
Türkiye’de ilk oynanışı olan 14 Şubat 1942’de Ankara Devlet Konservatuvarı Halkevi Sahnesi’nde, daha sonra 23 Mayıs 1943 Ankara Halkevi’ndeki temsilinde ise Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı, bakanlar, generaller ve diğer yetkilerle izlemişti.
Ankara Devlet konservatuvarının genç sanatçılarının büyük başarıları diye başlık atılan gazete haberleri. ‘’Büyük besteci Ludwig V. Beethoven’in Fidelio adlı biricik operasını icra ettiler. Böyle mühim bir sanat hadisesini alkışlamak her münevvere bir borçtur. Memleketimizde sanat hareketlerinin gün geçtikçe inkişaf etmesi iftihar edilecek bir olaydır. Devlet konservatuvarı, Opera şubesi geçen yıl Tosca, Madama Butterfly operalarını oynadığı zaman opera sanatının birde ilk hareketi olduğu sevilerimizi, ruhlarımızı rahatlatmıştık. Puccini ile başlayan genç sanatkarlarımız bugün Beethoven'e varabildiler. Beethoven'in bu biricik operasının opera sanatının mı yüksek abidelerinden biri olduğu şüphesizdir. Böyle bir eseri temsil etmeye karar vermek başlı başına bir cesarettir. Ve be cesareti, Devlet Konservatuvarı kendinde buldu, bu işle takdire layıktır.
“Fidelio„ da rol alan bariton Orhan, Nurullah Şevket Taşkıran, Nihat Kızıltan, Süleyman Tamer, Rabia Erler ve sair genç arkadaşlar tebrike layıktırlar.’’
Ankara’dan sonra da İstanbul’da da Fidelio operası seyirci ile buluşmuştu. 1 Ekim 1970’de İstanbul Devlet Opera ve Balesi, yangından önce Kültür Sarayı’nda Aydın Gün’ün rejisi ile sahnedeydi. Beethoven’in ölümünün 100. Yılı nedeniyle sahneye konulan temsilin orkestra şefliğini Robert Wagner, koro şefliğini Gustav Kuhn, dekor ve kostüm tasarımı Seza Altındağ, ışık tasarımını Ertekin Kulan yapmıştı. Bu oyunda şu sanatçılar rol almışlardı:
Don Pizarro: Özcan Sevgen 
Don Femando: Nurhan Rüçhan 
Florestan: Manfreid Schmidt 
Rocco: Mustafa İktu 
Marzelline: Oya Tekin, Ayşe İktu 
Jaquino: Bedros Kuyumcu 
Leonore: Meral Alper 
ı. Mahkum: Kevork Boyacı 
2. Mahkum: Ümit Toksöz
Bütün Dünya’da olduğu gibi İstanbul Operası da Beethoven yılı nedeniyle Fidelyo’yu sahnelemişti. Ancak bu kez daha büyük sahne, teknoloji ve konfor vardı. Aydın Gün gibi bir ustanın sahnelediği opera bu kez tam göz doyurmuştu. Temsilin birinci perdesi biraz sönük olsa da ikinci perdesi oldukça başarılı idi. Bunda en önemli etken, Leonora rolündeki Meral Alper’in dramatik soprano olmaması nedeniyle biraz zorlanmasının dışında her şey mükemmeldi. Florestan rolündeki Manfreid Schmidt, Rocco rolündeki Mustafa İktu, Marzelline’de Oya Tekin (Atay), Don Pizzaro’da Özcan Sevgen, Jaquino’da ise Bedros Kuyumcu da görevlerini yapmışlardı. Daha uzun süre oynanması planlanan Fidelio Kültür Sarayı yangını sonrasında kaldırılmıştı.
 
Son olarak İstanbul’da AKM açıldıktan sonra 11 Ekim 1978 tarihinde yine bu eser sahneye konuldu. Yine Aydın Gün’ün rejisi ile sahnelenen operanın orkestra şefi Michel Anguelev, koro şefi Gökçen Irmak (Koray), dekor ve kostüm tasarımı Seza Altındağ, ışık tasarımı Ertekin Kulan’dı. Bu son Fidelio’da şu sanatçılar yer almıştı:
Rocco: Mustafa İktu
Leonora: Meral Alper, Melek Çeliktaş
Marzellina: Mine Mater, Oya Tekin (Atay)
Florestan: Erol Uras
Pizzaro: Nejat Boren, Ömer Sabar
Jaquino: Songür Ünal, Sami Behar
Ferrando: Erdem Türkbay
1. Mahkum: Leonidas Asteris
2. Mahkum: Ferdi Atuner
 
Atatürk Kültür Merkezi tekrar açılmış ve binanın ‘’Altın Yılları’’ başlamıştı. Bu temsilde de Florestan’da Erol Uras, Marzellina’da Meral Alper ile dönüşümlü Melek Çeliktaş, Pizzaro’da Nejat Boren ve Ömer Sabar, Mustafa İktu da Rocco karakteri ile çok başarılı bir performans sergilemişti. Bilindiği gibi, Beethoven, insan sesini müzik aleti sesi gibi kullanmış, bu da solist icralarında oldukça zor partilere yer vermekteydi. 
Bu yapım ile İstanbul son kez Fidelio ile buluşmuştu.
İsmail Hakkın Aksu
 
Toplam blog
: 137
: 116
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Ressam, dekoratör, araştımacı yazar. ..