Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fişlemek Yahut Fişlenmek

Fişlemek Yahut Fişlenmek
 

İstihbarat Çalışması no:3
İtiraf ediyorum ki akıllı bir insanın yapmayacağı bir işe giriştim ve şimdi neresinden dönsem kar olur diye hesaplar yapmaktayım. İnsanın kendini fişlemesi ne kadar da zormuş.

Kırk yıl düşünsem bu kadar zorlanacağım aklıma gelmezdi. Zaten kırk yıl düşünecek kadar sabırlı da değilim. Hemen bir ayrıntı vermek vacip oldu. Buradaki zorlanmak kelimesi ile anlatmak istediğim şey fişleme hususunda değildir. Yani fişleme olayı (mevzu ben olduğum için) oldukça kolay.

Benim zorlandığım husus fişlemenin hangi boyutta olacağı ile ilgili. Yani hangi özelliklerden başlayacağım ve neleri kapsayacağım. Zira insan kendisinin bütün açıklarını biliyor. Şahsen ben de kendi açıklarımı ziyadesiyle bilmekteyim.

O zaman bunlardan hangilerini fişlemem gerekiyor. İşte sorun burada. Hepsini fişlersem o zaman bilgi kirliliği yaşanabilir ve kuru gürültüye pabuç bırakılabilir. Bin bir türlü bilginin arasından rasgele örneklem seçmek suretiyle fişlesem doğru örneklemleri seçmiş olabilir miyim endişesi ile içim içimi kemirecektir. Bir bilene sorsam o zaman işlemin ayrıcalığı ve özelliği kalmayacak. Açıkçası tıkanmış durumdaydım.

Ben bu kadar önemli bir işe kalkışmışken geçmişimden dolayı yazılarıma yeterli ihtimamı göstermeyenlerin ben de oluşturduğu hayal kırıklığı da cabası. Zira beni her şeyi alaya alan biri olarak tanıyorlar. Haksız da sayılmazlar. Hayatı fazla ciddiye almayan, almamak gerektiğine inanan bir yapım var.

İnsanların bu düşüncesi de benim şu an ne kadar doğru bir yol izlediğimin de bir göstergesi. Böylelikle alaya almak gibi bir niyetimin olmadığı meydana çıkacak belki de köşede değil, başköşede ağırlanacağım.

Tabi derdim o değil. Yani ben hayatı alaya alan biri olarak gerektiğinde ciddi konular üzerinde de ahkam kesebileceğimi kanıtlamak peşinde değilim. Gizliden gizliye mesaj verme kaygım da yok. Bilakis gizlilikleri aşikar etme yolunda cesur atmak üzereyim.

Lafı dolandırdıkça dolandırıp sadede gelmediğimi düşünen varsa yanılıyor. Konu çetrefilli ve mühim olduğundan iki kelimeyle yalap-şap geçiştirilecek bir durum değil. Girizgahı sağlam tutmazsak yanlış anlamalara mahal verip yanlış fişlenmeye yol açabiliriz.

O zaman yanlışı kim düzeltecek. Ben zaten fişlenmiş olacağım. Geri dönüp düzeltme şansım olmayacak. O zaman temkinli gitmekte fayda var. Hem aceleye gerek yok. Nasıl olsa günler çuvala girmedi. Eskidendi o çuval şeyleri…

Konuyu dağıtmadan geri döneyim. İşte belirli bir alan/ihtisas/mevzu/hassasiyet olmadığından hangi durumun fişleneceği de muallakta kalıyor ve bu durum belirsizlikle beraber bir kaos oluşturuyor. Tabi bu benim için geçerli. Bir başkası için bu kadar karmaşık ve çetrefilli olmayabilir. Bu fişlenecek özelliklerin çeşitliliği ve çokluğu ile ilgili.

Serinin üçüncü yazısında unumu eleyip eleğimi de müsait bir duvara asmış olmayı yeğlerdim. Zira ben de herkes gibi daldan dala konmak, her çeşitten yazı yazmak istiyorum. Seri yazılarda kendimi hapsedilmiş hissediyorum. Mesela bu huyumu en başta fişlemek ibretlik olması bakımından da iyi olurdu.

Görünen o ki bir yazı daha gelecek. Zira fişlemeye şimdi başlasam bitmeyecek. Yarım bırakmaktansa hepsini bir arada vereyim. Bölük pörçük olmasın. En başta da dediğim gibi düzeni severim. Düzenle de barışığımdır. Orada kastettiğim düzen sadece kurulu olan düzen anlamında değildi. Düzenin ikinci yaygın kullanılışını da kastettim. Ancak üçüncü anlamı ile bir ilgim yok. Zaten konumuz argo değil!

Kısaca bir ( amma da kısa oldu, nerden baksam 1500 kelime olmuştur) girişten sonra meselenin önemli bölümüne gelmek üzereyiz. Burada nefeslerin tutulmuş olmasını ben de isterdim. Neylersiniz ki o kadar süre kimse nefesini tutamaz. Bu bir TV programı olsaydı bu isteğim makul karşılanabilirdi.

Son cümleden sonra kafamda şimşekler çaktı. (Korkmayın migren krizine girmedim. Zaten girsem de size bulaşmaz, bulaşıcı bir şey değil. Kafamda çakan ilham şimşekleri idi.) Yazı ortamından sıkıldığımız zamanlarda TV’ye geçsek ne güzel olurdu. Bu konuyu da bilahare işleyelim.

3.bölüm sonu (4.bölümde herşey ayan beyan ortaya çıkıyooor!)

<ı>Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..