Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '12

 
Kategori
Sinema
 

Fincher yorumu ile "Ejderha dövmeli kız"

Fincher yorumu ile "Ejderha dövmeli kız"
 

DANIEL CRAIG VE ROONEY MARA


İsveçli yazar Stieg Larsson’un Milenyum üçlemesi olarak adlandırdığı roman serisinin ilki olan “Ejderha Dövmeli Kız” aslında İsveç lisanında “Kadınlardan Nefret Eden Erkekler” adını taşıyor. Mizojini yani kadın düşmanlığının İsveç gibi ileri ve medeni bilinen bir ülke ile ilişkilendirmek, bu toprakları çok iyi tanımayanlar için mümkün olmayabilir. Roman, bu konuda kadınlara uygulanan şiddetin toplumun genel uygarlık düzeyi ile direk orantılı olmadığı gibi,  faşizm ve ataerkil düzen ile olan yakın ilişkisini ortaya koyan bir öyküyü kurguluyor. Bir ‘katil kim?’ öyküsünü günümüz toplumunda yaşanan birçok sorunla harmanlıyor. Hükümete yakın duran büyük şirketlerin yolsuzluğu, burjuva toplum içindeki suçun ve suçlunun kolayca gizlenmesi, feminizm, ensest, ‘hacker’lık,  ırkçılık gibi günümüz toplumundan güncel haberleri ana öykünün gizemine başarı ile emdiriyor. Romanların yazarı Larsson’un yaşam hikayesi de romanlarının ana karakteri Mikael Blomkvist’e benziyor. Blomkvist sol eğilimli Milenyum dergisinin editörü iken birçok entrikaya karışmak zorunda kalır. Larsson’da yıllar boyu sol görüşlü bir gazeteci olarak neo Nazi gruplarına karşı mücadele vermiş. Aynı zamanda derin devlet ve yolsuzlukların üzerine gitmesiyle tanınan bir kişi. 2004‘de elli yaşında kalp krizinden yaşamını yitirir. Milenyum üçlemesi dünya çapında 23 milyon okura ulaşarak, fenomenal bir roman dizisine dönüştü.

Geçtiğimiz yıl izlediğimiz Danimarka doğumlu yönetmen Niels Arden Oplev imzalı “Ejderha Dövmeli Kız”’ın tadı damağımızdan silinmeden, son on yılın en iyi yönetmenlerinden David Fincher’in bir tekrar çevrime kalkışması şaşırtıcıydı. Seyrettikten sona bu konuda farklı düşünmemek elde değil. Gerilim ve tempo Hollywood markalı üst düzey bir yönetmenin becerisini kanıtlıyor. İlk filmdeki ağır kuzey ruhu bu kez tempo ile yer değiştiriyor. Öykünün iki başkarakteri Mikael Blonkvist ve Lisbeth Salander’in paralel akan yaşamları  öykünün her anını kanaviçe gibi işliyor.  

Öykü, kentin karanlık sokaklarından uzaktaki karlı bir adanın feodal yansımaları taşıyan şatosuna kadar uzanıyor.  Hedeby adasının doğası öykünün atmosferine ayrı bir gizem katıyor. Karlı tepelerin, donmuş bir nehrin soğukluğu perdeden süzülerek izleyicinin içine işliyor. Soğuk ve kar, karakterlerin sırlarını örten bir örtüye dönüşüyor. Fincher öyküyü ana vatanı olan İsveç’te çekerek atmosfer ve inandırıcılık adına mükemmel bir karar vermiş. 

Öykünün iki kahramanı Michael Nyqvist (Daniel Craig) ve Lisbeth Salander(Rooney Mara) gece gündüz kadar farklı iki karakterdir. Onları birleştiren tek ortak payda, yozlaşmış topluma karşı verdikleri savaştır.  Haksızlıkları, yolsuzlukları sonuna kadar araştıran Nyqvist bulduğu tüm kanıtları başyazarı olduğu Milennium dergisinde yayınlayıp, toplum ile paylaşır. Salander ise motosiklet kullanan, sırtında dev bir gotik ejderha dövmesi taşıyan, fotoğrafik belleğe sahip bir ‘hacker’dır. Geçmişinde babasına uyguladığı şiddet, asosyal karakteri ve psikolojik sorunları nedeniyle devlet tarafından tehlikeli kabul edilip sürekli vasi denetiminde tutulmaktadır. Vasi durumundaki devlet görevlisi, onu hakkında olumsuz raporlar vermekle tehdit ederek sürekli cinsel olarak istismar etmektedir. Lisbeth’in yaşamını paylaştığı tek şey bilgisayar ve onun sanal dünyasıdır. Ulaştığı gizli bilgileri para karşılığı satarak yaşam desteği sağlamaktadır. Nykvist silah kaçakçılığı yapan bir şirket ile yeterli kanıtlara ulaşamaz. Ve iddiaları kanıtlayamayınca mahkemede kaybeder. Tüm birikimini elinden alacak para cezasına mahkum olurken, Milennium dergisindeki çalışmasına da bir süre ara verme kararı alır.

Michael’in hayatı gelen bir telefon ile değişir. İsveç’in köklü Vagner ailesinin en yaşlı üyesi Henrik (Christopher Plummer) kendisini bir araştırma için Hedeby adasına davet eder. Otobiyografisini yazmasını ister fakat esas mesele yıllar önce aniden ortadan kaybolan torunu ile ilgilidir. Harriet Vanger adındaki bu kız daha çocuk yaşlarda ortadan kaybolmuş ve kimse izini bulamamıştır. Bir cinayet varsa katil kimdir? Blomkvist meseleyi çözerse kazanacağı para yanında, kendisini mahkum ettiren Wageningen şirketi ile ilgili kanıtlara kavuşacaktır. Bir süre sonra Lisbeth kendisine yardıma gelir, konuyu birlikte çözmeye çalışırken, ailenin geçmişinde saklı gerçekler ile karşılaşırlar. Durum her ikisi içinde tehlikeli bir şekle dönüşmeye başlar.

İsveçli Noomi Rapace’ı uluslararası bir oyuncu yapan Lisbeth Salander performansı bu kez Rooney Mara’yı şöhret yapıyor. Yaralı bir ruhu yaşamda ayakta tutan olağanüstü bir zeka ve beceri, sinemanın yarattığı en karizmatik kadın karakterlerden birisine hayat veriyor.

Filmin çarpıcı jeneriği ve Led Zeppelin’den “Immigrant Song” mükemmel bir başlangıç yapıyor ve yaklaşmakta olan gerilime seyirciyi hazırlıyor. Trent Raznor ve Atticus Ross’un öykünün ruhunu yakalayan derinlikli müziği Fincher’in karanlık ve sert atmosferine sağlam bir destek veriyor. Eleştirilecek yönü yokmu var, örneğin final daha net bir şekilde gizemi açıklayabilirdi. Bu işi ilk film daha iyi yapmıştı.

Fincher “Ejderha Dövmeli Kızı” daha karanlık, daha sert bir yaklaşımla yeniden yorumluyor. Bu başarı üçlemenin diğer bölümlerinin de Hollywood uyarlamalarının önünü açıyor.

EJDERHA DÖVMELİ KIZ-THE GIRL WITH THE DRAGON TATTOO

YÖNETMEN :DAVID FINCHER

OYUNCULAR: DANIEL CRAIG, ROONEY MARA, CHRISTOPHER PLUMMER

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 223
: 1093
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

İzmir’de doğdu. Viyana Tıp fakültesini bitirip doktor ünvanını aldıktan sonra Genel Cerrahi ihtis..